Cemre havaya, suya, toprağa düştü. Toprak canlandı yeşilliğe bürüdü. Ağaçlardaki çiçekler rengârenk açtı. Cıvıl cıvıl kuş sesleri baharı müjdeledi. Yıllardır cezaevinde soğuk kalın duvarlar arasında, topraktan yeşillikten bahardan bihaber insanlarımız var. Bahar kokusunu çekerken içimize, bu gerçekler hep aklımızda.

Cezaevinden tahliye olan bir kardeşimiz şöyle diyordu “her bahar geldiğinde bahar nasıl canlanıyorsa bizde de bir canlanma özlem heyecan oluyordu. Kısmen de olsa dışarıyı görmek için bahaneler uydurarak hastanelere sevk alarak baharın canlılığına şahit olmak istiyorduk.”

Geçenlerde bir kardeşimizden tuval üzerine yapılmış bir tablo hediye olarak geldi. Tablo ırmak kenarında güzel bir evi resmediyordu. M.Cahit Gündüz hasretini bu tuvale resim etmişti. Rabbimizden dilediğimiz son baharları olur özgürlüğe hasret. İnşallah önümüzdeki bahara bizlerle kucaklaşırlar.

Senelerdir medrese-i yusufiye`de olan kardeşlerimizle mektuplaşıyorum. 28 Şubat mağduru olan bu kardeşlerimizin hepsinin dirayeti umudu mektuplarına sinmiş. Umutları daim, inançları diri. Çocuklu yaşlarda girdikleri demir parmaklıklar arkasında saçlarına aklar düşerek yaşamaya devam ediyorlar. 600 yakın 28 Şubat mağduru yeniden yargı yolunun açılmasını bekliyor.

Okumaya, üretmeye, , sanata devam eden bu kardeşler görünür duyulur olmak istiyor artık. Seneler içerisinde gelen mektuplardan bazı kısımları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinden olan M. Cahid Gündüz kardeşimizin mektubunda şöyle diyor: "Bu mektubu size Diyarbakır D Tipinden yazıyorum. Ailem burada olduğu için ve kardeşim Hasan bu cezaevinde olduğu için uzun zamandır buraya gelmek için sevk dilekçesi yazıyordum.1,5 aydır buradayım. Şuan kardeşimle birlikte kalıyorum. 13 yıldır ilk kez kardeşimle görüşebildim.O da 18 yıldır cezaevinde. Dua yayınlarında basılan ben ve iki arkadaşımın ortak çalışması olan 'Hanım Sahabiler' ve kardeşimin yazdığı‘Murat'ım ve Şehidlerin Yolu` roman kitapları size hediye olarak göndermek istiyordum. Ancak darbeden sonra cezaevlerinde birçok yasakla birlikte kitaplarda yasaklanınca bu niyetimi gerçekleştiremedim. İçinde bulunduğumuz mübarek ayların ümmetin uyanışına silkelenişine vesile olmasını, tüm Müslümanlara maddi-manevi hayırlar getirmesini, kalbi ve bedeni hastalıklara şifalara vesile olmasını Rahman ve Rahim olan Rabbimizden niyaz ederim. Ahir zamanda yaşıyoruz. Eski dönemlerde 10 yıl 100 yılda yaşanan gelişme ve hadiseleri kimi zaman bir günde yaşıyoruz. Bu güne kadar hep ağlamak, ağıt yakmak, kan dökmek ümmetin payına düştü. Rabbimizin vaadidir. Mü'min kuluna zulmetmez ve merhametli davranır. Bizler düzeldikçe, sıratı müstakim yolu üzerinde bir araya geldikçe buna paralel olarakta Allah küfrü eğriltiyor, güçlerini parçalıyor. Bundan sonra inşallah tüm dünyada küfrün nasıl parçalandığını bu güne kadar dökülen mazlumun, Müslümanın kanında boğulduğunu izleriz. Rabbimiz ayaklarımızı Hak üzerine sabit kılsın. Birlik şuuru nasip etsin."

