Partisinin Bitlis 2'nci Olağan Kongresinde konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Şahin, kadına şiddet, 28 Şubat zulmü, İslam âlimlerinin hedef alınması, siyasi partiler arasında oluşan ittifaklar başta olmak üzere birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.
Bu ülkenin bütün sorunlarını temelinde cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar Kemalist rejim olduğunu belirten Şahin, "90 yılın Kemalist rejimi, Müslümanlara kan kusturmuş. Ama bugün Müslümanların oylarını alıp yola çıkmış olanlar, ittifaklar adı altında Kemalizm'e göz kırpıyor. Kemalizm'i yüceltiyor ve Kemalizm'i kahramanlaştırıyor. Kemalizm'i bu ülkede sevimli gösteriyor. Bazı Müslümanlar, İslami kimliklerle yola çıktıkları bu yolda dümeni Kemalizm'e kırmaya başladılar. Dümeni eski rejimin sahiplerine kırmaya başladılar." dedi.
"Bu ülkede dürüst siyasete ihtiyaç var"
Siyasetin kirletildiğine, siyasetin bu ülkede hayır üzerine yapılmadığını dile getiren Şahin, şunları söyledi: "Gerçek adalet, dürüst siyaset dedik. Çünkü bu ülkede dürüst siyasete ihtiyaç vardı. En çok dürüstlüğe ihtiyaç olan alan siyasettir bu ülkede. Siyaset çok kirlendi. Bugün maalesef daha önce birbirlerine hakaret eden siyasi partiler, oy veya parti çıkarları için birbirlerine göz kırpar olmuşlar. Niye? Çünkü ilke yok. Tutarlılık ve dürüstlük yok. İlk sloganlarımızdan bir tanesi 'Gerçek adalet, dürüst siyaset' idi. Bu ülkede gerçek bir adalete ihtiyacı olduğunu gördük. Yani kısmi adaletler değil, ağza bal çalan nitelikli adaletler değil, gerçek bir adalet. Sosyal alanda gerçek bir adalet, siyasi alanda gerçek bir adalet, ekonomide gerçek adalet, devlet idaresinde gerçek adalet. Biz bu adaleti sloganlaştırdık ve bugüne kadar da bu adalet doğrultusunda bir siyaset sergiledik. Söylem geliştirdik, duruş ortaya koyduk. Bundan sonra da gerçek adaletten taviz vermeyeceğiz. Geçmişin kötü dönemleriyle, ulusalcı Kemalistlerin, derin devletlerin kötü dönemleri ile kıyas ederek, bugün ağzımıza bir kısım bal çalan nitelikte iyileştirmelerini adalet olarak önümüze koymalarını kabul etmeden, gerçek adaleti savunmaya ve bu doğrultuda siyaset üretmeye devam edeceğiz."
"İttifak yapılırken, gözü kapalı devletin teslim edilmesi, alan açılması, onlara benzemeyi bizler kabul edemeyiz"
Yapılan ittifaklara da değinen Şahin, ittifakların doğal olduğunu hatırlatarak, daha önce yapılan yanlışlara atıfta bulunarak, ittifaklar yapılırken devletin teslim edilmemesi uyarısında bulundu.
