TARİHTE BUGÜN / DOĞRUHABER / İSTANBUL / 01.NİSAN

1564: İlk "1 Nisan" şakaları Fransa'da yapılmaya başlandı. 1564 yılında Fransa kralı IX. Charles (Çarls) yılbaşını 1 Nisan`dan 1 Ocak`a aldırır. 1 Ocağı sene başı olarak kabul etmeyip 1 Nisan`ı sene başı olarak görenler, alay etmek amacıyla şakalar yapar. Zamanla bu şakalar gelenek halini alır. Öyle anlaşılıyor ki, Kralın sene başını 1 Ocağa almasını hazmetmeyenler 1 Nisan'ı unutturmamak amacıyla bu şaka işini gelenekleştirmiştir. Nisan 1 ile ilgili başka bir efsane de Pagan kültüründe yani İbrahimi dinler dışındaki putperest kültürlerde 1 Nisan'da kutlanan Fous bayramıdır. Antik Roma'da Hilarya adıyla benzer bir bayram da kutlanmaktadır. Hindistan'da ise bu bayram 31 Mart'ta Holi adıyla kutlanmaktadır.

1778: İrlanda asıllı Oliver Pollock, (Olivır Pollok) doların simgesini icat etti. Amerika bağımsızlık mücadelesinde askeri birlikler, yazışmalar sırasında üstlerinden para talep ediyorlardı. Bu yazışmalar düşmanın eline geçince birliklerin istediği para oranında hangi birliğin zaaf içinde olduğu da anlaşılıyordu. Ayrıca Amerikan güçlerine parasal destek olan tüccarlar da İspanyollar ve İngilizler tarafından Amerikalılara katkılarından dolayı suçlamalarla karşı karşıya kalıyordu. Burada yapılacak şey parayı bir şeyle simgelemek ve yazışmalar ele geçse bile düşmanlar tarafından anlaşılmaz kılmaktı. Böylelikle hangi birlik ne kadar para istemiş ve hangi tüccar ne kadar yardım etmiş diye yazışmalar ele geçse de şifrelenecekti. İşte bu durum, doların bugün tüm dünyaca bilinen simgesini oluşturdu. Oliver Pollock İngilizce'de 'devlet' anlamına gelen 'state' (Sıteyt) sözcüğünün ilk harfi 'S' ile paranın kendisine kodu bulan kişinin bir İrlandalı olduğunu göstermek maksadıyla 'I' harfini iç içe yerleştirdi. Ve sonuçta günümüzün dolar işareti ($) doğdu.

1868: Danıştay kuruldu. Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti'nin yürütme organlarına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olup yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi görevini yapan bir yargı kuruluşudur. Daha sade bir anlatımla Danıştay, Devletin ve Devleti idare edenlerin de hukuk kurallarına uyması gerektiği gerçeğine binaen Devleti ve idare edenleri kontrol eden mekanizmadır.

1924: Münih'teki darbe girişimi dolayısıyla Nazi lideri Adolf Hitler 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Fakat sadece 9 ay hapis kaldı ve bu sırada meşhur Kavgam adlı kitabını yazdı.

1950: BM, Kudüs'ün ikiye bölünmesi planını kabul etti.

1965: Nüfus Planlaması Kanunu, TBMM`de kabul edildi. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda, doğurganlığı özendirici bir nüfus politikası izlenmiş ve doğum kontrol yöntemleri yasaklanmıştı. Sonuçta Türkiye nüfusu hızla artmaya başladı. Ancak genelde analistler tarafından Batı dayatması olarak anlaşılan Doğum Kontrolü uygulamaları resmi politika olarak dayatıldı. Bu şekilde insanlar çocuk yapmamaya özendirildi.

1979: İran İslam Cumhuriyeti kuruldu. Yeryüzünde küresel istikbara karşı kıyam ümitlerini dünya müslümanlarının gönlünde yeşerten İran İslam Devrimiyle şahlık rejimi yıkılmış, yerine İslami bir nizam ihsas edilmişti. İslami yönüyle dünya küfrünün, mezhebi yönüyle de taassubun kabul edemediği İran İslam Cumhuriyeti, Allah'ın yardımıyla dünya küfrüne karşı 1979'dan beridir direnmektedir. İran'ın şahsında İslamı boğmak ve İslamın etkisiz, pasif, bireylere munhasır bir din haline gelmesini isteyen ehl-i küfür için İran kötü bir örnekti. 2010'larda şahid olduğumuz Arap Baharı adlı halk hareketleri aslında 1979'da İran'daki devrimle gerçekleşmeliydi. Ancak dünya küfrünün yoğun ve kara propagandalarıyla İran aleyhtarı bir kamuoyu oluşturuldu. Mezhebi taassubun üstüne tuz biber olmasıyla İran devrimi hapsedilerek domino etkisi kırıldı. İran'ın İslami değil hep mezhebi yönünü nazara verenler bilerek veya bilmeyerek diğer İslam ülkelerindeki halk hareketlerinin önüne geçmiş oldular. Daha açık ama farazi bir ifadeyle İran İslam Devrimi 1979'da yalnızlaştırılıp bir mezhebe hapsedilmemiş olsaydı 2010'larda Arap Baharı dediğimiz halk hareketlerini tetikleyecek, domino etkisini gösterecekti. Dolayısıyla dünya küfrünün ekmeğine yağ süren mezhep, dil, ırk, meşrep, grup gibi her türlü taassubun kara neticelerini ve vebalini iyi tahlil etmek için müslümanların en azından düşünsel bir özeleştiriye ihtiyacı vardır.

