İran'da Tahran Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Bölümü doktorlarından Azeri asıllı Süleyman Moeinzadfarrokhzad, tedavi için kendisine gelen ve tedavi için gitmediği doktor kalmayan hastayı "Alternatif Tıp" teknikleri ile tedavi etti.
Doktor Moeinzadfarrokhzad, "Hastamız bundan 2 ay önce bana geldiğinde gün gün geriliyordu ve durumu daha kötüye gidiyordu. Ya ölecek, yâda daha sıkıntılı bir geleceğe doğru bir gidişat içerisindeydi. Tedavisini yaptık, elhamdülillah hastalığını atlattı." ifadelerini kullandı.
Kendisine getirilen Jiyan'ın ilk başlarda tamamen felçli olduğunu söyleyen Moeinzadfarrokhzad, şöyle konuştu:
"Jiyan'ın hastalığı her tarafını etkilemişti."
"Hastamız Şubat ayının 16'sında bize geldi ve hastamız felç olmuş durumdaydı. Oksijensizlik nedeniyle, çocuğun beyin gelişiminde gerileme vardı. Geldiği gün, çocuk zayıf düşmüş ve birçok sıkıntısı vardı. Bunu şöyle düşünebiliriz: Nasıl ki kışın hava soğuk olur ve bu soğuk her şeyi etkiliyor ise Jiyan'ın da hastalığı hücrelerini, gözünü, ağzını, burnunu, kulağını yani her tarafını etkilemişti.
"İlk defa bir doktor bize bu durum ile ilgili olarak soru sordu"
Hastamız oksijensizlikten dolayı sıkıntı yaşıyordu. Bize geldiği zaman horulduyordu, burnundan nefes alma yeteneği yoktu ve sürekli hırıldıyordu. Hasta yakınlarına, annesine 'bunun burnu neden bu şekilde, neden sürekli hırıldıyor?' diye sordum. Annesi, 3 yıldır Jiyan'ın bu şekilde olduğunu, bundan dolayı da düzgün bir şekilde uyuyamadığını söyledi. Tedavi edilip edilmediğini sorduğumda da tedavi için götürdüklerini ancak doktorların bu durumu giderecek bir tedavi yapmadıklarını hatta şimdiye kadar ilk defa bir doktorun kendilerine bu durumu ile ilgili olarak soru sorduğunu söylediler.
"Sadece anne diyebiliyordu onu da zorlanarak söyleyebiliyordu"
Yaptığımız çalışmalardan sonra baktık ki hastamızın beynine hava gitmiyor ve aynı zamanda dili de hiçbir şekilde dönmüyordu. Sadece anne diyebiliyordu, onu da zorlanarak söyleyebiliyordu. Duyma yeteneği çok zayıftı. Aşırı derecede kasılmaları ve sıkılmaları vardı. Hastamızın üst bölgesi tamamen bitmiş, felç halindeydi. Vücudunda kas diye bir şey yoktu. Aşırı derecede havasız, oksijensiz ve hareketsiz kalmıştı.
"On gün içerisinde hastamızın burnu açıldı"
Kulağının ve dilinin açılması için bir program uyguladık. Çoğu yemekleri yasak ettik. Beyninin ve vücudunun gelişmesi için, kaslarının gelişmesi için, yemekleri gıdaları ve gıdaların yanında bitkisel ilaçları önerdik. On gün içerisinde hastamızın burnu açıldı. Burnundan çok fazla miktarda balgam ve iltihap çıkmış. O günden bu yana elhamdülillah burnunda bir sorun yok. Güzel bir şekilde nefes alabiliyor.
"Şimdi hamdolsun kendisini toparladı"
Beyinde soğuk ve balgam unutkanlığa, geri zekâlılığa, tümör ve birçok hastalığa neden olmuş. Bunun azaltmanın yollarından bir tanesi de yani en basit yollarından bir tanesi esans kullanmaktır. Özellikle burunlarının önüne esans, misk esansı, amber esansı ve kızıl gül esansı kullanmak, sürmekte çok fayda var. Hastamızın nefes alma yeteneği çok azdı. Burundan nefes alamadığı için gece uyuyamıyor, gece uyuyamadığı için de gücünü toparlayamıyordu. Verdiğimiz esansı kullandıktan sonra gece uyuyor ve enerjisini topluyordu. Enerji topladığı zaman da güzel bir şekilde çalışabiliyordu. Kaslarının gelişmesine yardımcı olacak gıdaları annesine verdik ve nasıl kullanılacak, nasıl antrenman yaptıracak... hepsini anlattık. Şimdi hamdolsun kendisini toparladı." şeklinde konuştu.
