Dün Resmi Gazetede yayımlanan son KHK ile 18 bin 632 personelin kamudan ihraç, 148 personelin de kamudaki görevine iade edilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Mehmet Yavuz, "FETÖ veya diğer suç örgütleri ile mücadele edilirken hukuk ilkelerinden taviz verilmemelidir." dedi.
Kamudan ihraç edilenlerin özel sektörlerde de çalışma imkânlarının verilmesi gerektiğini söyleyen Yavuz, ihraç gibi ağır bir müeyyidenin kesin delillere dayandırılması ve sosyolojik bir travmaya neden olmamasına dikkat çekti.
Tedbir uygulanan kişilerin bir kısmı hakkında soruşturma başlatmaya yetecek delil bulunmadığını söyleyen Yavuz, mağduriyetlerin önüne geçilmesi için kurulan OHAL Komisyonu'nun çalışmaları da tatmin edici seviyede olmadığını ifade etti.
Mağduriyet oluşturmamak için azami derecede gayret gösterilmesi gerektiğini söyleyen Yavuz, "701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 18 bin 632 kişi daha önceki on binlerce kişi gibi mesleklerinden ihraç edilerek kamuda çalışabilme ihtimalleri ortadan kaldırıldı. FETÖ veya diğer suç örgütleri ile mücadele edilirken hukuk ilkelerinden taviz verilmemeli, mağduriyet oluşturmamak için azami derecede gayret gösterilerek gerekli tedbirler alınmalıdır." dedi.
"İhraç gibi ağır bir müeyyidenin uygulanması kesin delillere dayandırılmalı"
Kamudan ihraç edilenlerin özel sektörlerde çalışma imkanları ortadan kaldırılmaması gerektiğinin altını çizen Yavuz, "İhraç gibi ağır bir müeyyidenin uygulanması kesin delillere dayandırılmalı, savunma hakkına riayet edilmeli, cezalar suçlarla orantılı olmalıdır. Bununla birlikte kamudan ihraç edilenlerin özel sektörlerde çalışma imkânları ortadan kaldırılmamalı ve bu durum, 'insanların rızkına engel olma' gibi bir uygulamaya dönüşmemelidir. Bu tür uygulamaların sosyolojik bir travmaya neden olacağı göz önünde bulundurularak bu konuda gereken hassasiyet gösterilmelidir." ifadelerini kullandı.
"Somut bir delil ve bulguya dayanmayan bilgi notları, kişilere ömürleri boyunca taşımak zorunda kalacakları bir lekeye dönüştürülmemelidir"
Masumiyet karinesi ve suçun şahsiliği ilkelerine dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Yavuz, "Masumiyet karinesi ve suçun şahsiliği ilkeleri hemen hemen tüm hukuk sistemlerinde temel bir hak olarak tanındığı gibi İslam Hukuku'nun da temel ilkelerinden biridir. Somut bir delil ve bulguya dayanmayan bilgi notları, fişlemeler, amir-memur arasındaki çekişmeler veya siyasi görüş farklılıklarının oluşturduğu ayrışmalar, kanaatler, sosyal medya hesapları, yakınların adli sicil kayıtları, kişilere ömürleri boyunca taşımak zorunda kalacakları bir lekeye dönüştürülmemelidir." ifadelerini kullandı.
"İhraç gibi çok sert ve ağır tedbirler alınarak şahıslar masumiyetlerini ispat yükü altına konulmaktadır"
Güvenlik soruşmalarının da hukuksuzluğun bir benzeri olduğunu söyleyen Yavuz, "Güvenlik soruşturmaları benzer hukuksuzluğun bir diğer örneğidir. Hukuk devletlerinde aslolan, kişilerin suçlarının sübutu ve ispatının meşru bir mahkeme tarafından hükme bağlanmasıdır. Mevcut durumda önce ihraç gibi çok sert ve ağır tedbirler alınarak şahıslar masumiyetlerini ispat yükü altına konulmaktadır. Oysa hukukta asıl prensip, müddeinin iddiasını ispatla mükellef olmasıdır. Nitekim tedbir uygulanan kişilerin bir kısmı hakkında soruşturma başlatmaya yetecek delil dahi bulunmamaktadır." dedi.
"OHAL Komisyonu'nun çalışmaları tatmin edici seviyede değildir"
Son olarak OHAL Komisyonu'na da değinen Yavuz, "Mağduriyetlerin önüne geçilmesi için kurulan OHAL Komisyonu'nun çalışmaları da tatmin edici seviyede değildir. Bu konuda yapılan itirazları hızlı ve adil bir şekilde inceleyip karara bağlayacak ve adaleti sağlayacak mekanizmanın bir an önce tesis edilmesi gerekir." şeklinde konuştu. (Ramazan Casuk-İLKHA)