Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) Muş İl Müdürlüğü tarafından "Eski Vatan Gönül Coğrafyamız" başlıklı bir konferans düzenlendi.

Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Sabahattin Zaim Konferans Salonunda düzenlenen konferansta öğrencilere hitap eden Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu, Ayasofya'nın kurtulması durumunda Mescid-i Aksa'nın da kurtulacağını söyledi.

Kendi ecdadı hakkında küçümseme ifadesi kullanan başka bir millet olmadığını söyleyen Bahadıroğlu şöyle konuştu:

"Duydunuz mu bilmiyorum ama geçenlerde Sayın Cumhurbaşkanımız İngiliz mantığıyla yazılmış tarih kitaplarından söz etti. 'Çocuklarımıza hâlâ onları okutuyoruz.' dedi. Ben de bir mesaj ulaştırdım ve 'o zaman değiştirin bu kitapları' dedim. Bu kitaplar değişmez değildir, ayet değildir. Kudüs, önce Hz. Ömer sonra Selahaddin-i Eyyubi sonra da Yavuz Sultan Selim tarafından fethedilmiştir. Kudüs'ü Müslümanlardan almaya çalışan İngiliz kralını biliyorsunuz, I. Richard. Ama bir de unvanı var bu herifin; Arslan Yürekli Richard. Peki, onun kulağından tutup; 'otur bir şey yapmayacağım, titreme yahu' diyen Selâhaddin-i Eyyubi kim? Bizim Selâhaddin. Ama o çok önemli değil. Niye? Çünkü bizden biri. Bizden biri olunca önemli olmuyor ya."

"Kendi ecdadına sarhoş, ayyaş, katil, kızıl sultan, vatan haini, hatta deli diyen başka bir millet yoktur"

Konuşmasının devamında, "Önemsenmek için illa da gâvur olmak şart değil." diyen Bahadıroğlu, "Bizim çok doğru, düzgün insanlarımız, yöneticilerimiz olmuştur. Bir İdris-i Bitlisi'yi görmezden gelemezsiniz. Yavuz Sultan Selim'i, Fatih'i, Kanuni'yi görmezden gelemezsiniz. Ama biz bunların filmini yapıyoruz. Kanuni'nin karısını dört sene ekranlarda 'Sülüman Sülüman!' diye dolaştırıyoruz. Kanuni Sultan Süleyman'a o hükmediyor gibi yapıyoruz. Gönül coğrafyamızı özümsemiş olsaydık evvela kendi insanımıza değer vermeyi öğrenecektik. Geçmişimize, ortak tarihimize değer vermeyi öğrenecektik. O tarihi yapanlar değerli olacağından onların torunlarını da önemseyecektik. Şimdi birbirimizi önemsememeye, birbirimizi görmezden gelmeye çalışıyoruz. Yavuz Sultan Selim, Sina Çölünü bildiğiniz gibi 13 günde zayiatsız ve arızasız geçti. Hâlbuki İskender geçemedi, geri döndü. Ama İskender'e 'Büyük İskender', Yavuz'a ise 'bizim Sultan Selim' diyoruz. Eeee, o herif geçemedi, bu geçti. Hatta Sultan Selim bile demiyoruz da bazen katil muamelesi yapıyoruz. Kendi ecdadına sarhoş, ayyaş, katil, kızıl sultan, vatan haini, hatta deli diyen başka bir millet yoktur. Ruslar Deli Petro'ya Büyük Petro diyor, oysa ki adam tescilli deli." dedi.

"Kudüs, haçlı işgali altındayken Müslüman bir hükümdar sarayları hak edemez"

Ayasofya'nın kurtulacağı gün Mescid-i Aksa'nın da kurtulacağını söyleyen Bahadıroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Evvela kavrayışımızda bir sorun var. Selahaddin-i Eyyubi'yi olduğu gibi kabul edeceksiniz. Yani nasıl? 'Sarayda otur diyorlar. Büyük hükümdarsın, niye çadırda oturuyorsun?' diyorlar. Oysa ki Selahaddin sarayının önüne çadır kurmuş, orada oturuyor. Cevap ne biliyor musunuz? 'Kudüs, haçlı işgali altındayken Müslüman bir hükümdar sarayları hak edemez. Sarayda oturursa Peygamber-i Zişân'ın yüzüne yarın bakamaz.' Bütün Müslümanların gidişatından kendini sorumlu sayan bir hükümdarlık anlayışı. Onlara borçlu olduğunu düşünen bir hükümdarlık anlayışı. Kudüs ne zaman kurtulur dersiniz? Söyleyeyim; Ayasofya kurtulduğu zaman Mescid-i Aksa da kurtulacaktır, diye inanıyorum. Yani biz Ayasofya'ya ayakkabıyla girmeyi bıraktığımız zaman, ayakkabıyla Mescit-i Aksa'ya giren İsrail askerlerinin bacaklarını Allah kırar. Biz Fatih'in, hocalarının ve fetih ordusunun başlarını secdeye koyduğu Ayasofya'ya, çamurlu ayakkabılarımızla basıyoruz. Bu acıtıcı bir anlatımdır. Kendimi bildim bileli ayakkabılarım elimde Ayasofya'ya giriyorum. Siz de öyle yapın diye söylüyorum. Biri görüp diyor ki; neden ayakkabılarınızı çıkardınız? Ben de diyorum ki Fatih'in secde ettiği yere Fatih'in torunu olarak ayakkabıyla basamam. Edebinizle itiraz edeceksiniz, edepli bir şekilde itiraz etmesini bileceksiniz. Yani yanlış uygulamaları kabul etmeme noktasındaki hakkımızı yeri geldiğinde kullanmamız lazım."  

"Edeple, saygısızlık yapmadan itiraz da edebilmeliyiz"

Şahit olduğu bir meseleyi anlatan Bahadıroğlu, "Bir Fransız hanımefendi üç çocuğundan birine diyor ki; markete git iki ekmek getir. Çocuğun sorusu şöyle; 'Neden ben? Diğer kardeşlerim niye gitmiyor?' Benim babam ya da annem olsa enseye bir tane tokat, git sana söyledim derdi ve gönderirdi, ama hanımefendi öyle yapmıyor. Diyor ki 'Hani geçen hafta kararlaştırdık ya pazartesi filan gidecek, salı filan gidecek, çarşamba filan, perşembe ben gideceğim. Böyle dönüşümlü gideceğiz diye günleri paylaştık ya. Bugün senin günün, adil mi?' Evet adil. İşte o çocuk kadar olmamız lazım. Zaman zaman itiraz edebilmemiz lazım. Bu benim kafama yatmadı diye itiraz hakkımız var. İtiraz ederken tek bir konu var, edep. Osmanlı bu 'Edep yahu' kelimesini bütün tekke ve zaviyelerine yazmıştır. Edeple, saygısızlık yapmadan itiraz da edebilmeliyiz." şeklinde konuştu.

Konferansa, Muş Vali Yardımcısı Abdulkadir Okay, MŞÜ Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Abdüllatif Tüzer, KYK İl Müdürü Emrullah Güler, ile çok sayıda öğrenci katıldı.

Konferans, soru cevap kısmının ardından son buldu. (Ayetullah Tarhan-İLKHA)