Hamas lideri Heniyye`nin makalesini özetleyerek takdim ediyoruz:
Gazze… Kriz ve çıkış yolu
Uluslararası düzlemde Filistin davası kadar açık ve adil olan hiçbir dava yoktur. Buradaki halkın toprakları yetmiş yıl önce işgal edildi ve bölge planlı bir etnik temizliğe tabi tutuldu. Bunu birçok uluslararası rapor ispat ettiği gibi bizzat İsrailli tarihçiler de itiraf etmektedirler.
1948 yılında yaklaşık 700 000 Filistinli zorla yurdundan ve toprağından edildi. Filistinlilere ait yüzlerce şehir, köy ve belde yıkıldı. Üzülerek belirtelim ki bütün bunlar uluslararası camianın gözü önünde yapıldı.
1948 yılında meydana gelen Büyük Felaket (Nekbe)`nin ve İsrail rejiminin kurulmasından sonra, Filistin halkına insaflı davranma adına uluslararası camia tarafından birçok karar çıkarıldı. 1948 yılında BM`nin aldığı ve Filistin halkının zorla çıkarıldığı toprağına geri dönmesini öngören 194 nolu karar bunlardan biridir.
Filistinliler yetmiş yıl beklediler. Bu süre içinde büyük sıkıntılar, zulümler, mahrumiyet ve tehcir gördüler. Temel hak ve özgürlüklerine, bağımsızlık ve dönüş haklarına ulaşmak için umutla beklediler. Bu süreçte Filistinliler birçok şey yaptılar ve birçok öneride bulundular. Temel haklarını elde etmek için çalmadık kapı bırakmadılar, her yolu denediler. Ancak hiçbir şey elde edemediler. Tersine durumları her geçen gün biraz daha kötüye gitmeye başladı. Uluslararası camia onlara karşı adil davranmak, işgalcinin kendilerine karşı işlediği cinayetleri engellemek için bir şey yapmadı. Hatta Filistin halkının hakkını korumak için oy çoğunluğuyla aldığı kararları bile koruyamadı.
Gazze birçok nedenden ötürü bütün Filistin içinde hep özel bir konumda durdu. Gazze, 360 kilometre kareden fazla olmayan bir sahil şeridinden ibarettir. Burada %70`i mülteci iki milyon insan yaşamaktadır. Bu yönüyle dünyanın en yoğun nüfusa sahip bölgesidir. Siyasi, coğrafi ve sosyal nedenlerden dolayı Gazze Filistin halkının en fazla çile ve sıkıntı çeken yüzü olmuştur. 1967 yılında işgal edilen Gazze, elli yıldır maruz kaldığı işgale ek olarak on iki yıldan fazla süredir de zalim ve hukuksuz bir kuşatmaya maruz bırakıldı. İngiltere eski Başbakanı Gordon Brown`ın ifadesiyle burayı dünyanın en büyük açık cezaevine dönüştürdüler.
Uluslararası Af Örgütü`nün yayınladığı raporlarda ifade ettiği üzere, Gazze`deki Filistinlilere uygulanan bu ceza derin ve kronik insani krizlerin oluşmasına neden oldu. Öyle ki Birleşmiş Milletler yayınladığı raporlarda 2020 yılında Gazze`nin yaşanabilir bir yer olmaktan çıkacağı uyarısında bulundu. Bu insani kriz hayatın her alanını, enini ve boyunu kapladı. Biz fakirliğin %80`e, işsizliğin %50`ye ulaştığı, sularının %95`inin içmeye müsait olmadığı, günde sadece 3-4 saat elektriğin verildiği, vatandaşların çoğunun yüzüne kapanan kapalı kapılardan, başta çocuklar olmak üzere toplumun büyük çoğunluğunu etkileyen derin psikolojik sorunların ve travmaların yaşandığı bir coğrafyadan bahsediyoruz. Ard arda üç kez saldırıya uğraması ve sürekli askeri operasyonlara maruz kalması sebebiyle Gazze`deki sıkıntılar katlandı. Bu savaşlarda ve saldırılarda binlerce kişi hayatını kaybetti ve yaralandı. On binlerce ev yerle bir edildi ve alt yapı tamamıyla yok oldu. Üzülerek belirtelim ki çıkarılan birçok uluslararası karara rağmen İsrail liderleri ceza almaktan kurtuldular. Bu da onların Filistin halkına karşı yeni cinayetler işlemelerine yol açtı.
Bütün bunlar Gazze halkının hayatını dayanılmaz bir cehenneme çevirdi. Filistinliler 2006 yılında birçok Avrupa kuruluşuyla partinin gözetimi altında gerçekleştirilen demokratik seçimde yaptıkları tercihleri nedeniyle cezalandırıldıklarını düşünüyorlar.
Bu karmaşık ve zor şartlar altında Filistin halkı, Hamas dâhil bütün siyasi katmanları ve sosyal katmanlarıyla 30 Mart Toprak Günü`nde Gazze`nin doğu sınırında dikenli tellere doğru barışçıl gösteriler yapma kararı aldı. Gazze halkı bununla üç amacı gerçekleştirmek istiyor:
1.BM kararlarının da teyit ettiği ve hâlâ her Filistinlinin kalbinde diri duran dönüş hakkını gerçekleştirmek.
