Siirt Devlet Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doktor Ömer Özer, uyuşturucu kullanım yaşının yüzde 80'inin 20 yaşın altında olduğunu ifade etti.

Halkın madde konusunda bilinçsiz olduğunu söyleyen Özer, Özellikle toplumu bu konuda bilinçlendirmek, gereken farkındalığı oluşturmanın madde bağımlılığının önlenmesi noktasında önemli olduğunu belirtti.

"Bağımlılık ciddi boyutlara varan bir problem haline geldi"

Bağımlılık tarihinin eskiye dayandığını, yeni başlayan bir durum olmadığına dikkat çeken Özer, "Bağımlılık günümüzde artık gittikçe ciddi boyutlara varan bir problem haline geldi. Çünkü bağımlılık yapan maddelerin çeşitliliği çok arttı ve gittikçe çok geniş kitlelere, yaşı küçük olan insanlara ulaşabilmekte. Bu da durumu daha komplike hale getiriyor. Tedavi edilmesi, toparlanması, düzeltilmesi zor bir problem haline getiriyor. Madde bağımlılığıyla ilgili mücadelede en önemli noktalardan biri esasen bunu önlemektir. Özellikle toplumu bu konuda bilinçlendirmek, gereken farkındalığı oluşturmanın madde bağımlılığının önlenmesi noktasında önemli olduğunu düşünüyorum." dedi.

"Küçük yaşlarda çocukların bu maddeleri temin edebiliyor olması bizi gerçekten üzüyor"

Özer, "İlimizde madde bağımlılığı noktasında hizmet veren polikliniğimiz mevcuttur. Fakat bununla birlikte bir AMATEM servisimiz yok. Bu konuda bizlere başvuran hastalarımız az. Madde bağımlılığının ciddi bir boyutta olduğunu düşünüyorum. Bizler hekim olarak, sunumlarla, toplantılarla geniş bir kitleye ulaşmaya çalışıyoruz. Daha önce bu konuda çalışmalarımız oldu, bunun neticelerini de kısmen almaya başladık fakat yeterli değil.  Özellikle ilimizde mustarip olduğumuz noktalardan biri insanların bağımlılık yapan maddelere bu kadar kolay ulaşabilmesi ve çok küçük yaşlarda bile bu kadar kolay bu maddeleri temin edebiliyor olması bizi gerçekten üzüyor ve rahatsız ediyor." ifadelerini kullandı.

"Arkadaş çevresi kötü olan kişilerin bağımlılık riski maalesef artıyor"

Madde bağımlılık yaşının ortaokul seviyelerine kadar düştüğünü söyleyen Özer, "Madde bağımlılığına mustarip olan insanların yüzde 80'i maalesef 20 yaşın altında. Dolayısı ile erken yaşta başlayıp, erken yaşta insanları etkilemeye başlayan bir durum. Madde bağımlılığı tedavi anlamında, eğer çoklu madde kullanımı yoksa ve hastanın kişisel motivasyonu mevcut ise ayaktan tedavi ile poliklinikte tedavi olunabiliyor ama çoklu madde kullanımı varsa ve hastanın motivasyonu düşük ise onları daha çok AMATEM birimlerine yönlendiriyoruz. Bağımlılık için risk faktörü durumlar mevcut. Özellikle problemli bir aile yapısı mevcutsa, aile ilişkileri, arkadaş çevresi problemli ise ve bu tip alışkanlıkları olan kişiler ile arkadaşlıkları varsa, yaşı küçükse, erkekse, okul başarısı düşükse ve sosyabilitesi düşükse bu kişilerin bağımlılık riski maalesef artıyor." şeklinde konuştu.

