31 Mayıs 2010 yılında uluslararası sularda işgalci siyonistler tarafından saldırıya uğrayan Mavi Marmara Gemisinde şehit edilen 10 kişiden biri olan Fahri Yaldız'ın kardeşi Habib Yaldız abisinin şehadete giden hayat öyküsünü İLKHA'ya anlattı.
Şehit Fahri Yaldız'ın kardeşi Habib Yaldız, tıpkı Gazze'deki yetim bir çocuk gibi kendilerinin de yetim olarak büyüdüklerini belirtti. Bu nedenle yetimlerin neler çektiğini ne zorluklar altında yaşadığını bizler çok iyi anladıklarını söyleyen Yaldız, imkânlar dâhilinde yetimlere yardım etmeye çalıştıklarını söyledi.
Abluka altındaki Gazze'ye yardım filosunun gideceğini duyunca çok sevindiklerini, özellikle ağabeyi Fahri Yaldız'ı çok büyük bir heyecan sardığını dile getiren Yaldız, "Gazze'ye gitmek için Mavi Marmara filosunun hazırlandığını duyduğumuz zaman ağabeyimde çok büyük bir heyecan meydana geldi, 'muhakkak bu konvoya girmeliyim ve mücadele etmeliyim.' dedi. Çok şükür mücadele etti ve Allah ona o gemiye binmeyi nasip etti." dedi.
"Filistin'deki Müslümanların durumuna çok üzülürdü"
Şehit ağabeyinin yardım kuruluşlarında gönüllü olarak çalıştığını söyleyen Habib Yaldız, "Daha önceleri de bazı yardım kuruluşları çatısı altında yetimlere yardım eder. Köylerde yapılan camilerinin yapımına yardımcı olurdu. Filistin'deki Müslümanların durumuna çok üzülürdü. Zulüm altındaki Müslümanların ilaç, gıda, elektrik, su gibi temel ihtiyaçlardan mahrum olduğunu söyler ve bir şekilde buralara yardım gitmesi gerektiğini ifade ederdi. Filistin'deki Müslümanların temel ihtiyaçlarının yanında onlara fiili bir şekilde yardım edilmesi gerektiğine inanırdı. Ve her zaman bunu düşünürdü." ifadelerini kullandı.
"Bütün hayatı boyunca şehadet arzusu ile yaşayan bir insandı"
Yaldız, "Fahri ağabeyim şehadet içinde yaşayan bir insandı. Yaşarken de şehadeti yaşayan bir insandı. Bütün hayatı boyunca şehadet arzusu ile yaşayan bir insandı. Şehadeti çok arzuluyordu ve Allah ona nasip etti. Biz bu noktada herhangi bir üzüntü hissetmiyoruz, Rabbimiz onun duasını kabul etti. Bizi üzen zalimlerin oradaki silahsız masumları katletmesi, onlara zulmetmesidir. Oradaki insanların yok sayılmasıdır. Zalimlerin, postalları ile Mescid-i Aksa'ya girmesidir." diye belirtti.
Müslümanların, mutlaka Mescid-i Aksa'yı ziyaret etmesi gerektiğini vurgulayan Yaldız, bu ziyaretlerin dahi siyonist işgalcileri korkuttuğunu ifade etti.
"Ben, şehit olmaya gidiyorum' dedi ve gitti"
Ağabeyi ile aralarında geçen bir anıyı paylaşan Yaldız, şunları söyledi: "Mavi Marmara olayından önce ağabeyim ile birlikte çalıştık. Oradaki Müslümanların ihtiyaçları için yardımlar topluyor, insanlara ulaşmaya çalışıyorduk. Gazze'ye gitmek için Mavi Marmara gemisinin hazırlandığını duyduğumuzda bu konuda ağabeyime herhangi bir şey söylemedim. Gidecek misin, gitmeyecek misin diye. Ancak ağabeyimi tanıyan herkes ona bu gemiye binmemesi gerektiğini söylüyordu. Çünkü siyonist askerler herhangi bir müdahale yapacak olursa o da dayanamaz müdahale eder diye bu noktada onun gitmesini istemiyorlardı.
Annem de kendisine, 'Ben sizi yetim olarak büyüttüm. Sen de gidersen senin yetimlerine nasıl bakarım. Sen oralarda rahat durmaz şehit olursun.' dedi. Fahri ağabeyim de cevap olarak 'benim yetimlerine Allah bakar. Biz nasıl büyüdük ise benim yetimlerim de o şekilde büyür.' dedi. Ben de anneme, 'Ağabeyime artık gitme deme; yolun açık olsun de.' dedim. Ben böyle deyince ağabeyim çok sevindi, yüzüme bir tebessüm geldi. O anda yüzündeki o tebessümden şehadetin, yüzüne sirayet ettiğini hissettim. Kendisine, bir isteğin var mı, diye sordum. Ben, kendisinden şunu bekliyordum: Eğer ben şehit olursam falanca yere gömün. O da bana 'Hayır, bir şey istemiyorum. Hakkını helal et. Ben, şehit olmaya gidiyorum' dedi ve gitti." (Cemil Özdaş - İLKHA)