Karara bağlanan 28 Şubat dosyasını değerlendiren AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "28 Şubat 1960 darbesiyle başlayan süreç olmasaydı bugün Türkiye ekonomisiyle demokrasiyle çok daha farklı bir noktada olacaktı. Bu darbeleri yapanlar hiçbir zaman bu milletin menfaatini düşünmediler." dedi.
Bingöl'de yerel ve ulusal basınla bir araya gelen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, karara bağlanan 28 Şubat dosyası, Türkiye'nin ekonomisinin geldiği yeri ve gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Programa, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın yanısıra, Vali Ali Mantı, Belediye Başkanı Yücel Barakazi ve AK Parti İl Başkanı Mehmet Hanefi Güller katıldı.
Türkiye'nin ekonomideki durumunu değerlendiren Yılmaz, geçen yıl ekonominin güzel bir performans gösterdiğini belirleterek, yüzde 7,4 gibi bir büyüme sağladığını söyledi.
Yüzde 7,4'lük bir büyüme G-20 ülkeleri içinde Türkiye'yi birinci sıraya taşıdığını aktaran Yılmaz şunları söyledi:
"G-20 ülkeleri dünya ekonomisinin yüzde 85'ini aşağı yukarı ifade eden bir topluluk, bunun içinde Hindistan, Çin gibi ülkeleri geride bırakan Türkiye en yüksek büyüme performansını sağladı. Bu büyümeyi ayrıca anlamlı kılan başka boyutlarda var. 2016 yılında biliyorsunuz hain bir darbe gelişme yaşandı o darbe girişiminin sonrasındaki bu büyümeyi sağlamanız ayrıca çok anlamlı ve ekonominin bir anlamda gücünü ispatlayan bir durum. Büyüme bir sektörden kaynaklanmıyor, aşağı yukarı bütün sektörlerden kaynaklanan bir büyüme. Tarım sektörümüz geçen yıl yüzde 5'e yakın büyüdü. Sanayi sektörümüz yüzde 9'dan fazla büyüdü. Hizmetlerde yüzde 10'nun üzerinde bir büyüme oldu yani çok sektörlü bir büyüme sağladık."
"Geçen yılın büyümesinde ve istihdam artışında özellikle Güneydoğu'nun ciddi bir payı oldu"
Büyüme sadece iş talepten ve tüketimden kaynaklanan bir büyüme olmadığını ifade eden Yılmaz, "Dış talebin ve yatırımlarında bu büyümede ciddi bir rolü ve payı oldu. Bu da ayrıca sevindirici. Yine bu büyümenin bir özelliği istihdam dostu bir büyüme olmasıdır. Geçen yıl 1 milyona yakın yıl genelinde baktığımız zaman istihdam üretti bu büyümemiz. Bu yılın ocak ayından, geçen yılın Oc++ak ayına baktığınız zaman 1 milyon 619 bin ek istihdam üretildi bu büyümeyle. Bunlar, hep önemli unsurlar, istihdam dostu bir büyüme, kapsayıcı bir büyüme olduğunu gösteriyor bu rakamlar. Geçen yılın büyümesinde ve istihdam artışında özellikle Güneydoğu'nun ciddi bir payı oldu. Geçen yılki İstihdam artışının yüzde 14'ü tek başına Güneydoğu'dan kaynaklandı. Güneydoğu'da 140 binin üzerinde yeni iş imkanı ve istihdam imkanı oluştu. Bu da bölgelerarası dengesizliğin azaltılması anlamında geçen yılın olumlu bir yıl olduğunu gösteriyor." dedi.
"Dünya büyümesi geçen yıl yüzde 3,7 iken b u yıl için 3,9 gibi bir büyüme bekleniyor"
Yılmaz şunları söyledi: "Öncü göstergeler olan ihracat artışı, istihdam artışı, sanayideki ciro, kapasite kullanımı ve üretim bütün bunlara baktığınız zaman, 2018 yılının ilk çeyreğinde yine büyümemizin devam ettiğini görüyoruz son derece sevindiricidir. Büyüme ile birlikte ihracatımızın yine artış sağladığını görüyoruz. Dış dünyada da şu anda küresel kriz sonrası daha olumlu atmosfer var. Dünya büyümesi geçen yıl yüzde 3,7'ye ulaştı bu geçmişte küresel kriz sonrasında daha da aşağılara inmişti. Bu yıl için 3.9 gibi dünyada bir büyüme bekleniyor. Yine dünya ticaretinde artış var. Özellikle Avrupa Birliği'nin yüzde 2 ve 2,5 büyümeye başlaması bizim için olumlu bir haber, uzun bir süre Avrupa yüze 0 ile yüzde 1 arasında gelip gidiyordu yani yüzde 1 bile büyüyemedi. Ama son iki yıldır yüzde 2 ve 2,5 gibi bir seviyeye geldi. Avrupa'da bizim temel ihraç pazarımız malum. Avrupa'daki bu nispi iyileşme Türkiye ekonomisi içinde olumlu bir durum. Özellikle, ihracatımız açısından."