2.Trump ve ABD idaresinin elçilik binasını işgal altındaki Kudüs`e taşıma ve burayı İsrail`in başkenti kabul etme kararını reddetmek. Bu karar temelde bütün Müslümanlara karşı alınmış bir karar ve meydan okumadır. Çünkü bu karar sembollerinden ve en mukaddes yerlerinden birine karşı bir tecavüzdür. Bu adım, ABD`yi Filistinlilerle Müslümanların vicdanında saldırganlığın ortağı kıldı.
3. Gazze ağır ölümü kabul etmediğini ve dayatılan kuşatmanın acilen kaldırılmasını talep ettiğini duyurdu.
Bu çağrıya on binlerce Filistinli icabet etti. Kadını erkeğiyle, çocuk ve yaşlısıyla, genç ve engellisiyle herkes, bütün kesimleriyle haftalardır bu direnişi sürdürüyor.
…
Filistinliler geçen süre içinde bölgede barış ve istikrarın sağlanması için kendilerinden istenen birçok şeyi yaptılar. Ancak bütün bunların sonucunda ne oldu? Sadece işgalcinin inadı arttı, sorunun çözümü için çıkan bütün fırsatları yok etti. Yerleşke inşaatları için toprakları gasp edip çalmayı tercih etti. Kudüs`ü Yahudileştirmek için yoğun çaba harcadı. Binlerce kişiyi tutuklayıp zindana attı. Gazze`ye ambargo uyguladı.
Hamas ise, bir Filistin özgürlük hareketi olarak birçok aşamada bölgede istikrar ve huzurun sağlanması, yeni çatışma ve tırmandırmaların önüne geçilmesi için büyük çabalar ve esneklikler gösterdi. Hamas, 2017 yılında yayınladığı son siyasi vizyon belgesinde Filistin ulusal konsensüsünü kabul ettiğini, 1967 sınırları dahilinde yurtlarından çıkarılmış Filistinlilerin yurtlarına dönmeleri kaydıyla başkenti Kudüs olacak bir devlet kurulmasını kabul ettiğini vurguladı. Bu işgalciyle olan mücadelenin düzlemidir.
Hamas iç düzlemde ise Filistin davasına zarar veren iç bölünmenin sonlandırılması için Filistin halkının bulunduğu yerlerde seçimlerin yapılmasını, tek adamlık durumuna son verilmesini, Filistin halkına liderlerini ve hedeflerini gerçekleştirecek siyasi programını seçmesi için fırsat verilmesini talep etti.***
Filistin halkının işgale ve kuşatmaya karşı barışçıl gösteriler yapma kararına karşı İsrail ve onu destekleyen büyük devletlerin medyaları Filistinlilerin şiddetinden bahsetmeye başladı. Şimdiye kadar %20`si çocuk 13 binden fazla kişinin yaralanmasına ve 120`den fazla kişinin de şehit olmasına rağmen hâlâ nasıl bu ucuz ve aşağılık propagandayı kabul ediyorlar? Filistin tarafında bu kadar kayıp varken karşı tarafta tek bir kayıp kayıtlara geçmemiştir.
Üzülerek belirtelim ki başta ABD olmak üzere bazı büyük devletler kurbanlara karış cellada, adalete karşı zulme yardım etmekte ısrar ediyorlar.
….
Başta şerefli bir yaşam olmak üzere meşru haklarımızı talep etmek için barışçıl toplumsal yürüyüşlerimize devam edeceğiz. Bunun ilk adımı şartsız ve acilen Gazze üzerindeki kuşatmanın kaldırılmasını sağlamaktır. Bununla yeni neslin umutsuzluğa, çöküş ve aşırılığa düşmemesini, bu karanlık tünelin sonunda bir umut ışığı görmesini sağlamak istiyoruz.
Bu büyük cezaevinin kapılarına vurmaya ve duvarlarını yıkmaya kararlıyız.
Biz hayatı, istikrar ve gelişmeyi seven bir halkız. Herkese iyilik isteriz. Ölüm ve savaş çıkarma lüksümüz yok. Bu yolda kaybettiğimiz her insan bizim için değerlidir ve onun kaybı bize acı vermektedir. O nedenle hak, özgürlük, bağımsızlık ve onurlu yaşama taleplerimizi barışçıl yollarla elde edersek bu bizim için tercih edilen bir seçenektir. Ancak bunu gerçekleştiremezsek o zaman uluslararası hukukun güvence altına aldığı silahlı mücadele dâhil bütün yollarla işgale karşı koyma hakkımızı kullanırız.
Halkımız, kuşatmanın kalkacağı, işgalin son bulacağı, başkenti Kudüs olacak devletimizi kuracağımız ve bütün insanlık için hayır faaliyetlerine iştirak edeceğimiz bir gelecek konusunda hâlâ büyük bir umut taşıyor.
İsmail Heniyye
İslamî Direniş Hareketi (Hamas) Siyasi Birimi Başkanı