Şahin, "Dün Sayın Erdoğan, AK Parti'nin Mersin il kongresindeki konuşmasında ırkçılığın sembolünü kullandı. Evet, ittifaklar siyasette doğaldır. Ama ittifaklar yapılırken, değerler üzerine ittifaklar yapılır. İttifaklar yapılırken, halkın maslahatı doğrultusunda ittifaklar yapılır. Adaleti tesis etmek için ittifaklar yapılır. İttifaklar yapılırken, geçmişin zalimleriyle, bugünkü bütün sorunların müsebbipleriyle ittifaklar yapılırken; onlara devlet teslim etmek, onlara alan oluşturmak, onlara benzemek için ittifak yapmayı kabul etmeyiz ve böylesi bir ittifak, memleketin hayrına da olmaz. Bu toprakların yaşanmış mazlumiyetlerine ve acılarına derman olmaz. Geçmişte iktidar, derin devlete karşılık FETÖ ile ittifak yaparken yaptığı yanlışları tekrar etmesin istiyoruz. Derin devleti tasfiye ederken, FETÖ'ye alan açtınız. FETÖ'yü güçlendirdiniz, FETÖ'ye devleti teslim ettiniz ve siz FETÖ'ye devleti teslim etmek üzerinden, FETÖ'yü milletin başına bela ettiniz. Darbe yapacak güce ulaştılar ve zaten darbe öncesinde bu toplum üzerinde çokça mazlumların acılarına sebebiyet verdiler. Çokça Müslümanlara ceza verdirdiler. Kendi ellerine geçiremedikleri, avuçlarına alamadıklarını bir şekilde başlarına çorap örerek mağdur ettiler. İttifaklar bu coğrafyada siyasette elbette ki anlaşılır bir şeydir diyoruz. Bunu kabul ediyoruz. Ancak ittifak yapılırken, gözü kapalı devletin teslim edilmesi, alan açılması, onlara benzemeyi bizler kabul edemeyiz." diye konuştu.
"Şu anda da birileri yeniden güçlenirse yeni bir darbe Türkiye için uzak bir ihtimal değildir"
"Yeni tehlikeler kapımızda, yeni tehlikeler bizi bekliyor. Biz daha önce de bakın darbe geliyor dedik. Birileri gözünü kapadı, birileri kulaklarını tıkadı. Şu anda da birileri güçlenirse, yeni bir darbe Türkiye için uzak bir ihtimal değildir." diyen Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Çünkü darbeci eski derin devletin ayakları bellidir. Bir ayağı ulusalcı Kemalistler idiyse bir ayağı da hepimiz biliyoruz ki Mehmet Ağar gibi emniyet üzerinde etkili olan, emniyet ayağı dediğimiz ırkçı ideoloji sahipleridir. Onun için tekrardan güçlenme durumlarında devlet içerisinde Türkiye için yeni bir darbenin, yeni bir tehlikenin uzak olmadığı bir yarın önümüzde duruyor. Bu sebeple biz uyarılarımızı yeniden yapıyoruz. Diyoruz ki daha önce yaptıklarınız yanlışlara düşmeyin. Daha önce yaptıklarınız yanlışların faturası ortada. Faturası darbe oldu. Aynı yanlışlara düşerseniz yeni bir darbeyi Türkiye -Allah göstermesin- atlatamayabilir."
"Kirlenen siyaset HÜDA PAR ile temizleniyor"
Kirlenen siyasetin HÜDA PAR ile temizlendiğini dile getiren Şahin, "HÜDA PAR oy kaygısı, parti çıkarları gütmeden; şu gücün, şu kesimin hatırını değil, Hakk'ın hatırını gözeterek bir siyaset üretiyor. Bizim nezdimizde kimsenin hatırı Hakk'ın hatırından üstün değildir. Bu inançta olduğu için HÜDA PAR hakkı söylüyor. Doğru kimden gelirse gelsin doğru diyor, yanlış kimden gelirse gelsin yanlış diyor. Biz bu temiz siyasetle iktidarın doğrusuna doğru dedik. AK Parti'nin yaptığı hizmetlerine, güzel şeylerine doğru dedik, doğrularını hep takdir ettik. Ama aynı inançla, aynı düşünceyle, aynı siyasi misyonla, yanlışlarına yanlış da dedik ve diyoruz." dedi.
"Geçmişin kredisini kullanan AK Parti, yanlışlarını ve eksikliklerini örtmeyi terk etmelidir"
AK Parti'nin artık geçmişin kredisini kullanmaktan vazgeçmesi gerektiğinin altını çizen Şahin, toplumda çok ciddi rahatsızlıkların olduğuna değinerek, geçmişle kıyas yaparak kötülüklerin örtbas edilmesinden vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti.
Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu ülkede yanlışlar ha bire katlanıp çığ gibi toplumun üzerine çöküyorsa bizim burada susmamız doğru değil. Birileri geçmişle kıyas yapıyor. Efendim geçmiş çok kötüydü. Evet, el hak geçmiş kötüydü. Hepimiz biliyoruz 90'lı yıllar kötüydü. Baskı vardı, işkence vardı, JİTEM vardı, yolsuzluk daha zirvedeydi. Kemalist rejim, dine ve dindara hayat hakkı tanımıyordu. Darbeler vardı. 90 yılın Türkiye'sinde her türlü zulüm ve haksızlık vardı. Evet, geçmiş kötüydü. Fakat siz 16 yıldır iktidarsınız. Artık geçmiş üzerinden kıyas yaparak kendinizi ortaya koymayı bırakmanız lazım. Siz kendinizi olması gereken ile kıyas edin. Geçmişe kıyas yaparak, sizler kendi yanlışınızı örtmeyi artık terk etmelisiniz. Bunlar geçmişin kredisini çok kullandılar. AK Parti geçmişin kredisini kullanıyor. Geçmiş kötüydü. O geçmişe kıyas yaparak, diyor ben sana şunu verdim, bunu verdim. Şunu yaptım, bunu yaptım. Dolayısıyla geçmişle kıyas ederek topluma, size verdiklerime razı olun, fazlasını istemeyin demeye getiriyor. Bu çok yanlış bir yaklaşımdır, çok yanlış bir anlayıştır. AK Parti geçmişin kredisini tüketti. Çünkü toplumda çok ciddi rahatsızlıklar var. Biraz daha somutlaştırarak söyleyeyim, ekonomide rahatsızlıklar var.
Türkiye zengin bir ülke. Türkiye'nin bütçesi açıklanıyor. Geçen yılın bütçe gelirleri 674 milyar olarak açıklandı. Bankaların geçen yıl ki faiz gelirleri ise 247 milyar olarak açıklandı. Yani Türkiye'nin zenginliğini bankalar faizle hortumluyor. Türkiye kalkınırken, orta sınıf vatandaş maalesef bir türlü kalkınmıyor. Orta sınıf vatandaş maalesef ayın sonunu getiremiyor. Bırakın alışveriş merkezlerinde sepetlerini doldurmayı, şu anda gidip de pazardaki fiyatlarla poşetlerini bile dolduramıyor. Bankalar zenginleşiyor, zenginler daha da zenginleşiyor, AK Parti'nin etrafında çöreklenmiş ihaleci taife zenginleşiyor, vatandaş ise fakirleşiyor. Şu anda ihalelerde müthiş yolsuzluklar var. Katrilyonlar akıyor. Erdoğan'dan tutun Başbakana ve diğerlerine kadar hükümet yetkilileri uğradıkları şehirlerde gönderdikleri paradan bahsediyorlar. Şu şehre bu kadar katrilyon para gönderdik diyorlar. Bitlis'e de 9 buçuk katrilyon para gönderdiklerini söylüyorlar. Bu az bir para mıdır? Bitlis'te fakir bırakmayacak bir paradır. Bitlis'i yeniden inşa edecek bir paradır. 9,5 katrilyon ile Bitlis'i değil, belki Bitlis gibi 10 tane şehir yeniden inşa edilir ve Bitlis'te hiçbir fakir kalmaz, hiçbir orta sınıf kalmaz. Bu katrilyonlar nereye gidiyor? Bir kısım, eski Kemalist ulusalcı kesimin iktidar olduğu döneme nazaran yatırıma dönüşüyor. Hak vermek lazım. Şehirler yeniden kuruluyor. Biz bunu takdir ediyoruz. Ama bir kısım gelen paralar yatırıma dönüştürülürken, pastanın büyük bir kısmı ise yandaş ihaleciye gidiyor."
"İslam'ı güncellemek istiyorsanız adaletten başlayın"
Cumhurbaşkanının İslam'ın güncellenmesine yönelik açıklamasına atıfta bulunan Şahin, bin 400 yıl değil, bir milyon dört yüz bin yıl da geçse de İslam naslarının güncellenmeye ihtiyaç duymayacağını ifade etti.
