Acın henüz dinmemişken, henüz acına alışmamışken,
halefinin/Rantisi’nin Apaçili şehadeti tuz biber ekti gönüllere.
Martın 22’sindeki şehadetinden,
Yani senden sonra neler oldu bir bilsen Şeyhim neler oldu…
O mefluç halinle tamamladın görevini ey Şeyhim, tamamladın ödevini.
87’de yaktığın intifada meşalesi; boyunlarda adeta bir inci tanesi…
Genç kız ve erkek demeden Kudüs’ün;
yani aşkın, yani ölümün sinelerde taşınan tek göstergesi.
Ümitsizlik kol gezerken yüreklerde,
bir fısıltı bir muştu geziyordu dillerde.
Güzel yüzlü bir insanın güzel bir davayı, yani Meş’al’eyi gördük ellerde.
Gam ve kasvet dağıldı birden.
Sema ebrulikten uzak, geçiyordu maviliğe.
Hayat başladı sanki yeniden.
İntifada, Meş’al’esini tutuşturuverdi birden.
Senden, yani senden sonra…
Kanın bereketine şahit olduk.
Kan ki Filistin’e can ve ruh verendir.
Filistin’e özgürlüğün, Kudüs’e azatlığın yolunu gösterendir.
Bilinç aşılayan, Gazze’den Şeria’ya şuur pompalayan işbirlikçi ve hainleri ürküten kan/kanınız.
Ve sen intifadanın Pir’i!
Sen, kanınla tutuşturdun Meş’al’eyi.
Kanınla yakıverdin özgürlük kandilini.
Sarıverince bu aşk, sarıverince bu şuur; Hamas’ı sığamadığı yüreklerden tahtlara / iktidara taşıdı.
Ey şeyhim, ey mefluç şehit!
Varlığın bir bereket, şehadetin bir bereket.
Dolaşıyor Filistin’i, yürekleri adım adım bu hareket.
İşgalci, artık korkunun esiri, biz ise kokunun…
İşbirlikçi kuklalarsa son sahneyi oynuyorlar bu oyunun.
Senden sonra şehidim!
Neler oldu bir bilsen.
Fitne kazanları kaynayadururken bir Heniye çıkıverdi ortaya.
İzzet, basiret ve vakarla...
Yani fitneciler çarptılar bir kayaya.
Sönüverdi fitnelerin ateşi.
Zilletle geri çekildi her biri.
Kayalara tüm celadetiyle saldırıp usulca çekiliveren
Boyun büken azgın dalgalar misali…
Ve işgalci son bir hamle yapıverdi.
Bir haftalık iş, bir aya uzayıverdi.
Gazze savaşı dönüşünce “Furkan Zaferi”ne,
El sallıyordu intifada semada gülümseyen yüzüne.
“Furkan” yani, hak – batıl savaşı…
Furkan, yani dost-düşman ayıran…
Böyle nitelemişti taleben Heniye bu savaşı.
İşgalci hiç bu kadar utanmamıştı.
“Nice az yiğitler,” çokları etmişti alaşağı.
Ümmetin onuruydu Gazze savaşı.
Bitmişliğin, tükenmişliğin yeni bir intifadayla barışı.
Senden sonra Pir’im!
Gözlerimiz sana, gözlerimiz tebessümüne hasret…
Yüzünde güllerin açtığı, üzülünce gözlerinde ebruli Kudüs’ün belirdiği simana hasret…
Büyüyor sinelerde özlemin, bereket bereket.
Hasılı gönüller sana hasret…
Mart değil mi 22’sinde seni daha bir hatırlatan.
Payımıza düşen acıya ey Şeyhim
Hasretin, özlemindir yürekler yakan.
Ve sen, sen ey Özlemim!
Adına iplik iplik direnişler düzdüğüm
Boncuk, boncuk gözyaşları döktüğüm
Kudüs’ü gözlerinde gördüğüm
Davasıyla kendisini sevdiğim
Çiftçiler tarlaya tohum ekti
Sense dünyaya direniş…
Ruhun şad, Kudüs ise dil şad…
Mehmet Ali Gönül / İnzar Dergisi Mart 2011