PKK'nin 26 Haziran 1992 tarihinde Diyarbakır'ın Silvan ilçesi Susa (Yolaç) köyünde gerçekleştirdiği cami katliamının acısı, aradan geçen 26 yıla rağmen tazeliğini koruyor.
Tarihi zulüm, zorbalık ve katliamlarla dolu olan PKK, Diyarbakır'ın Silvan (Farqîn) ilçesine bağlı Yolaç (Susa) köyünde 26 Haziran 1992 tarihinde camide namaz kılan 10 Müslüman mazlum Kürt köylüyü kurşuna dizerek şehid etti.
Aradan geçen 26 yıla rağmen vahşetin acısı tazeliğini korurken, yaşanan katliam ise bir türlü hafızalardan silinmiyor.
Tarihte örneğine az rastlanan katliamlardan biri olan Susa katliamının yıldönümü dolayısıyla İLKHA'ya açıklamalarda bulunan bölgenin tanınmış âlimlerinden Molla Muhammed Beşir Varol, katliamı yapan PKK'nin o yıllarda dindar bir neslin yetişmesi için İslami faaliyet yürüten Müslümanlara yaşattığı zulümlere değindi.
'Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, onlar diridirler fakat siz bunun şuurunda değilsiniz' ayeti kerimesiyle konuşmasına başlayan Varol, Susa katliamının başta Kürdistan bölgesindeki Müslümanlar olmak üzere İslam ümmeti için büyük bir musibet olduğunu söyledi.
"Büyük bir cinayettir"
Susa'da 10 Müslüman'ın suçsuz yere katledildiğini ifade eden Varol, "Susa'da suçsuz ve sebepsiz yere büyük bir cinayet işlendi. Susa'da katledilen Müslümanlarda hiçbir silah yoktu. Camide ibadet edip, İslami sohbetlerde bulunuyorlardı. Mürted örgüt camiye baskın yaptı ve suçsuz yere bu Müslümanları şehit etti. Bu nedenle bu büyük bir cinayettir. Kalbinde iman olan her Müslüman bu olaya acımış, katledilen Müslümanlar için üzülmüştür." dedi.
"İslami hizmetlere engel oluyorlardı"
Susa katliamından önce bölgede hiç de güzel olmayan durumların yaşandığına dikkat çeken Varol, "Çünkü bu hain örgüt, bölgede kısmi bir şekilde hâkimiyetini sağlamıştı. Bu hâkimiyetlerinden dolayı Müslümanların İslami faaliyetlerini yapmalarına izin vermiyorlardı. Müslümanları tehdit ediyor, İslami hizmetlere engel oluyorlardı. Kendilerinden başka hiç kimseyi kabul etmiyorlardı. Stalin zihniyetinde, ne İslami ne de başka bir anlayışı hazmetmiyorlardı. Bundan dolayı muhaliflerine şiddet uyguluyorlardı. Bilhassa Müslümanların üzerine daha fazla geliyorlardı." diye konuştu.
"Bu memlekette İslam konuşulmalıdır"
Kendilerine yapılan baskılara aldırış etmeden bölge Müslümanlarının da İslami çalışmalarını yürütmeye çalıştıklarını vurgulayan Varol, şöyle devam etti: "Bölge Müslümanları da İslami mücadelelerini yürütmek istiyorlardı. Bu yüzden onların tehditlerini umursamıyorlardı. Çünkü bu memleket bin 400 yıldır İslam memleketidir. Bundan dolayı bu memlekette İslam konuşulmalıdır. İslam coğrafyasında yaşanan bu acıların asıl sebebi, İslam'ın hâkim olmasının önüne geçmek içindi. İslam, hâkimiyetten düşmüştür. Bölge insanı, Müslümanları hak ve hukuklarına, adalete İslam sayesinde kavuşacaklarına inanmışlardı. Bu yüzden bölge Müslümanları İslam'ın hâkimiyeti için çalışıyorlardı. Müslümanları uyandırmak istiyorlardı, yollarını İslam'a çevirmek istiyorlardı. Kurtuluş yolunu ve her derdin çaresini bu yolda buluyorlardı, bu inançtaydılar. Bu sebeple İslami faaliyetlerini yürütüyorlardı. Stalin zihniyetli bu hain mürted örgüt, bunları kabul etmeyip Müslümanlara baskılar yapıyorlardı. Müslümanlar da mücadelelerini terk etmeyip, hizmetlerine devam ediyorlardı. Yapılan İslami hizmetleri hazmedemeyen hainler camide Müslümanları katletmekten imtina etmediler."
"İslami faaliyetler zalimleri rahatsız etmişti"
Susa'daki Müslümanların ihlaslı çalışmaları sayesinde şehitlik makamına eriştiklerini aktaran Varol, "Özellikle Susa hedef alındı. Susa'daki Müslümanlar ihlaslı bir şekilde mücadelelerini sürdürüyorlardı. İslam davasında samimiydiler. Susa'daki Müslümanların İslami faaliyetleri tabi zalimleri rahatsız etmişti. Bu sebeple onlar hedef alındı. Belki de onları savunmasız, çabuk öldürülebilen kişiler olarak gördüler. Bu ihtimal de var. Belki de etraflarında çokça hain vardı. Bir şekilde onları gafil gördüler. Kanaatimce Susa'daki Müslümanların hedef alınmasındaki büyük sebep, o insanların ihlaslı olmaları ve samimi bir şekilde çalışmalarıydı. Bu ihlaslı çalışmaları onlara şehitlik makamını nasip etti." ifadelerini kullandı.