Şahin, konuşmasının devamında, "İslam'ın yeniden güncellenmesinden bahsediyoruz. Niye efendim? Çünkü bin 400 yıl önceki hükümlerle bu dünyayı, bu ülkeyi idare edemezmişsiniz! Kim demiş bunu? Sayın cumhurbaşkanı diyor. İslam, bırakın bin dört yüz yıl geçmeyi, bir milyon 400 bin yıl da geçse sabit naslara dayalı hükümleri değişmeyecek bir dindir. Ama hükümlerin uygulanması zamanın şartlarına göre değişebilir. Asri meselelerde de ehil olan ulemanın içtihatlarına açık bir dindir İslam. Ama siz toplum bu haldeyken, idare kokuşmuşken, toplumun dünya kadar sorunu varken, bölgenin siyasi gelişmeleri memleketi tehdit ederken, bıraktınız bunları İslam'ın yeniden güncellemesinden bahsediyorsunuz. Evet, İslam'ı güncelleyelim. Nereden başlayalım? Adaletten başlayalım. İslam adalettir. İslam'ı güncellemek istiyorsanız, adaleti tesis edin. Adaleti tesis ederseniz, İslam güncellenmiş olacak. Ama nerede 28 Şubat mağdurları? Hala cezaevinde. Nerede FETÖ yargısının mağdur ettiği Müslümanlar? Masum, suçsuz Müslümanlar? Cezayı veren hâkim ve savcılarla birlikte yana yana koğuşları paylaşıyorlar. Sizin ülkenizde bunlar olurken, daha dün, 18 yıldır cezaevinde olan ve geçen yıldan beri kolon kanseri tedavisi gören Ankara'daki Şeyhmus Alpsoy kardeşimiz tahliye edilmesi gerekirken, siz aldınız onu, kanserli haliyle tekrar cezaevine gönderdiniz. Cumhurbaşkanı da Adalet Bakanına talimat vermiş; 'Bunları bir an önce halledin.' 28 Şubat mağdurlarının önünü açın. Mağduriyetleri giderin diye talimat vermiş. Söylem başka, eylem başka. Söz başka, fiil başka. Söz; 10, 15, 20 yıldır içerde çürüyen masum Müslüman kardeşlerimiz var diyor. Aradan 3 yıl geçiyor bu konuda tek bir adım atılmıyor. Söz; ben talimat verdim ve 28 Şubat mağduriyetlerinin giderilmesi lazım diyor. Ama arkasından ölümcül hasta Müslümanı tahliye etmeleri gerekirken, tekrardan cezaevine koyuyorlar." ifadelerini kullandı.
"Bu memlekette suç oranı atmışsa sebebi devlettir, sistemdir"
"Sadece ekonomik sorunlarımız yok. Siyasi sorunlarımız yok. Sosyal sorunlarımız da var." diyen Şahin, şöyle konuştu: "Bakın bu toplumun geldiği nokta içler acısı. 2004'te cezaevlerinde 55 bin insan varken, 2016'da bu rakam 255 bine çıkmış. Bugünün rakamlarını kullanmıyorum. 2 yıl öncesinin rakamlarını söylüyorum. Bu, toplumun suç işleme oranında korkunç bir artışın olduğunun göstergesidir. Toplum suçlu üretiyor ve cezaevleri artık yetmemeye başladı. Yeni yeni cezaevleri inşa ediliyor. Boşanma oranları arttı. Daha önce her 4 kişiden biri boşanıyordu. Ama geçen yıl boşananların sayısı, evlenenlerin sayısını geçti. 2014'te 39 milyon kutu anti depresyon reçete yazılmış. 2015 yılında 5 milyon kutu daha artmış. Kadına yönelik şiddet var, çok gündem oldu. Kadın cinayetleri var, çok gündem oldu ve maalesef bu konuda bazı Müslüman hocalar hedefe konuldu. Mahkûm edildi. Asıl müsebbipler sorgulanmadı. Bu memlekette suç oranı atmışsa kadına yönelik cinayet ve şiddet artmışsa sebebi, devlettir, sistemdir. İslam'ın önünü tıkayan, toplumun maneviyatını öldüren ve topluma ahlaksızlığı dayatan, toplumu bölen, ötekileştiren, toplumu değerlerinden uzaklaştıran sistemdir, devlettir."
