Filistin halkı için zorunlu zorunlu göç, işgal, işkence, yağma ve katliamların sembolü olan ve "Büyük Felaket" günü olarak bilinen Nekbe'nin ilk adımının Fransız General Napolyon Bonapart tarafından ortaya atıldığı, Balfour Deklarasyonu ile bu fikrin şekillendiği ve son olarak terör çetesinin ilk başbakanı Ben Gurion tarafından somutlaştırıldığı belirtiliyor.

Siyonistlerin Filistin topraklarına yerleştirilmesi fikrinin nasıl olgunlaştırıldığını araştıran uzmanlara göre, Fransız General Napolyon Bonapart 1799 yılında Osmanlı idaresi altındaki Filistin'de bir terör çetesi kurulması fikrini gündeme getiriyor. Bonapart, tüm dünyadaki Yahudilere "Ayağa kalkın. Zaman geldi. Fransa, devletinizi kurmanız için ellerini uzatıyor." çağrısı yapıyor.

Nekbe hakkında çektiği belgesel filmle yaşananları gözler önüne seren araştırmacı ve yapımcı Revan ed-Damin de söz konusu fikrin aslında 1800'lere dayandığını söylüyor. Ed-Damin "Nekbe 1948'de değil bu tarihin çok öncesinde yaşandı. Özellikle 1799 yılında Fransız General Napolyon Bonapart, sömürge planı çerçevesinde, Filistin topraklarının işgal edilmesi fikrini gündeme getirdi. Daha sonra aynı şeyi İngiltere 1840 yılında talep etti. Ardından İngiltere'nin Filistin'i işgali gerçekleşti." demişti.

İngiltere Aralık 1917'de Filistin'i işgal etti

Avrupalıların Filistin topraklarının işgal edilmesi fikrinden sonra siyonistler, 1880'lerde "Siyon'u sevenler" hareketini kurdu ve 1897'de İsviçre'nin Bazel kentinde ilk siyonist kongre Yahudiler için sözde bir devlet kurulması amacıyla toplandı ve bu konuda karar alındı.

Sonraki süreçte dünyanın her yerinden siyonistlerin gruplar halinde Filistin'e göç etmesi sağlandı. Hatta bazı devletlerin yöneticilerine, Filistin topraklarına göç etmelerini kolaylaştırmak için ülkelerinde bulunan Yahudilere baskı uygulamaları için rüşvet verildi, kendileriyle anlaşmalar yapıldı. Böylelikle siyonistlerin Filistin topraklarına göç etmesi ve işgal girişiminde bulunması için zemin hazırlandı.

Osmanlı devletinin tüm engel olma çabalarına rağmen Filistin'e siyonist göçü hızla devam etti. İngiliz General Edmund Allenby, Aralık 1917'de Kudüs'ü işgal ederek, Filistin'in Birinci Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti'ne bağlılığını sonlandırdı ve siyonistlere hareket alanı açtı.

İngilizler siyonist terör örgütü Haganah'ı finanse etti

Filistin'e yerleşen İngiliz yönetimi, 1920 ile 1936 yılları arasında Filistin'e 400 bin siyonistin göçüne resmen müsaade ederek işgalcilerin nüfusunun toplam nüfusun yüzde 31'ini oluşturacak güce gelmelerini sağladı.

İngilizler, Filistin topraklarını 1918'de işgal etmelerinden sonra bu topraklara göç eden siyonistlerin kurduğu ve İbranice "savunma" anlamına gelen ilk terör örgütü Haganah'ı da finanse etmeyi unutmadı. Filistin'deki İngiliz subayları, Haganah askerlerinin eğitiminde görev almaya başladı. Bölgenin hiçbir dış tehlikeye maruz kalmadığı bir dönemde bile savaşı bahane eden İngilizler, siyonist militanları orduya aldı ve bunlar için özel gruplar kurarak eğitim verdi. İngiliz ordusunda dağınık bir şekilde hizmet eden 30 bin kadar siyonist 1944 Eylülü'nde ayrı bir tugay haline getirildi.

Haganah'ın Başkanı Yigael Yadin liderliğindeki siyonistler, İngiltere'nin Filistin'den çekilmesi sırasında doğacak otorite boşluğundan, bir terör hareketi ile faydalanmayı amaçlıyordu. Haganah'ın stratejisi bu plana göre düzenlenmişti. Bu noktada siyonistler kendilerine hem maddi hem de siyasi destek sağlayacak, 3 milyondan fazla Yahudinin yaşadığı ABD ile iş birliğinin yollarını aradı. Yahudiler, ABD yönetiminde etkili olan bazı isimleri kendi saflarına çekerek, kaynak olarak ABD'yi kullanmaya başladı.

ABD siyonistlere silah ve askeri mühimmat gönderdi

ABD'nin Yahudi asıllı Maliye Bakanı Morgenthau'un para toplama işini organize etmesiyle, ABD yönetimi içindeki bazı kesimler siyonistlerin en büyük yardımcısı durumuna geldi. Bu paralarla ABD ve Avrupa'da satın alınan silah ve askeri mühimmat gemilere yüklenerek Filistin'e, siyonist terör örgütleri Haganah ve Irgun militanlarının kullanması için gönderildi.

