Gün geldi. Devran döndü ve Kanun namına yapılan kanunsuzluklar bir bir ortaya çıktı.

VAN - Bu utanç odalarında çağdaşlık adına yüzlerce kızımız, inançları gereği örtündükleri için baskıyla sorgulanmış, fişlenmiş ve haberleri olmadığı halde yapılan görüşmeler kayıt altına alınmış, kendilerine, inançlarını terk etmeleri karşısında rüşvetler teklif edilerek kirli emeller ortaya konmuştu. Bu kirli emelin, kendisine oynandığı kişilerden biri de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu Av. Nahide Hakan.

 

Bu Yerlerin İsminin İkna Odası Olduğunu Dahi Bilmiyordum
``İkna odalarının varlığından haberdar dahi değildim. Hatta ikna odalarından çıktıktan sonra dahi bu yerlerin isminin ikna odası olduğunu dahi bilmiyordum. `` diyen Nahide Hakan olayları şöyle anlatıyor: "Kayıt zamanıydı. Ben kayıt yaptırmak için sırada bekliyordum. Yanıma birileri geldi ve bana başörtümü çıkarmam gerektiğini yoksa kayıt yaptıramayacağımı söyledi. Maalesef bende köşeye geçip başımı açmak zorunda kaldım. Başımı açmama rağmen beni bırakmadılar beni alıp karanlık bir koridordan geçirerek bir odaya götürdüler. Odada iki kadın ve bir erkek beni bekliyorlardı. O gün gördüğüm insanları ben yıllarca orada okuduğum halde bir daha görmedim" dedi.

 

Ben Müslüman Olarak Bu Ayetten Örtünme Emrini Anlıyorum
``İçeri girdiğimde beni bir masaya oturttular ve karşıma oturan bir kadın beni sorgulamaya başladı. Sanki bir suçluyu karşılarına almış ve kimlik tespiti yapıyorlarmış gibi bir his oldu içimde`` diyen Hakan: " Bana başımı niçin kapattığımı söylediler. Ben de onlara inancımın gereği diye kapattığımı söyledim. Onlar da bana örtünün inancın gereği olmadığını, dinde başörtüsünün yerinin olmadığını ve aslında Kuran da buna yönelik bir ibarenin de bulunmadığını, dinen de bir gereklilik ve belirleyici olmadığını söylüyorlardı. Ben de onlara Kuran da örtü ile ilgili ayetleri söyledim ve Nur suresi 31. Ayeti onlara okuyarak, ben Müslüman olarak bu ayetten örtünme emrini anlıyorum dedim. İkna edemeyeceklerini anlayınca, bana sen ailenin baskısıyla mı kapanıyorsun diyerek bu seferde benim inancım gereği değil de isteğimin dışında kapanmış olabileceğim fikrini bana kabul ettirmeye çalıştılar. Ben liseden beri örtünüyordum ve ailemin zoru ile değil inancımın gereği olduğu için örtündüğümü onlara ısrarla söyledim. Ama benden vaz geçecekleri yoktu" dedi.

 

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinden Burs Ayarlayacağız
``İnancımı satın almaya çalıştılar. Resmen bana rüşvet teklif ettiler`` diyen Hakan: "beni ikna edemeyeceklerini anlayınca bana, `eğer başını açarsan gerek eğitimin de gerekse hayatında daha başarılı olursun. Maddi noktada da sana burs ayarlarız. Sana kalacak yer ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinden burs ayarlayacağız dediler.` Ben de kendilerine ihtiyacım olmadığını kalacağım yerinde hazır olduğunu söyledim. Evet, bana teklif ettikleri rüşvetlerini kabul etmedim. Onların kirli emellerine alet olmadım. Ancak okulu okumak adına peruklu bir şekilde okula devam etmek zorunda kaldım." dedi.

 

Bilmediğiniz Kişiler Kanun Adına Kanunsuz Bir Şekilde Sizi Sorguluyorlar
``Bin bir hayal ile gittiğiniz üniversitede, inancınızdan dolayı sizi bir sorgu odasına çekiyorlar ve inancınızı sorguluyorlar. Bir İslam ülkesinde kimse bu hakkı ve cüreti kendisinde görmemeliydi. İnsanların inançları ve değerleri ile bu kadar alay edilmemeliydi`` diyen Hakan: " Kendi ülkemizde parya durumuna düştük. Kendisini imtiyazlı gören bir gurubun, inançlarımızı bu kadar hor görmesi çok acı. Karşınıza oturmuş ve kim olduğunu bilmediğiniz kişiler sizi kanun adına kanunsuz bir şekilde sorguluyor ve siz hiçbir şey yapamıyorsunuz. Kanun dışı bir şekilde sizi fişlemiş ve beklide geleceğinizi, sicilinizi elinde tutan insanların önünde çaresiz bırakılmışsınız. Bu insanlık dışı bir olay. " dedi.

