İstanbul Üniversitesi (İÜ) İlahiyat Fakültesi ve İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı tarafından, "Sahra çölünün kadim sahipleri" ve "mavi giyinenler" olarak bilinen Kuzey Afrika halklarından Tuareglerin, "Tuaregler ve İslam Kültür Medeniyetindeki Yeri" adıyla konferans düzenlendi.
Burada konuşan Alkoni, Türkiye'de bulunmaktan dolayı mutlu olduklarını belirterek, amaçlarının Türkiye'deki öğrencilere Tuareg kültürünü anlatmak olduğunu söyledi.
Kuzey Afrika bölgesinde İslam'ın yayılması konusunda Tuareg'lerin büyük katkılar sağladığını vurgulayan Alkoni, "Bu bölgeleri zamanında Tuaregler yönetiyordu ve İslam'ın yayılmasında büyük önem gösterdiler. Burada önemli olan, silah zoruyla bu insanların Müslüman olmasını sağlamadılar. Aksine ticaretle, iknayla, tebliğ çalışmalarıyla buraların İslamlaşmasını sağladılar. O dönemde yoğun bir ticaret vardı. Bu sayede İslam'ın Kuzey Afrika'da yayılmasında Tuaregler etkili oldu." diye konuştu.
Kadınların, Tuaregler'in kabile hayatında çok önemli bir yere sahip olduğunu kaydeden Alkoni, kadınların evin dışında da birçok işi yaparak eşlerine destek olduğunu ve eğer bir kral seçilecekse bunun akrabalık bağının baba üzerinden değil kadın üzerinden seçileceğini anlattı.
Alkoni, Fransa yüzünden bölündüklerine dikkati çekerek, "Tuaregler'in bugün birlik olmamasında ve çeşitli yerlere dağılmasındaki tek sebep Fransa'dır. Fransa'nın 1960 ile 1966 yılları arasında Tuaregler'in yaşadığı bölgelerde yaptığı nükleer bomba testleri sonucunda birçok bölgede çeşitli hastalıklar yayıldı ve yer altı suları, bitki örtüsü yok oldu. Birçok insan ise kanser başta olmak üzere hastalıklara yakalandı." ifadelerini kullandı.
1965-1969 yılları arasında Libya'ya Tuareg kültürü ve dilini araştırmak için dünyanın birçok ülkesinden araştırmacıların geldiğini ifade eden Alkoni, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu dönemde Mısır'dan veya İngiltere'den dünyanın birçok ülkesinden bazı alimler bir araya geldiler. Özellikle araştırdıkları nokta Uzaris dili ve Hurrice üzerine araştırma yaptılar. Sonradan anlaşıldı ki bu söz konusu 2 şey Tuareg dili içerisinde var. Ancak eski dönemlerde bu dil çok bilinmediği için bazı kelimelere tahmini anlamlar veriliyordu. Tuaregler'in dilini araştırmaya yönlendirdi bu yüzden insanları. İkinci bir dil ise Uzaris. Bazen bizim dilimizde bir harf bir kelime oluyor Uzaris de 3 kelimeden oluşuyor. Uzaris dilinin kelimeleri insanın doğup büyüyüp gelişmesi yani güneşin battıktan sonra yeniden doğuşu anlamına geliyor. Bu söylediğim şey de insanları bu konuda araştırmaya yöneltti. Dilimizdeki birçok konu insanların Tuaregler'i araştırması konusunda çok cezbediyor.
Bizim atalarımız Afrika'da iki dil kullanıyordu birisi de bizim dilimiz olan Tifinag alfabesi. Eskiden Afrika'nın birçok bölgesini gezen araştırmacılar, 'Nasıl olur da sadece 2 alfabe olabilir bu coğrafyada' diye sordular. Bu konu üzerinde uzun süre araştırmalar yapıldı. Ama sonunda şu sonuca vardı Tifinag alfabesi kadınların kullandığı bir şeydir. Onlar kullanır, onlar öğretir. Osmanlı'nın Trablus valisi de bu coğrafyadaki kadınların bu dili kullandıklarını ve öğrettiklerini söylemiştir. Bu dil ne Latince'dir ne de Arapça'dır ayrı bir dildir alfabesi de ayrı bir alfabedir. Bu da şunu gösteriyor Tuaregler'in geçmişten gelen bir medeniyeti bir kültürü var."
Geçmişte Jean-François Champollion adındaki araştırmacının hiyeroglif alanında dillerini incelediğini aktaran Alkoni, medeniyetlerinin kadim bir medeniyet olduğunu sözlerine ekledi.