Siyonist terör çetesinin kurulması ve devletler arası hukuka göre tanınması için artık son bir adım kalmıştı. Bunu da Birleşmiş Milletler bünyesinde özel bir Filistin Komitesi kurulması talebiyle İngiltere başlattı. Komiteye, Avustralya, Kanada, Çekoslavakya, Guatemala, Peru, İsveç, Uruguay, Hindistan ve İran seçildi. Komite'nin öngördüğü rapor, siyonistlerin planları doğrultusunda, Filistin'in bölünmesini ve bir siyonist devletin kurulmasını içeriyordu. Raporun çizdiği sınırlara göre Filistinliler toprakların yüzde 42,88'ine, siyonistler ise yüzde 56,47'sine hâkim olacaktı.

Terör çetesinin kuruluşunda İngiltere, ABD ve Rusya büyük rol oynadı

Beyaz Saray, Filistin'in paylaşılmasına karşı çıkan ya da sadece kararsız kalan ülkeler üzerinde her türlü baskıya başvurdu. Birleşmiş Milletlerdeki bu tehdit ve baskı kampanyası, siyonistlerin hedefe ulaşmasında çok önemli bir rol oynadı. BM Genel Kurulunun 29 Kasım 1947 günü saat 17.35'te yapılan oylamasında, çoğunluk planı, 13 ret, 10 çekimser oya karşılık 33 oyla kabul edildi.

Siyonist terör çetesinin kurulmasında ABD'nin açık desteğinin yanında, fanatik bir Yahudi aleyhtarı olan Stalin'in gizli desteği de büyük rol oynadı. Ülkesindeki Yahudilerden kurtulmak isteyen Stalin, taksim planını ABD ile birlikte destekledi. Amerika ile Sovyetlerin ortak hareketleri, etkileri altındaki pek çok ülkenin de aynı şekilde oy kullanmasına neden oldu.

14 Mayıs günü, Filistin'deki İngiliz manda yönetiminin sona ermesinden birkaç saat önce, Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Milli Konseyi (Vaad Levmi) yayınladığı deklarasyonda terör çetelerini kurduklarını ilan etti. ABD, bağımsızlık ilanından tam on bir dakika sonra, siyonistleri tanıdı. Terör çetesi, diğer ülkeler tarafından da kısa süre içinde tanındı.

Filistin'in bölünme kararının ertesi günü siyonistler saldırılarını hızlandırdı

Bölünme kararının ertesi günü, siyonistler tarafından kurulan Haganah adlı silahlı çete, siyonistlerin ikamet etmesi için hazırlanan bölgeleri ele geçirdi. İşgal süresi içerisinde Filistinlilere ait yüzlerce köy ve kasaba yok edildi. Binlerce Filistinli katledildi. Bu süreçte Negev bölgesinde yaşayan Bedevi kabileler yerlerinden edildi. Ayrıca yerleşim bölgelerinin isimleri değiştirilerek kültürel kimlik hedef alındı. Birçok tarihi Filistin şehri Yahudileştirildi.

Nekbe'den bu yana işgali genişleten terör çetesi, şu an 27 bin kilometrekarelik tarihi Filistin topraklarının yüzde 85'ine el koymuş durumda. Filistinliler ise bu alanın sadece yüzde 15'ini kullanabiliyor. O tarihten bu yana nüfus artışıyla birlikte Filistinli mültecilerin sayısı dünya genelinde 5,9 milyona ulaştı. Bunların yaklaşık 5,3 milyonu Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) kayıtlı durumda. Siyonistler ayrıca 1967 yılında işgal ettiği Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da da yasa dışı yerleşim birimi inşaatlarına devam ediyor.

Filistin halkına yönelik yapılan katliamların listesi oldukça uzun ve bu suçlar duvar, kontrol noktaları, ablukalar, evlerin yıkılması, işgaller, Gazze ve Batı Şeria'ya karşı savaş, hapishanelerdeki esirlere karşı işlenen suçlar ile devam ediyor.

Filistinliler, "çalınan cennet"lerine geri dönecekleri günü bekliyor

Siyonistlerin 15 Mayıs 1948'de işgal ettiği topraklarda bağımsızlığını ilan etmesinin yıldönümünde, her yıl olduğu gibi Filistinlilerin de eylemleri devam ediyor. Bu yıl düzenlenen eylemlerde yaklaşık 50 Filistinli şehit olurken, yaklaşık 9 bin kişi de yaralandı.

Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki mülteci kamplarının yanı sıra başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde vatanlarından uzakta yaşayan Filistinliler, "çalınan cennet" olarak tanımladıkları topraklarına dönmeyi arzuladıklarını her fırsatta dile getiriyor.

Onlarca yıldır sürgün hayatı yaşayan milyonlarca Filistinli için "Nekbe" (Büyük Felaket) zorunlu göç, yağma ve katliamların simgesi olmaya devam ediyor. (İLKHA)