Adıyaman İl Müftü Yardımcısı Mustafa Altun, bu geceki sahurla başlayacak Ramazan ayı hakkında önemli tavsiyelerde bulundu.

Ramazan'a ayına ait bazı ibadetlerin itina ile yapılması gerektiğini dile getiren Altun, fitre, infak zekât ve öşür ibadetlerinin de hak sahiplerine teslim edilerek Allah'a karşı kulluk vazifesinin hakkı ile yerine getirilmesi gerekliliğini vurguladı.

Ramazan ayının arınma ayı olduğunun altını çizen Altun, "Büyük ve bereketli bir ay olan Ramazan ayının gölgesine girmiş bulunuyoruz. Ramazan ayı Efendimiz aleyhissalatu vessalanın tarifine göre 'evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş' manasına geliyor. Bu ay rahmet, mağfiret ayıdır. Zekâtımızı, sadakamızı, infakımızı bu ayda verirsek daha iyi olur. Kim bu ayda bir farzı yerine getirirse 70 farzı yerine getirmiş gibi sevap kazanır. Kim bu ayda bir oruçluya yemek yedirirse o oruç tutan kişinin sevabı eksilmeden aynısı ikram edene de yazılır." dedi.

Ramazan ayının sadece yeme ve içmeden ibaret olmadığını vurgulayan Altun, "Ramazan ayının dört tane önemli özelliği vardır.  Birincisi Peygamberimiz sallallahu aleyhissalatu vesselam bu ayda gönderildi. Öyle ise Efendimiz aleyhissalatu vessalamı örnek almamız lazım. İkincisi Kur'an-ı Kerim bu ayda gönderildi. Üçüncüsü bin aydan daha faziletli olan Kadir Gecesi bu aydadır. Dördüncüsü oruç bu ayda tutulur. Onun için bu aya gerekli değeri vermemiz lazım." diye konuştu.

"Kalpler, ancak Allah'ı anmakla tatmin olur" ayetine atıfta bulunan Altun, "Dünyadaki ne mal ne makam ne de diğer şeyler insanı huzura kavuşturmaz. İnsanı huzura kavuşturacak olan Allah'ı zikretmek, O'na ibadet etmek, O'nu bilmek, O'nun yolunda yürümektir." diye belirtti.

"İtikâf sımsıkı Allah'ın kapısına sarılmanın adıdır"

Hazreti Muhammed'in Ramazan ayında yaptığı ibadetlere örnek veren Altun, "Efendimiz aleyhissalatu vessalam özellikle Ramazan'ın son 10 günü geldiğinde camiye kapanır ve orada kendini tamamı ile ibadete veriyordu. Yeme, içme gibi ihtiyaçlarını da orada karşılar camiden çıkmazdı. Sünnet olan bu ibadete itikâf denir. Ayet-i kerimede bu ibadetin dayanağı vardır. Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam buyuruyor ki, 'Kim inanarak, samimi bir şekilde gündüzünü oruç ile gecesini ibadet ile geçirir ise Allah-u Teâlâ onun bütün günahlarını bağışlar.'  Bizler de son 10 günde adeta Allah'ın evi olan camilere girip, 'Ya Rabbi! Ben senin misafirinim. Ben senin evine iltica ediyorum. Benim günahlarımı affet, beni bağışla, benim kalbimi temizle.' demenin adıdır itikâf.  İtikâf sımsıkı Allah'ın kapısına sarılmanın adıdır. Önemli bir sünnetti. Efendimiz bu yolla duygularımızı, manevi hayatımızı, terbiye altına alıyor." ifadelerini kullandı.

"İnfak ruhu Müslümanlar arasındaki bir yarıştır"

Ramazan ayına has olan fıtır sadakasının da Müslümanlar üzerinde ödenmesi gereken mali bir yükümlülük olduğunu söyleyen Altun, fıtrın Ramazan ayının başlangıcından bayram namazına kadar verilmesi gerektiği ifade etti.

Ramazan ayında yapılan ibadetlerin diğer aylardan daha fazla manevi değer taşıdığını dile getiren Altun, Müslümanların bu aylarda biraz daha mali ibadetler noktasında gayret etmesi gerektiğinin altını çizdi.

Altun, zekat ibadetine ilişkin ise şunları söyledi: "Zekât genellikle Ramazan ayında veriliyor. Çünkü bu ayın sevap açısından değeri daha fazla olduğundan Müslümanlar genel itibari ile zekât için Ramazan ayını tercih ediyorlar. Asli ihtiyaçları dışında nisap miktarı malı olan Müslümanlar 80 gram altın veya eş değer parası olan o malın zekâtını vermelidir. Elde edilen ürün eğer kuru ise yağmur suları ile sulanıyor ayrıca bir zahmet vererek sulanmıyor ise 10'da bir vermelidir. Eğer kendisi de bir zahmet ve harcama ile suluyor ise o 20'de de bir zekâta tabidir. Bu zekât türüne de öşür denir. Bu zekât türünde borçlar hesaplanmaz; elde edilen ürün hesaplanır. Ayet-i kerime 'yerden çıkan ürünler' der. Yani yerden ne ürün çıkıyor ise onun 10'da birini vermesi gerekiyor."  (Cemil Özdaş -İLKHA)