"Bağımlılığa yönlendiren en önemli faktör merak"

"Bağımlılık herkes için geçerli olan bir kavram ve kimse ben bağımlı olmam dememesi gerekir." diyen Özer, "Herkes teorik olarak bağımlı olabilir ama ilk başta insanları bağımlılığa yönlendiren en önemli faktör merak. Merak çok güzel, çok iyi bir duygu. Birçok iyi şeyi öğrenmemize vesile oluyor ama maalesef bağımlılığa da neden oluyor. Dolayısı ile insanların çoğu merakla başlıyor. Bağımlılık dediğimiz kısır bir döngü var. Merakla insanlar bu döngüye giriyor ama ilk başta bu maddelere başlarken acaba bir şey olur mu kaygısını da yaşamıyor değil. Kaygısı oluyor fakat bunu 'bir kereden bir şey olamaz' diye o kaygıyı bastırıyor. Bastırınca da o bağımlılık döngüsüne girmiş oluyor." ifadelerini kullandı.

"Nedeni ne oluşa olsun bağımlılık bir hastalık"

Bağımlılık geliştikten sonra tedavisinin yürütülmesi zor bir süreç olduğuna değinen Özer, şöyle devam etti: "Çünkü hem aile hem birey için problem. Dolayısı ile bu süreçlere hiç başlamadan önlemeye çalışmak lazım. Bu maddelere bulaşan kişiler bizim vatandaşımız, bizim kardeşimiz, abimiz, yakınımız olabilir. Herkesin olaya bu pencereden bakması gerekiyor. Dolayısı ile 'bu bağımlıdır, keştir' diyerek ötekileştirmek, kendimizden ayırmak, onları soyutlamaktan ziyade, onları sahiplenmek ve tedavi merkezlerinde yardımcı olacak kişilere yönlendirmek olayı daha çözülebilir hale getirecektir. Çünkü bunları dışlamak hiçbir zaman çözüm olmuyor. Topluma da çözüme de bir katkı sağlamıyor." şeklinde konuştu

"Bağımlılık tedavi edilebilir bir hastalıktır"

Bağımlılığın çözülebilir bir hastalık olduğuna vurgu yapan Özer, "Burada kilit nokta kişiyi sahiplenmek ve gereken yerlere yönlendirmektir. Eğer kişide içsel bir motivasyon varsa gerçekten kişi düzelmek istiyorsa gereken tıbbi destekle bu kişiler düzelebilir. Bu noktada okulların önemli olduğunu düşünüyorum.  Özellikle lise ve ortaokul çağındaki öğrencilere hitap etmenin, bilinçlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Tabi bağımlılığın farklı yönleri olabilir. Dini yönleri, sosyal yönleri, tıbbi yönleri olabilir. Bireysel, ailesel yönleri olabilir ama bu konuda hedef kitleye baktığımızda, yüzde 80'i 20 yaşlarda başladığını göz önünde bulundurursak, dolayısı ile bu yaş kitlesine hitap etmenin özellikle okullarda bu konuda seminerler düzenlemenin, öğretmenleri bu konuda bilinçlendirmenin önemli ölçüde katkı sağlayacağını düşünüyorum." dedi.

Sigara ile mücadelede dünyaya örmek olacak noktalara gelindi

Madde bağımlılığı ile ilgili kolluk kuvvetlerinin bu konudaki hassasiyetlerinin ve çalışmalarının süreci olumlu etkileyeceğini belirten Özer, "Maalesef insanlar bu maddelere kolay erişim sağlıyor. Özellikle kahvehanelerde, kafelerde denetimler daha da arttırılabilir. Çünkü maalesef gençlerimiz bu ortamlarda ve sokak aralarında bu maddelere muhatap oluyorlar. Aileler de bu konuda bilinçlendirilmeli. Bir hareket olmalı madde bağımlılığı konusunda çünkü daha öncelerde ülkemizde güzel sonuçlar aldık sigara ile mücadele noktasında. Dünyaya örmek olacak noktalara gelindi. Bence aynı şey madde bağımlılığı konusunda da yapılabilir. Bu sadece hekimlerin gayreti ile olabilecek bir durum değil. Hem emniyet hem okul sağlık personelleri eğitim ve her birisinin katkılarıyla bu süreçler çözülebilir." ifadelerini kullandı. (Murat Orhan- İLKHA)