İşgalci siyonistlerin Mavi Marmara gemisinde düzenlediği saldırıda şehit olan Fahri Yaldız'ın annesi oğlunun şehadet yıl dönümünde duyguların İLKHA'ya anlattı.
Şehit Fahri Yaldız'ın Filistin'deki mazlumlar ve Mavi Marmara'da yer almak için çok çaba harcadığını söyleyen acılı anne Zeliha Yaldız, oğlunun şehadete giden öyküsünü duygulu sözler ile aktardı.
"Çocuklarım yetim büyüdüğü için baba sevgisi göremediler. Ben de onların geçimleri ile uğraştığımdan dolayı onlara çok fazla zaman ayıramadım." diyen Anne Yaldız, "Oğlum Fahri henüz çok küçük iken babasını kaybetti. Küçük yaşına rağmen ayakkabı boyacılığı yapardı. Kazındığı para ile kardeşlerine bakardı. Çok hayırsever bir insandı. Başkaları ona giysin diye kıyafet verirdi. O da o kıyafetleri daha muhtaç olanlara ulaştırmaya çalışır kendisi giymezdi. Cami yapımlarında, yurt yapımlarında sürekli çalışırdı. Her zaman hayır hasenat peşinden koşardı. Ne yazık ki siyonist israiller onu katlederek şehit etti. Gazze'ye ulaşmasına izin vermediler. Keşke Gazze'ye ulaşıp oradaki mazlumların elinden tutuktan sonra şehit olsaydı." dedi.
"Yaptığı hayırların gizli olmasını isterdi"
Şehit Fahri'nin yaptığı hayırların gizli kalmasını istediğini aktaran acılı anne Zeliha, "Bir köyde kendi cami yaptırıyordu. Ancak kimsenin duymasını istemiyordu. Bana 'Anne sakın kimseye cami yaptırdığımı söyleme söylersen kızarım. Çünkü bu işler riyadan uzak olması gereken işlerdir.' Derdi. Benim oğlum camilerin, yurtların ve hayır kurumlarının çiçeği gibiydi. Şehit olduğu güne kadar da kimse oğlumdan incinerek rahatsız olmamıştır. Şayet insanlar ondan rahatsız olsaydı şehitlik ona uğramazdı. Oğlumun asla yanlış işlere meyli olmamıştır. Her zaman kötü iş ve amellerden sakınırdı. Yatılı olarak okudu. Halen okuduğu okuldaki Mehmet Erdem ismindeki öğretmeni bana mesaj gönderir ve oğlumun güzelliklerinden bahseder. Oğlumun ahlakı Allah'ın bir lütfudur yoksa benim çaba ve gayretim ile olacak şey değildi." ifadelerini kullandı.
"Şehit olacağını aslında rüya da görmüştü"
Oğlunun henüz çocuk yaşlarda iken gördüğü bir rüyanın gerçekleştiğini dile getiren anne Yaldız, şöyle konuştu:
"Fahri, Gazze'ye gitmeden 3 ay önce bana 'anne sana bir şey söyleyeceğim.' dedi. Bende söyle yavrum dedim. 'Ben pasaport çıkartmışım.' dedi. Bende, umreye mi gideceksin? Evet, 'Umreye gideceğim.' dedi. Ben de o zaman beni de kendinle götür dedim. 'Olmaz seni götürmeyeceğim.' deyince ben de madem beni götürmüyorsun ben de evime giderim dedim. Hanımı bana, 'Anne sana şaka yapıyor Filistin'e gidecek. Oradaki yetimlere yardım edecek.' dedi. Bende bak oğlum hepinizi yetim olarak büyüttüm. Bu durumun ne kadara zor bir durum olduğunu bilirim. İstersen gitme çünkü ben senin yetimlerine bakamam dedim. 'Ben gideceğim ve şehit olacağım. Ama benim korkum gidersem sen belki bana hakkını helal etmesin.' dedi. Ben öyle şey mi olur benim hakkım sana helaldir. Deyince bana 15 yaşındayken gördüğü bir rüyasını tekrar anlattı. 'Anne ben rüyamda gördüm ki uzak bir yere gidip orada ölüyorum.' Ben oğlum o uzak yer dediğin neresidir dedim. 'Bilmiyorum.' dedi."
"Oğlumun kaderin de şehit olmak varmış"
Oğlunun birçok defa ölüm ile burun buruna geldiğini ancak her seferinde Allah'ın izni ile kurtulduğunu söyleyen anne Yaldız, "oğlumun kaderinde şehit olmak varmış" diyerek şöyle devam etti:
"3 defa araba çarptı, dört defa ameliyat oldu ölmedi. Demek ki kaderin de zalim israilin eli ile şehit olması varmış. Bana, 'anne eğer benim oralarda öldürecek olurlarsa Bilal-i Habeş gibi eziyet çekerek ölmeyi isterim' dedi. Ben de yavrum senin gönlünde ne geçiyor ise Rabbim sana onu nasip etsin dedim. Bir de son konuşmamızda dedi ki 'anne bugün biri öldü onu kabristana eller üstünde taşımayıp götürdük. O sıra da eline kalbinin üzerine götürüp eğer ben şehit olursam beni de eller üstünde taşıyıp tekbirler ile götürün.' dedi. Ben de senin yerine ben öleyim dedim o bana hayır 'Ben şehit olacağım.' dedi. Ben de o zaman Rabbim senin şehadetini mübarek etsin dedim. Daha sonra otogara kendisine eşlik ettik 'bana otogar da gel beraber bir fotoğraf çekelim.' dedi. Bana orada 'anne herkes yalan ağlar sen ise yanıp ağlarsın.' dedi. Ben de sen gidip şehit olacaksın ben ağlamayacağım dedim. Küçük oğlum bana, 'anne bak abi hep sana bakıyor.' dedi. Ben de latife olsun diye yok o yanımdaki hanımına bakıyordur. Dedim 'Hayır anne o sana bakıyor.' dedi ve o çok arzuladığı şehadete gitti." (Cemil Özdaş - İLKHA)