Teknolojinin gelişmesiyle takunyanın yerini başka malzemeler aldı ve böylece takunya mesleği de teknolojiye yenik düştü. Aslında sadece takunya değil, birçok meslek teknolojik seviyesinin bir sonucu olarak ya kayboldu ya da unutuldu.
Teknolojinin ve sanayinin gelişmesi, nüfusun çoğalması gibi pek çok etken bazı mesleklerin yok olmasına sebep oldu. Taşçılık, hattatlık, dokumacılık, çömlekçilik, kalaycılık, tenekecilik, hancılık, sepetçilik gibi meslekler değişen ekonomik koşulların bir sonucu olarak seri üretime, robotlara, makinelere yenik düştü.
Bunlara bir de Takunya da eklendi. Takunya ya da nalın, kısmen veya tamamen tahtadan yapılmış bir ayakkabı çeşididir. Eskiden tüm camilerde kullanılan takunyaların yerini fabrika çıkışlı naylon terlikler aldı.
Bir zamanlar tarihi evlerin banyolarında, hamamlarında, cami ve mescitlerinde kullanılan takunyalar, artık neredeyse üretilmiyor.
Mardin'de mesleğin son temsilcisi 78 yaşındaki Şeyhmus Sara, artık üretim yapmadığını, sadece elindekini satmaya çalıştığını söyledi.
Babasından öğrenip 60 yıldır sürdürdüğü mesleğinin bittiğini kaydeden Sara, şunları söyledi:
"50 yıl önce Mardin'de yaklaşık 50'e yakın takunya ustası vardı. Şimdi ise bir ben kaldım. Bu meslek sayesinde 5 çocuğumu büyüttüm. Eskiden iyi para kazanıyorduk. Geçimimizi bu şekilde yapıyorduk. Ama şimdi bu işten değil yaşlılık maaşı ile geçiniyorum. Çünkü satılmıyor artık. Eskiden elle yapıyorduk, şimdi ise makine ile yapılıyor. Gelin için işlemeli takunya yapıyorduk, bir de bunu elle yapıyorduk. Şimdi ise makine ile yapıyoruz ama artık satılmıyor. Ses çıkardığı için kimse tercih etmiyor. Bu meslekte bir tek ben kalmıştım, çırak da yetiştiremedik. Çünkü sanatkârlık ölmüş, para getirmiyor. Teknoloji yüzünden yüzlerce sanatkâr işsiz kaldı. Eski sanatlarda bir bir yok olmaya başladı. Bu şekilde devam ederken, hiçbir sanatkâr kalmaz."
İşte Mardin'de teknolojik seviyesinin bir sonucu olarak kaybolan veya unutulan bazı meslekler...
Nalbant
Taşıma ve ulaşım sektöründe kullanılan hayvanların nallanması hayvan tırnakları altına demir parçası yani nal ya da nalça çakılması nalbantlığı yaygın bir hale getirmişti. Günümüzde otomobil lastiği ne ise nal da dünün Osmanlısında aynı işlevi görüyordu. Nalbantlar genellikle ulaşım güzergâhlarında yer edinirdi.
Mestçi
Kundura ya da pabucun içine giyilen yumuşak ayakkabıya mest denirdi. Değişik türleri vardı. Devenin ayak derisinden yapılanına deve mesti yandan kopçalısına serhatlı mest denirdi. İç mekânların temiz tutulması mest giymeyi gerektiriyordu. Mestçi esnafı ayak ölçüsüne göre çalışırdı.
Sayacı
Saya ayakkabının yumuşak olan üst bölümü yani yüzüydü. Eskiden halk dilinde evlerin giriş kısmında ayakkabıların çıkarıldığı veya konduğu ufak bölüme de saya denirdi. Zamanla ayakkabı anlamında kullanılmaya başlandı. Sayacı dünün ayakkabıcısıydı. Yaygın bir zanaattı. Geniş bir müşteri kitlesine hitap ederdi.
Orakçı ve Tırpancı
Orak, ekin ve ot biçmede kullanılan, yarı çember biçiminde, yassı, ensiz keskin ağızlı bir bıçak ve bu bıçağa bağlı bir saptan oluşan bir tarım aracıdır. Orağı kullanana, orakla ot, arpa, buğday gibi tarım ürünlerini biçenlere orakçı denir.
Tırpan ise uzun bir sapın ucuna tutturulan, ot, arpa, buğday gibi ekinleri biçmeye yarayan hafifçe kıvrık, uzun çelik bir bıçaktır. Tırpan sallayanlara, tırpan atanlara, yani tırpanla ot, arpa, buğday gibi tarım ürünlerini biçenlere de tırpancı denir.
Çömlekçilik
Fırınlanarak yapılan kilden eşyalara çömlek, bu işi yapanlara da çömlekçi denilir. Çömlekçi, dikey bir mil üzerinde hızla dönen çarkın/diskin tam ortasına konmuş biçim verilebilir kıvamdaki bir balçık/çamur parçasından çeşitli nesneler yapan zanaatçıdır. Dikey dönen bu çark/disk sayesinde nesneler çok çabuk yapılır. Uzman bir el dahi çarkla bir iki dakika içersinde yapılacak nesneyi çark olmaksızın elle yapılması halinde ancak 2-3 günde yapabilir. Balçıktan yapılan küp, güveç, habene/testi, kâse, saksı ve düdük gibi nesneler kuruduktan sonra kümbet biçiminde yapılmış fırınlarda pişirilir. Sonra da satışa sunulurlar. Çömlekçilik çok eski bir meslektir.
Tenekecilik
Tenekeden çeşitli eşya yapan ustalara tenekeci denir. Tenekeciler tenekeleri kesip biçer, onlara çeşitli şekiller verir, üzerlerine kabartmalar yapar ve lehim yaparak parçaları birleştirir. Teneke yumuşak çelikten üretilen, üzeri kalay kaplı ince sacdır. Binalarda çortan, çatı olukları, soba, soba boru ve dirsekleri, maşrapalar, idare lambaları, huniler, fıskiyeler, pekmez ve yağ-peynir kapları... Tenekeci ustaların hünerli ellerinden çıkan araç gereçlerden birkaçıdır. Diğer kaybolan meslekler gibi tenekecilik de, gıda ve ambalaj sektörünün gelişmesi, maden kömürünün ısıtmada kullanılması ve kaloriferli ısıtma sistemlerinin refah nedeniyle tercih edilmesi gibi nedenlerden gözden düştü.
Kalaycılık
Kalay, gelişimini bakır kaplara borçludur ya da tam tersi, bakır kaplar gelişimini kalaya borçludur. Kalayın bulunması bakırın mutfakta geniş ölçüde kullanımına neden olmuştur. Bakır kaplar tek başına kullanıldığında hava ile teması sonucu oksitlenmesi (kararması) ve yiyecek, içecekle teması sonucuyla da yüzeyde bakırsülfatın oluşması (yeşillenmesi) sonucu -ki buna yaşlılarımız cenk derdi- zehirlenmelere ve ölümlere neden oluyordu. Kalayın bakırla işbirliği, kalaycılık denen bir mesleği ortaya çıkarmıştır. Bakır kapların üzerini kalayla kaplayanlara kalaycı denir. (M. Salih Keskin - İLKHA)