esayetçi düzenin devamı için pek çok insanın hayatı karartıldı. Kimileri öldürüldü, bazıları işlerinden oldular, bazıları ise mahkûm edildi. Baskı dönemlerinde mağdur olan insanların mağduriyetlerini gidermek ise devletin sorumluluğundadır. Aksi takdirde devletin insanları hem mağdur etmesi hem de bu mağdur olan insanların haklarını alabilmeleri için çok zorlu hukuki süreçleri göze almaları gibi bir başka mağduriyetin de gündeme gelmesi söz konusu.
Salih Mirzabeyoğlu mağdurdu, hala...
Salih Mirzabeyoğlu mağdurdu, hala...
Salih Mirzabeyoğlu da devletin paranoyalarının kurbanlarından. Bir baskı dönemi sonucu tamamen hukuk dışı olarak yargılanıp mahkûm edildi, 1998’den beri mahkûm olarak `telegram işkencesi` gördüğü cezaevinde halen 3 metre karelik hücresinde tutulmakta.
BASKI DÖNEMİNDE DE MAĞDUR, SONRASINDA DA…
Mirzabeyoğlu Davası, en başından sonuna kadar bir hukuksuzluk örneğidir. Baskı döneminin şartları hızlı denebilecek şekilde yargılanıp mahkûm edildi ve dava Yargıtay’da karara bağlandı. İç hukuk yolları tükenen Mirzabeyoğlu’nun avukatları davayı Avrupa İnsan Hakları(AİHM)’ne götürdü.
‘DEVLET İSTERSE ÇÖZER’
Mirzabeyoğlu’nun avukatlarından Ali Rıza Yaman, “Darbecilerin yargılandığı bir dönemde darbe ve baskı dönemi mağdurlarının, bu mağduriyetlerinin devam etmesi düşünülemez. Eğer devlet devlet olacaksa, bu mağduriyetleri mutlaka gidermelidir. Benzer bazı konularda yaptığı gibi devletin re’sen harekete geçip, darbe ve baskı dönemi yargılamalarını mercek altına alması gerekiyor” dedi.
‘TÜM DARBE MAĞDURLARI İÇİN’
Avukat Yaman, konuyla ilgili olarak HABER5.COM`a, “Biz bunu sadece Mirzabeyoğlu için değil, tüm darbe mağduru kesimler için istiyoruz. Devlet nasıl Uludere mağdurları için hiçbir başvuru beklemeksizin harekete geçtiyse diğer mağdurlar için de kendiliğinden harekete geçmeli” dedi.
TELEGRAM İŞKENCESİ KİTAP OLUYOR
Yaman’ın bildirdiğine göre Mirzabeyoğlu, “Ölüm Odası” adında yeni bir kitap hazırlığı içerisinde. Kitapta, Türkiye’de Mirzabeyoğlu ile tanınan ‘telegram işkencesi’ anlatılacak. Son derece yüksek bir teknikle uygulanan bu işkence yöntemini ispat neredeyse imkânsız. İnsanda ağır psikolojik tahribata yol açmasıyla bilinen bu yöntem, bu işkencenin mağdurunun diliyle gündeme gelmiş olacak.
İşte Mirzabeyoğlu’nun uğradığı mağduriyetlerin bir kısmı:
1- 12 Eylül darbesinde sağ kesim içinde en fazla etkilenen isimlerden biri oldu. Bu süreçte hakkında tutuklanma kararı çıkartıldı ama tutuklanmadı.
2- 1991 yılında dönemin siyasi etkileriyle tutuklandı ve serbest bırakıldı.
3- 1998 yılında bir psikolojik operasyon eşliğinde tutuklandı. Hakkında tutuklama kararı olmamasına rağmen, çocuğunu almaya gittiği okulun önünde tutuklandı ama medyaya “örgüt evi”nde yakalandığı haberleri servis edildi.
4- 2000 yılı Ocak ayında hapishaneye düzenlenen ve kamuoyunun “Noel Baba Operasyonu” adıyla yansıyan operasyonda ağır fiziki saldırıya maruz kaldı. Bu olaydan 11 ay önce meydana gelen “Hayata Dönüş Operasyonu”na maruz kalan mahkûmlar “zaman aşımı” ile ceza almazken Mirzabeyoğlu`na uygulanabilecek zaman aşımı göz ardı edildi ve ceza verildi.
5- 2001 yılının Nisan ayında idama mahkûm edildi. AB uyum yasaları çerçevesinde idam kaldırılınca cezası “ağırlaştırılmış müebbet cezası”na çevrildi.
6- Türkiye gündemi, Mirazbeyoğlu sayesinde “telegram işkence yöntemi” ile tanıştı. Mahkûmiyeti süresince 3 metre karelik hücrede `telegram işkencesi`yle yaşamak zorunda kaldı.
28 ŞUBAT ŞARTLARINDA MAHKÛM OLDU
Mirzabeyoğlu konusu, iddianamenin ortaya çıkarılışı ve daha sonra yargılama süreci ile bir hukuksuzluk örneğidir. Mahkûmiyete karar verenlerin daha sonraları “dönemin şartları gereği öyle karar vermek zorunda kaldıkları”nı itiraf etmeleri ile de bu hukuksuzluk tescillenmiştir.
Hukuksuzlukların bir kısmı şunlar:
1- İlk soruşturma Adana’da açılarak İstanbul Cumhuriyet Savcılığından mütalaa isteniyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Mirzabeyoğlu`nun yazar olduğunu, başkalarının yaptığı eylemlerden sorumlu tutulamayacağını belirtiyor. Bu karar yeterli görülmemiş olacak ki birkaç ay sonra bir başka soruşturma başlatılıyor.
2- 1998 yılında eşiyle çocuğunu okuldan almak üzereyken, kimlik, arama ibraz etmeyen polisler tarafından daha öncesinde yakalama kararı olmamasına rağmen adeta bir terörist yakalarcasına tutuklanmış, haber medyaya da “örgüt evinde yakalandı” şeklinde servis edilmiştir.
3- Sorgulama esnasında polis memuru “yukarısı öyle istiyor, örgüt lideri olduğunu kabul edeceksin” şeklinde ifadesiyle baskıyı kabul etmiştir.
4- Polisin de sorguda ifade ettiği gibi, gözaltı sürecinde alınan ifade aynen savcının iddianamesinde yer alıyor.
5- Polisin gönderdiği hukuksuz ifadeyi aynen kabul eden Mirzabeyoğlu davasının ilk hâkimi Sedat Karagül’dür. Kendisi daha sonraları “O dönemde İBDA-C davası da dâhil olmak üzere baskı görmediğim hiçbir dava olmadı” demiştir. Bu ifade, davanın hukuksuzluğunun en belirgin ifadelerinden biri olmuştur.
6- Davanın sonraki hâkimi Metin Çetinbaş, Ergenekon’un bir numaralı sanıklarından Orgeneral Çetin’in düzenlediği ve 28 Şubat döneminin en tartışmalı konularından olan brifinglere katıldı. Emekli olduktan sonra da 28 Şubat’ın sembol isimlerinden Kemal Alemdaroğlu’nun avukatlığı üstlendi.
7- Metin Çetinbaş, Murat Alan’a Mirzabeyoğlu davasını kastederek, “verdiğim karar yüzde yüz doğrudur diyemiyorum, biz o günkü şartlara göre karar verdik, hata yapmış olabiliriz” demiştir.
8- Karar metni ise, davadaki hukuksuzlukları özetler niteliktedir: “Her ne kadar bir eylemi ve eylem talimatı olmadığı tespit edilememiş olsa da sanığın idamına....”
HABER5