"Yılsonu itibariyle 170 milyar doların bulmasını bekliyoruz ihracatımızın"
Geçen yılın ihracatının 157 milyar doları açtığını dile getiren Yılmaz, "Bugünden 12 ay geriye doğru gittiğinizde 160 milyar dolar dolara açmış durumdayız. Yılsonu itibariyle 170 milyar dolara bulmasını bekliyoruz ihracatımızın. Yatırımlarımız yine gayet iyi gidiyor. Geçen yıl Türkiye'nin toplam yatırımı 900 milyar TL'yi açtı, kamu artı özel. Milli gelirimiz, gayri safi yurtiçi hasılamız; 3,1 trilyon TL'yi buldu geçen yıl, bunun içindeki yatırımlarımız 900 milyar TL'yi açtı. Bu yıl, 2018 yılında bu yatırım sürecinin devam etmesini bekliyoruz. İnşallah 1 trilyon TL'yi aşan yatırım göreceğiz. Kamu artı özel ağırlıklı olarak da tabii ki özel sektör. Yüzde 80'den fazlası bu yatırımların, özel sektör yatırımlarıdır. Türkiye özel sektör odaklı yatırım yapan ve ihracat yapan büyüyen bir ülke. İstihdamda 2018 yılında 1 milyonu aşan bir istihdam bekliyoruz. Büyüme hızı olaraktan 2018'de yüzde 5,5 buçuk bir büyüme hedefimiz var. İnşallah ekonomimiz büyümeye ve istihdam üretmeye, ihracat üretmeye devam edecek." diye konuştu.
"Nükleer santralimiz ve gerek büyük projelerin özünde cari açığı azaltmak var"
Bütçe açığı, Türkiye'de oldukça düşük seviyelerde olduğunu anımsatan Yılmaz, şunları söyledi:
"Bütçe açığımızın milli gelire oranı yüzde 1,5 civarında geçen geçen yıl itibariyle söylüyorum. Bütçe açığımız gerçekten son derece olumlu bir noktada. Bizim için en temel mesele, cari açığı aşağıya çekmek, bu açıdan da geçmiş günlerde 2 büyük paket ilan edildi. Bir tanesi nükleer santralimiz Ak Kuyu Nükleer Santrali. Tek başına bu proje 22 milyar dolar civarında yatırım bedeline sahip. Diğer taraftan 135 milyar TL'lik büyük projeler, süper proje diye de isimlendirilir. Sayın Cumhurbaşkanımız geçtiğimiz günlerde bir paket ilan etti. 19 firmanın, 23 projesini içeren büyük yatırım teşviklerini ilan edildi. Nükleer santralimiz ve gerek büyük projelerin özünde, cari açığı azaltmak var. Dolayısıyla bizim cari açığımızı azaltıcı etki yapacak projelerdir."
Önceki gün sonuçlanan 28 Şubat dosyasını değerlendiren Yılmaz, Türkiye artık geçmişte yaşanan darbeleri, darbe girişimlerini yargılayan bir ülke konumuna geldiğini söyledi.
"Darbeleri yapanlar hiçbir zaman bu milletin menfaatini düşünmediler"
Türkiye'de 1960 darbesiyle başlayan bir süre yaşadığını anlatan Yılmaz, "Ülke çeşitli aralıklarla maalesef gayri hukuki, gayri meşru müdahaleler yaşandı. Bu müdahalelerin maliyetini bedelini bütün toplum olarak birçok yönlü ödendi. 1960 darbesiyle başlayan süreç olmasaydı bugün Türkiye ekonomisiyle demokrasiyle çok daha farklı bir noktada olacaktı. Bu darbeleri yapanlar hiçbir zaman bu milletin menfaatini düşünmediler. Çeşitli güç odaklarına hizmet etmek için yaptılar. Benim inancım şudur, hiç bir darbe meşru olmadığı gibi, hiçbir darbe milli de değildir. Millete karşı yapılmıştır. Milletin iradesine karşı yapılmıştır ve gayri milli bir odak üzerinden planlanmıştır diye ona yürekten inanıyorum. Darbe yapanlar ve darbe girişiminde bulunanlar hesap veriyorlar. Sadece 28 Şubat değil, işte FETÖ ile ilgili davalar biliyorsunuz, hain darbe girişimi ile ilgili davalar devam ediyor. 28 Şubatla ilgili karar çıktı ve müebbet hapisle cezalandırıldı birçok kişi. Burada henüz yargı süreci tamamlanmış değil, temyiz aşamaları var bildiğim kadarıyla o süreçlerde yaşanacaktır. Türkiye'de darbe yaparak demokrasisini alaşağı etmeye çalışanlar, meşru hükümetleri devirmeye çalışanlar artık bedel ödemek durumundalar. Hesap vermek durumdalar. " şeklinde konuştu. (Nihat Kanat-İLKHA)