Bütün hastalıkların bitkisel ilaçlar ve düzenli uygulanacak bir alternatif tıpla düzelebileceğine dikkat çeken Süleyman Moeinzadfarrokhzad, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"İnsan dediğin bir canlı fabrikadır malzemesini eksiksiz verirsen..."
"İnsan dediğin bir canlı fabrikadır ve o fabrikanın malzemesini eksiksiz olarak verirsen kendi kendine lazım olan üretimi yapar. Elhamdülillah bu hastamızda da yaptı. Hastamızın 20 Gün sonra dili açıldı, konuşmaya başladı ve gelişmeye başladı, güzelleşti, ayaklarının üzerinde duramıyordu. Şimdi ayaklarının üzerinde durabiliyor, oturamıyordu şimdi oturabiliyor, üst bölgesi sertleşmiş, kasları gelişmiş ve çocuğumuz engelli halden kurtulmuş, gelişip normal bir insan olmaya doğru gidiyor.
"Hastamız ya ölecekti yâda sıkıntılı bir geleceğe doğru gidecekti"
Hastamız bundan 2 ay önce gün ve gün geriliyordu, ya ölecekti yâda sıkıntılı bir geleceğe doğru gidecekti. İlk geldiğinde bu hastamız konuşamıyordu, duyma yeteneği azalmıştı, nefesi yoktu yani her tarafında engelliydi. Hastamızın ilkin nefesini açtık. Nefes açmanın ilacı menekşe yağıdır. Menekşeyi hem burnunun üzerine sürüyor hem anlına sürüyor ve burnuna her gece bir damla menekşe yağı döküyorduk. Menekşe yağı dışında çörek otu da kullanılabilir ve burnunun önüne misk esansı verdik. Kullandığım esanstan hastamıza da verdim her gün burnunun önüne sürdüler. Hastamızın dili işlem görmüyordu. Dilinin açılmamasının sebebi ise aileler, çok zamanlarda çocuklarına muz yedirirler. Muz hem yumuşak hem de çocuk sever diyerek veriyorlar. Hâlbuki çocuğa iki yaşlarında muz verirsen, dilinin peltekleşmesine, kekelemesine neden olursunuz. Hastamızın dili açılsın diye, Nar suyunu ağzında doldurup dolaştırdık. Nar suyu olmasa bile nar ekşisi kullanılabilir. Bu da dilinin hafiflemesine ve hızlanmasına yardım verdi. Kaslarının gelişmesi için ise enerjisinin çoğalmasına ihtiyaç vardı. Enerji için ise uyuması lazımdı. Hastamız uyuyunca da yeterince enerji toplayacak ve nefes beyine yeterince gidince oksijen ve kan dolaşımı çocukta hızlanacaktı. Hastamızın kasları gelişsin diye hurma önerdim. Bunun dışında kaslara iyi gelecek olan kırmızı tatlı elmayı robottan geçirip suyunu alıp, bal karıştırarak içmesi gerekir. Bu, kasların gelişimine destek olur. Aynı zamanda egzersizler ve antrenmanlar programlı şekilde ve sürekli yapılması gerekir. Hastamızın iştahı yoktu, yemek yiyemiyordu. iştahının açılması için midesine soğukluğunu gidermek için papatya çayı verdik. Papatya çayı midenin gücünü artırır ve mideyi ısındırır. Bu da daha iyi beslenmesini sağlar iştahı açar."
"Beyin felci diye teşhis koydular ve fizyoterapi tedavisi uygulandı"
Jiyan'ın annesi Gülay Canata ise yıllardır gitmedikleri hastane kalmadığını ancak çocuğunun bir türlü tedavi edilemediğini belirterek, oğlunun 2 ayda geliştiğini iyileşmeye doğru gittiğini söyledi.
Canata, "Oğlum sürekli havale geçiriyordu. Daha 40 günlükken sarılık geçirmişti. Daha sonra beyin felci geçirdi. Ondan sonra da 3 defa havale geçirdi ve neticede bu hale geldi. Yaklaşık iki aydır buraya getiriyoruz. Buradan önce de Ege Üniversitesine götürmüştük, Adnan Menderes Hastanesine ve Aydın'da bulunan özel bir hastaneye götürdüm. Çocuğumu götürmedik ne bir doktor ne de üniversite hastanesi bırakmadık. Beyin felci diye teşhis koydular ve fizyoterapi tedavisi uygulandı. Ancak buraya getirdiğimiz bu iki aylık süre zarfında çocuğumuzda çok büyük bir gelişme gördük. 2 aylık süreçte çok çok güzel bir gelişme gösterdi." İfadelerini kullandı. (Yunus Tuğrul-İLKHA)