Dicle Üniversitesi (DÜ) Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Öğr. Üyesi Tahsin Kula, son yıllarda çocuklara yönelik artan cinsel istismar ve saldırı olaylarıyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

Günümüzde ahlaki yozlaşmanın önlenememesinin en büyük sebebinin, ahlaksızlığın bazı kesimlerce desteklenmesi olduğunu söyleyen Kula, suç işleyen kişilerin; ailelerinden, mahallelerinden, toplumdan, ülkelerindeki siyasetçilerden destek almadıkları sürece aynı hareketi bir daha yapmaya cesaret edemeyeceklerini vurguladı.

Kula, "Bu istismar olayı aslında insanlık suçudur, yüz kızartan bir harekettir. Yeni bir hareket değil, daha önceki toplumlarda da vardı. Aile içerisinde ensest ilişkiler, daha sonra parafili dediğimiz değişik sapıklıklar yaygındı. Günümüzde az da olsa istismarın tecavüz boyutu gün yüzüne gelmeye başladı. Tabi ki bu can sıkıcı, aynı zamanda insan onurunu kırıcı bir harekettir. Çocuğa istismar uygulanıyorsa ve bu toplumda büyük bir yara haline gelmişse demek ki bir süreç vardı ki bu görülmedi. Çünkü yüz kızartıcı suçu işleyen kişi eğer bunu toplum içerisinde rahat bir şekilde yapabiliyorsa bu, daha önceki dönemlerde de değişik şekillerde denenmiş demektir." dedi.

"Cinsel istismarın ana sebebi ahlaki yozlaşmadır"

"Biz, gelişmiş süreç içerisinde önce bir değer yozlaşması yaşadık. Yani çocuklarımızı yetiştirirken onlara karşı birtakım sınırlamaları, hakları ve hukukları yeteri kadar öğretemedik." diyen Kula, şunları kaydetti:

"Dolayısıyla ileride büyüdükleri zaman kendi sınırlarını, haklarını bilemedikleri için yaşadıkları dönem içerisinde bazen kendi hakları olmayan birtakım duyguların da kendilerini yönlendirmesiyle yanlış davranışlar içerisine girmiş olabiliyorlar. Günümüzde cinsel istismarın ana sebebi ahlaki yozlaşmadır ve insanlar birbirlerinin haklarına, hukuklarına saygı göstermiyorlar. Tabi ki bunun patlaması cinsel istismar olarak ortaya çıkıyor. Günümüzde ahlaki yozlaşmanın önlenememesinin en büyük sebebi, ahlaksızlığın bazıları tarafından destekleniyor olmasıdır. Diyelim ki Eylül ve Leyla olayı herkesin vicdanını sızlatmasına rağmen birileri oraya verilecek cezayı eleştirebiliyor ve onu doğru bulmuyorsa katile bir destek veriyor veya tecavüzcüye farkına varmadan bir güç veriyor demektir."

"Bıçak kemiğe dayanacak noktaya geldi"

Suç işleyen kişilerin; ailelerinden, yaşadıkları mahallelerinden, toplumdan, ülkelerindeki siyasetçilerden destek almadıkları süre içerisinde aynı hareketi bir daha yapmaya cesaret edemeyeceklerinin altını çizen Kula, "Günümüzde sadece Leyla'nın, Eylül'ün başına gelen bir hadise değil, daha önceki dönemde Özgecan'ın ve başkalarının da başına gelmişti. Ancak günümüzdeki kadar mağdurların yaşı küçük olmadığı için sadece gündem oluşturuldu, üzerinde fazla durulmadı. Günümüzde bıçak kemiğe dayanacak noktaya geldi, insanlar 'Artık ne ceza verelim?' diyorlar. Elbette ki bunu yapacak olan devlettir ancak devletten önce anne babanın, mahallenin, büyüklerin yapması gereken bazı şeyler var." ifadelerini kullandı.

"Ahlaki değerler göz ardı edildi"

Kula, televizyondaki filmlerin, dizi ve şarkıların temelinde insanların cinsel duygularını rahatça yaşayabilecekleri ortamlar hazırlanmaya başlandığına değinerek, "Ahlaki değerler göz ardı edildi. Onun için bu ortam içerisinde yetişen gençler kendilerine aşırı bir özgüven içerisindedirler. Ancak sorumluluktan uzak bir şekilde toplumdaki hayata katılmaya başladılar. Uygun olduğu zaman istediği davranışları yapmaya başladılar. Bunların en büyük örneği, çocuklara yönelik yüksek istismar ve tecavüz olaylarıdır. Ailenin, kendi çocuğuna ev işlerinde, sokak işlerinde, bireysel hayatında ve toplumsal hayatında örnek olması ve anlatması gerekiyor. Karşıdaki kişilere anlatırken düşman formatında değil, insan formatında anlatması, doğru davranışları pekiştirmesi lazım. Eğer olumsuz bir davranışla karşılaşacaksa olumsuz davranışlara karşı nasıl tavır takınması gerektiğini çocuğa anlatması lazım." şeklinde konuştu.