1981: Milli Güvenlik Konseyi, emniyet mensuplarıyla çarşı ve mahalle bekçilerinin dernek kurmasını yasakladı. 80 darbesi öncesi, polislerin de dernek kurma yetkisi vardı. Eskilerin Sağ-Sol dönemi dediği o zamanlarda sağcı polisler ve solcu polisler kurdukları dernekler aracılığıyla kutuplaşmayı görevlerine kadar taşımışlardı. Sağcıysanız solcu, solcuysanız sağcı, İslamcıysanız hem sağcı hem solcu polislerin gadrine uğramanız içten bile değildi. Bu yönüyle bakılacak olunursa, polislerin dernek kurmalarının yasaklanması vatandaşın salahiyeti açısından faydalı olmuştur.

1991: Varşova Paktı feshedildi. Rus yöneticilerin anlatımı ile Varşova Paktı, bir NATO saldırısına karşı Doğu Avrupa ülkelerini savunmak amacıyla 14 Mayıs 1955'te S.S.C.B öncülüğünde kurulmuştu. Sosyalist ülkeleri korumak amacıyla kurulan Varşova Paktı, Komünist bloğun dağılmasıyla kendini feshetti. Darsı kapitalist bloğun başına...

1994: Orman Bakanı Hasan Ekinci, 'Halkımız boşuna endişelenmesin, Devletin Valileri Refah Partili başkanları adım adım izleyecekler' dedi. Halkın sanki böyle bir endişesi varmış gibi konuşan Orman Bakanı, kendini bakanlığının etki alanı olan Ormanlara iyice kaptırdığı için böyle bir açıklama yapma gereği duymuştur. Nitekim biliyorsunuz, Orman Kanunları başka işliyor.

2007: Irak'ı işgal ettikten sonra Saddamla çalışan tüm üst düzey devlet yetkililerini ve bürokratları idam eden Amerika ve denetimindeki sözde Irak yargısı Saddam Kabinesinin tek Hıristiyan üyesi Tarık Aziz'i affedip tahliye edeceğini açıkladı. Hıristiyan olduğu için paçayı kurtaran Tarık Aziz'in İtalya'ya yaptığı başvurunun da kabul edildiği bildirildi. Tarık Aziz'in Hıristiyan olduğu için serbest bırakılması işgalcilerin Haçlı yönlerini bir kez daha göstermiş oldu.

2008: Başta rejimin ilk yılları, Milli Şefli yıllar ve 28 Şubat gibi dönemlerde direk, devamlı bir şekilde ise dolaylı olarak sistemin ortadan kaldırmak istediği Kur'an Kursları her baskıya rağmen müslüman halkın teveccühünü kazanıyor. Allah Azze ve Celle'nin kelamını unutturmak isteyenlere inat Kur'an öğrenme ve öğretme aşkı yok edilemiyor. Zira açıklanan son rakamlara göre, Türkiye'de Kuran kursuna gidenlerin sayısı, son 4 yılda ikiye katlandı. Diyanet İşleri'nin rakamlarına göre, 2004'te 127 bin olan Kuran kursuna gidenlerin sayısı, 2008'in daha ilk üç ayında 250 bine ulaştı. Bu kurslara giden 250 bin kişinin ezici çoğunluğunu ise 228 bin ile kadınlar oluşturuyor. Bu veri Diyanetin verdiği rakamlar. Bir de özel ve mahalle kurslarına ya da evlerdeki Kur'an kurslarına gidenleri katarsanız, Kur'an'ı yasaklamaya heves edildikçe müslüman halkın Kur'an'a iştiyaklarının arttığını söylemek içten bile değil..

2009: Hırvatistan ve Arnavutluk NATO'ya katıldı.