 

Hep Nefretle Bakardım
``Nur Serter ile hiçbir zaman karşı karşıya gelmedim ama Kemal Alemdaroğlu ile okul bahçesinde zaman zaman karşı karşıya gelirdim ve ona hep nefretle bakardım`` diyen Hakan : " Ancak ne yapalım ki egemen güç idi. İçimize çekiyorduk. Ve zaten başımıza gelen sıkıntıları artık kanıksamıştık. Malum birçok kesimde etkin güç bu tip insanlardı. Bizim dışımızda da bu odaklar tarafından kendilerine iftira edilmiş ve mağdur edilmiş nice insanlar vardır. Ve bu yaptıkları hep yanlarına kâr kalıyor. Ama Nur Serter`in çıkıp bu işlerin mimarı olduğunu söylemesi ve kayıtların kendilerin de olduğunu söylemesi beni çok sevindirdi. Zira bu yaptıkları haksızlıkların bu vesileyle tarihin karanlıklarına gömülmeyeceği anlamına geliyor ki buda haksızlıkların ortaya çıkması demektir benim için. " dedi.


İnandığım Değerleri İnkâr Etmeleri Benim İçin En Büyük Hakaretti
Sorgu odasında 30 -40 dakika gibi biri süre kaldığını ve bu süre zarfında kayıt altında olduğunun farkında olmadığını söyleyen Av. Nahide Hakan "Ancak içeride bir tane bey vardı ve biz konuştuğumuzda o bey sadece odanın içerisinde dönüp dolaşıyordu bizleri dinliyordu. Hiç konuşmadı. Böylesine psikolojik bir baskı altında İnancımın gereği olarak başımı örtmüş olmam sonucu benim bu inancımı hafife almaları, inancımı kötülemeleri ve inandığım değerleri inkâr etmeleri benim için en büyük hakaretti. Onların bu tavırları, en basitinden beni cahil görmeleri ve onlara göre yaptığımın kendi irademle yapmadığımı ima etmeleri bile başlı başına bir aşağılama ve hakaretti. Keşke beni böyle hafife alıp aşağılayacaklarına darp etseydiler. O zaman, böylesine ulvi değerler karşısında ne kadar aciz ve kinle dolu olduklarını görür ve acziyetlerini ortaya koyuyorlardı." dedi.

 

Bu Bozuk Kokuşmuş Zihniyet Başörtülü Olarak Okullarına Devam Etmek İsteyenleri Öteledi
Maalesef inandığım değerleri bir tarafa bırakmak zorunda bırakıldım ancak bu şekilde okuyabildim diyen Hakan, "Ancak çıkarmayanların akıbetini bütün Türkiye gördü. Okuldan polis zoruyla çıkarılanlar darp edilenler vs. Bu şekilde tepelenen bu insanlarımızın, bu okullardan ayrılmaları Türkiye içinde ciddi bir kayıp oldu. Bu bozuk kokuşmuş zihniyet, başörtülü olarak okullarına devam etmek isteyenleri öteledi. Açanları da ötekileştirmeye çalıştı ve inançlarından, değerlerinden koparma gayreti içerisine girdi. Bu iki yaklaşımda Türkiye için büyük bir kayıp oldu. Ötelenenler dışarıya giderek müthiş bir beyin göçünü başlattılar. Bizim gibi ötekileştirilenler ise okumaya karşı aşksız şevksiz bir şekilde verimsiz olarak bu eğitimlerini tamamlamak zorunda kaldılar. Bu uygulamalar verimimizi yarı yarıya indirdi. Bizi resmen devlete küstürdüler" dedi.

 

Kendi Yurdumda Müslüman Olarak İkinci Sınıf İnsan Olduğuma İkna Oldum
``Bir kere siz devlete küs olarak yola çıkıyorsunuz. Ancak sisteme rağmen okuma gayretini devam ettirmek zorunda hissediyorsunuz kendinizi`` diyen Hakan: "4 yıl boyunca okula gidip başımı her açtığımda, benim içimde ki öfke daha bir katlanarak büyüdü. Bizim için hayati ve inancımızın temel bir unsuru olan başörtümüzü çıkartmaları, bize yapılacak en büyük zulümdü. Üstelik bu zulmü reva görenler de bu ülkenin insanları. Ve belki de bu memlekete bizim kadar bile faydası olmayan insanlar. Bu insanların, bizim temel hak ve hürriyetlerimiz üzerine oynamaları bize şu azmi verdi. Bu mekânları onlara bırakmayacağız. Bu ülkede yaşananlara karşı bir mücadele düşüncem de yoktu. Ben sadece okumaya gitmiştim. Ancak zulüm, bana da ilişince bunun karşısında durulması gerektiği kanısına o zaman vardım. O ikna odasında benim ikna olduğum bir tek şey vardı. Kendi ülkemde nasıl garip olduğumu ve parya durumuna düştüğümü anladım. Kendi yurdumda Müslüman olarak ikinci sınıf insan olduğuma ikna oldum." dedi.

 

Çözülmüş Gibi Görünmesi Bizi Aldatmamalı
``Başörtüsü sorunu toplum için önemli bir sorun. Ancak bu meselenin, bu gün çözülmüş gibi görünmesi bizi aldatmamalı`` diyen Hakan: " Bu sıkıntıların bir daha yaşanmaması için Yasal güvence altına alınması lazım, ki bu sadece başörtüsü meselesinde değil bütün insani hak ve özgülüklerde de sağlanmalıdır." dedi. (Fikret Özkan - İLKHA)