"Devletin, bu tür yüz kızartıcı suçlar için caydırıcı ceza ortaya koyması gerekiyor"

Devletin, bu tür yüz kızartıcı suçlar için caydırıcı ceza ortaya koyması gerektiğine dikkati çeken Kula, sözlerine şöyle devam etti:

"Mesela; 'Erkekler cinsel sapıktır.' dediğiniz, kadınları cinsel obje olarak gösterdiğiniz zaman yarın bu kişi büyüdüğü zaman ya bir erkekle ya da bir kadınla evlenmiş olacak. Zihinde erkeği komple kötü olarak görüyorsa veya sokakta gördüğü erkekleri sapık olarak gösteriyorsanız yarın büyüdüğü zaman bu çocuğun zihninde böyle bir algı oluşacak. Bunların önlenmesi lazım. Yani birtakım marjinal hareketleri günümüze getirerek, çocuklara cinsiyetler arasında düşmanlık tohumu serpmememiz lazım. Bunları iyi bir şekilde anlatmamız lazım. Bugünden itibaren devletin bu tür yüz kızartıcı suçlar için fazla beklemeden caydırıcı bir ceza ortaya koyması gerekiyor ama yetmez. Toplumun da bir yanlış gördüğü zaman asla onu ihmal etmeden ona müdahale etmesi lazım. Bunu en güzel Hazreti Muhammed söylüyor. Peygamber, 'Bir yanlış görürseniz elinizle düzeltin, olmazsa dilinizle düzeltin, olmazsa müdahale edin.' diyor. Bizim bunu herkese güzel bir şekilde anlatmamız lazım. Mesela Leyla, Eylül ve diğer olaylarda toplum bu yanlışları gördüğü zaman sessiz kalmasaydı yarın bir başkasının da yapmasına önceden engel olmuş olurlardı. Eğer toplum kendi çocuklarına, mahalledeki çocuklara karşı bu duyarlılığını devam ettirebilirse potansiyel olarak bu duyguya sahip olan insanlar bunu yaşayamazlardı. Çünkü hiçbir yerden onay görmeyen duygular kolay kolay tekrarlanmaz."

"İnsanlara duygularını kontrol etmeyi öğretmek zorundayız"

İnsanlara duygularını kontrol etmelerinin öğretilmesinin önemli olduğunu anlatan Kula, "Bunun içerisinde cinsel duygusu, öfke, saldırganlık duyguları da var. Bunları öğretmemiz lazım. Bunları öğretirken sadece anne babanın, devlet yetkililerinin, yasaların değil; toplumdaki sanatçıların, artistlerin, zenginlerin, bürokratların da belirli sorumlulukları vardır. Onun için insanlara kendi sorumluluklarını hatırlatmamız gerekiyor. Bazılarımızın gözünde sapık erkek tipleri vardır. O, kendi duygusal emellerini ortaya koymak için bin türlü hile yapıyor. Bunu gören genç, bireysel hayatında da karşıdaki kişiyi avlamak için ne yaşına ne de ortamına bakar. Uygun ortamda hilesini ortaya koymaya çalışır. Çünkü sevdiği insana ulaşmak için hile yapılması gerektiğini televizyonlarda öğrenmiş. Bugün bunu aynı şekilde uygularken 'Bu çocuk, akrabam, erkek, anam, bacım.' demez. Eğer duygu aktif hale gelmişse onu elde etmenin yollarını arar. Cinsel istismar edilen kişi zayıf halkadır. Mesela kız çocuğuysa küçüktür, erkek çocuğuysa ya pasiftir ya da akli dengesi yerinde yoktur. Tacizci bunları kurban olarak seçer. Çünkü böyle bir şey yaptığı zaman karşıdaki kişinin kendisine ne sözel olarak ne de davranışsal olarak karşılık vermemesi gerekiyor. Bizim bu tür şeyleri önlememiz için kendi çocuklarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Bunlarla birebir konuşmamız lazım. Günümüzde maalesef aileler çocuklarıyla yeteri kadar ilgilenmiyor. Hâlâ ahlaksız diziler reyting yapabiliyor, çocukların izlememesi gereken programlar geç vakitlere kadar izlenebiliyorsa yarın bu çocuklar büyüdüğü zaman bu tür istismar olaylarının olması kaçınılmazdır." dedi.

"Cezada asıl olan caydırıcılıktır"

İster idam ister hadım olsun, cezada caydırıcılığın asıl olduğunu sözlerine ekleyen Kula, "Sen ona öyle bir ceza ver ki ileriki dönemde tekrar yapmaya çalışan insanların cesaret etmemesi gerekiyor. Bu tür noktalarda daha fazla uzatılmadan cezanın verilmesi gerekiyor. Çünkü cezada caydırıcılık esastır. Bunun için de cezanın ertelenmemesi lazım. Mesela 6 ay, bir sene sonra yasa çıkacak, Leyla olayı da Eylül olayı da unutulmuş olacak. Sen cezayı versen bile onun toplum üzerindeki caydırıcılığı düşmüş olacak. Cezanın bir an önce verilmesi lazım. İdam, gerçekten adli suçlar için bireysel bir haktır. Eğer böyle bir şey olmasaydı yaratıcı böyle bir şeyi gündeme getirmezdi. Biz hiçbirimiz yaratıcıdan daha şefkatli değiliz. Bazen merhamet ve şefkat toplumda hastalıklara sebep olur. Eğer cezalar yeteri kadar uygulansaydı, tedbirler alınsaydı bugün Eylül ve Leyla olayları olmayacaktı." ifadelerini kullandı. (Emrah Deniz, Mehmet Çelik - İLKHA)