D Tipi Kapalı Cezaevi A. 7.1 Oda / Diyarbakır Siverek Cezaevinde yatmakta olan Mehmet Fidancı kardeşimiz ise mektubunda şöyle diyor: "15 Temmuz darbe teşebbüsüyle birlikte ortaya çıkan yargı faciası ve fetö`nün yargı ayağı içindeki elemanları tarafından kurulan kumpaslar ve komplolar ve neticesinde yüzlerce binlerce insana verilen ağır hapis cezaları mağdur edilen insanlar ortadayken etkili ve yetkililer sağır sultan olmuşlar. Mağduriyetlerin giderilmesine yönelik hiç bir adım atılmıyor. Üstelik bu etkili ve yetkililer de zaman zaman bu mağduriyetleri dile getiriyorlar ve işin farkındalar ancak iş icraata gelince icraat yok. Örneğin bana ve benim gibi yüzlerce insana müebbet ağır hapis cezası veren hakimve savcılarda şuanda bizim gibi cezaevindeler ve terör örgütü üyesi olmakta suçlanıp yargılanıyorlar. Bu savcı ve hakimlerin basına yansıyan ifadelerinde "biz örgütün içinde ki abilerden gelen talimatlarla göre hareket ediyorduk kime ceza verip vermeyeceğimizi bu abiler belirliyordu." Yani bize ceza veren hakimler savcılar devletin adına hukuka göre değil de terör örgütü liderlerine ve elemanlarına göre cezayı vermişler. Buna rağmen hala bir adım atılmıyor ve bu mağduriyetler giderilmiyor. Bununla birlikte bu hain darbeciler yüzünden cezaevinde birçok mağduriyet ve hak ihlalleri yaşadık yaşıyoruz. Bu hainlerin cezaevinegirmesiyle ziyaret, etkinlikler, sosyal ve spor faaliyetler ve eğitim ve kültürel gibi birçok haklarımız elimizden alındı ve daha birçok konuda kısıtlamaya gidildi. Genelgelerle sabit olan birçok hakkımız bize verilmemeye başladı. Kısacası bizlerde, ülkeyi tanklarla top ve uçaklarla yıkıp, yakan ve milleti katleden hainlerle aynı kefeye konulduk ve onlarla aynı muameleyi görüyoruz. Darbe gecesi başarıya ulaşmamaları için sabahlara kadar tüm gelişmeleri takip edip bu mekanlarda Cenabı Allah'a dua ve niyazlarda bulunduk. Aile ve akrabalarımız yaklaşık bir ay meydanlarda kalarak kendilerini siper ettiler ve bu hainlere karşı koydular. Rabbim bu hainlerde hakkımızı bırakmasın ve bizi bu hainlerle aynı kefeye koyanlara da feraset ve basiret versin.

Yüce Rabbimiz çekilen çileleri, harcanan emekleri, gösterilen sabırları ve hasretleri kendi rızası için kabul buyurup ahiretimize azık kılsın."

İdris Şimşek/T Tipi Kapalı Cezaevi

Siverek/Şanlıurfa

9 yaşında ‘ki Zeynep Zilan Ağakişi'nin medrese-i yusufiye'de ki hiç tanımadığı birine gönderdiği mektuba gelen cevabın bir kısmı şöyleydi:

"Allah'ın selamı rahmeti, bereketi Zeynep kızımın ve ailesinin üzerine olsun. Merhaba kızım. Turnaların kanatlarına emanet ettiğin, posta güvercinlerinin ayaklarına bağladığın, Zümrüdü Anka kuşunun gagasına zapt eylediğin, barış esenlik, bolluk bereket diyarlarının en güzel esintilerini derleyip bohçaladığın selamların en güzelini, en güzel dualarını temennilerini biriktirdiğin cennet kokulu mektubunu aldım. Güzel kızım gözlerinden ellerinden, yüreğinden öperim. Mektubunu okurken yüzümdeki tebessümü görmeliydin. Sanki yeryüzünün hiç bilinmeyen ama en kıymetli en güzel masalını dinleyen bir çocuk gibi içim ısındı, iyilik diyarlarını özledim. Orada bir yerde iyiliğin var olduğunu, hep var olacağını bilmekten dolayı ihtiyarlamaya yüz tutmuş olan gözlerime fer dizlerime derman geldi. "

Amcan; İsmail Şah Balta

Kandıra F Tipi 1 Nolu Cezaevi

Ptt Cezaevi Şubesi/ Kocaeli

"Yalnız Allah'a kulluk eden zindanda da olsa dahi hürdür.”

Sivas davasından

Cafer Tayyar SOYKÖK

E-Tipi kapalı ceza evi  D-3 koğuş Sivas/Merkez

Onlarca mektup yüzlerce insan… Hepsi sesleri olmanızı bekliyor. Bir mektup yazarak selamlarımızı onlara iletelim.

Recai Yurdan - Ekrangazetesi