"Susa katliamının duyurulmasına müsaade etmediler"
Konuşmasının devamında Varol, şunları söyledi: "Bu büyük katliamın ardından bütün Müslümanlar üzüntüye boğuldu. Bazı Müslümanlar yardım elini uzatmak istediler, bazıları da yardım elini uzattılar. Yalnız ciddi bir yardım yapılmadı. İslami hizmetlerde bulunan Müslümanların basın gücü olmadığı için kendilerini tam manasıyla anlatamadılar, yaşadıkları zulümleri duyuramadılar, seslerini insanlara ulaştıramadılar. Çoğu insan onlardan habersiz kaldı. Hain mürtedlerin basın-yayını daha kuvvetliydi. Emperyalizm basını onların emrindeydi. Bu şekilde Susa katliamının hakkıyla duyurulmasına müsaade etmediler. Yine bu şekilde büyük bir mağduriyet oluştu. Fakat Müslümanların sahibi Allah'tır. Onlar o cinayetle Müslümanların gözünü korkutmaya çalıştı; ama Allah'ın takdiriyle o katliam onların aleyhine döndü."
"Eğer bu hainler tarihi okusaydılar bu katliam ve cinayetleri işlemezdiler"
Susa katliamında Müslümanlar için büyük bir ders olduğuna işaret eden Varol, "Zalimler için de, Müslümanlar için de Susa katliamında büyük bir ders vardır. Zalimler, bu katliamla Müslümanların gözünü korkutacaklarını, İslami mücadelelerini bırakacaklarını ve Müslümanlara boyun eğdireceklerini sandılar. Bu şekilde İslami mücadeleyle bağlantısı olmayan birçok insanı korkutmuşlardı. Yaptıkları bu katliamlarla, suçsuz ve masum insanları, çocuk ve kadınları öldürerek birçok insanın da gözünü korkutmuşlardı. Onlar sanıyorlardı ki bu herkes için geçerlidir. Ama onlar da, bütün dünya da gördü ki, şiddet asla Müslümanların gözünü korkutmuyor. Müslümanlar şehadetten kaçmazlar. Müslümanlar şehadetle, Allah yolunda ölüp, öldürülmekle iftihar ederler. Öldürülmekle zalimlere başlarını eğmezler. Tarih bunu gösteriyor. Eğer bu hainler tarihi okusaydılar bu katliam ve cinayetleri işlemezdiler. Ama anlaşılıyor ki, cahildirler ve tarihi okumadıkları için bunu tecrübe ettiler." açıklamasında bulundu.
"Madde üzerine hesap yapanlar her daim kaybederler"
Susa katliamında İslami mücadele verenler için de büyük dersler olduğunun altını çizen Varol, "Müslümanlar silahsız, kuvvetsiz, çaresizdiler. Bu memleketin hain ve düşmanları ise kuvvetlerinin zirvesindeydiler. Allah'ın yardımı Müslümanlarla olduğu için Müslümanlar da ihlas ve fedakârlıklarıyla davalarını yürüttüklerinden düşmanlara karşı galip geldiler. O zalimler suyun içindeki kar gibi eridiler ve Müslümanlar gün geçtikçe kuvvetlendiler. Demek ki hesap maddeye göre değildir. Madde üzerine hesap yapanlar her daim kaybederler. Allah'ın hesabı unutulmamalıdır ve hiçbir zaman mücadele, şehadet, cihat Müslümanları geri götürmez, belki onları ileri götürür. Müslümanlar bu şekilde aziz oluyorlar. Susa katliamı da bize gösterdi ki, Allah'ın yardımı Müslümanlarladır. Kim de Allah'ın dostlarına, Müslümanlara düşmanlık yapmışsa daima zelil olmuştur. Allah'ın taraftarları da ne zaman Allah'ın ipine sarılmışsa başlarını zalim ve kâfirlere eğmemiş, mücadelelerini terk etmemişlerdir. Daima aziz ve başarılı olmuşlardır." şeklinde konuştu.
"Müslümanlar her zaman uyanık olmalı, mücadelelerini yürütmelidirler"
"Şehitlerin kanları her daim Müslümanlara kuvvet ve enerji vermiştir." diyen Varol, son olarak şunları söyledi:
"Şehidler kıyamete kadar da Müslümanlara kuvvet ve enerji verecektir. Müslümanlar her daim şehitlerin kabirlerini, davalarını, mücadelelerini gündemlerinde tutmalıdırlar, unutulmalarına engel olmalıdırlar. Bu insanlar küçük bir şey için şehit edilmediler. İslam, Müslüman ve memleket düşmanları hiçbir zaman düşmanlık ve cinayetlerinden vazgeçmezler. Bu yüzden Müslümanlar her zaman uyanık olmalı ve mücadelelerini yürütmelidirler. Bilmelidirler ki, Allah'ın yardımı onlarladır ve izzet İslam'dadır. Maddi konuda ne kadar zayıf da olunsa Allah'ın ipine sarılan daima aziz olmuştur. İzzet, her zaman Allah'ın, Resul'ünün ve Müslümanlarındır. Susa her zaman Müslümanlara ruh verip, onları ayakta tutacaktır."(Mehmet Fatih Akgül/Mehmet Sait Çelik-İLKHA)