"Cumhurbaşkanı artık devletten de şikâyet eder duruma gelmiş"
Son günlerde âlimlere yönelik başlatılan linç kampanyalarına atıfta bulunan Şahin, Cumhurbaşkanı tarafından tespit ve teşhisin konulduğu, fakat tedavinin yanlış uygulandığına dikkat çekti.
Şahin, "Cumhurbaşkanı çok maharetli. Yeri geldiğinde, işine yaradığında kendisi Cumhurbaşkanı. Yeri geldiğinde bir bakıyorsunuz o makamda olduğunu unutmuş şikâyet ediyor. Var olan icraattan şikâyet ediyor. Devletten bile şikâyet ediyor. AK Parti'den bile şikâyet ediyor. İçimizde çürümüşlük var dedi. İhale yolsuzluğu var dedi. Ama çürümüşlüğü de ihale yolsuzluğunu da unuttu. Geçenlerde de medyadan şikâyet etti. 'Medya kanalları lağım kanallarına döndü' ifadesini kullandı. Sonra sorumluluğu anne ve babalara yükledi ve 'anne babalar iş size düşüyor.' dedi. Çocuklarınızı korumakta, kendinizi korumakta iş size düşüyor dedi. Tespiti yapıyor, teşhisi koyuyor, ama tedaviyi yanlış uyguluyor. Televizyon kanalları lağım kanallarına dönmüş ise Cumhurbaşkanı sensin, iktidar sensin, senin bunları engellemen lazım. Falan Kemalist, sol internet sitesinin, falan milliyetçi gazetenin, hocaların konuşmalarından cımbızlayarak hedef göstermesiyle, o hocalar hakkında hemen soruşturma başlatmasını biliyorsunuz. Ama toplumun altına dinamit koyan, medya kanalları lağım kanallarına döndü dediğiniz medyayla ilgili bir adım atmıyorsunuz. Şikâyet makamı biz olacağız, şikâyet makamı toplum olacak, şikâyet makamı vatandaş olacak. Siz icra makamındasınız, siz gereğini yapmalısınız." şeklinde konuştu.
"Amerika'nın, israilin projeleri doğrultusunda ümmet birbirini yiyor"
Emperyalizmin projeleri doğrultusunda, ümmetin birbirini yiyerek düştüğü duruma dikkat çeken Şahin, ümmetin kaynaklarının tüketildiğinin altını çizerek, "Sorunlarımız çok. Ekonomik, siyasi, sosyal çokça sorunlarımız var. Ümmete dair sorunlarımız var. Bugün ümmet içindeki dâhili düşmanlıklarla beli kırılmış durumda. Amerika'nın, israilin projeleri doğrultusunda ümmet birbirini yiyor. Ümmetin kaynakları tüketiliyor. Ekonomik kaynaklar tüketildi Suriye'de. Gençlik kaynağı tüketildi, ümit kaynağı tüketildi, var olan potansiyeli tüketildi. Ümmet maalesef birbirine düşmüş. Buradan israil nemalanıyor, buradan Amerika sonuçlar elde ediyor. Geçmişte ve bugün yaşananlar ne olursa olsun, Müslüman kardeşimiz ne kadar hatalı olursa olsun, ehl-i kıble ile emperyalizme ve siyonizme karşı, İslam ümmetinin geleceğinin zeminini oluşturabilmeliyiz." dedi.
"Bu memleketin, bölgenin HÜDA PAR'a ihtiyacı var"
Son olarak, katılımcılara seslenen Şahin, bu memleketin, bu bölgenin HÜDA PAR'a ihtiyacı olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı: "HÜDA PAR'a ihtiyaç var. Bu memleketin HÜDA PAR'a ihtiyacı var. Bölgenin HÜDA PAR'a ihtiyacı var. Kürt meselesinde bölgenin HÜDA PAR'a ihtiyacı var. Çünkü HÜDA PAR, yapıcı bir çözüm önerisi ortaya koyuyor. HÜDA PAR, yapıcı bir siyaset ortaya koyuyor. HÜDA PAR hem Kürtlerin hakkı diyor, Kürtlerin haklarını savunuyor hem de Kürtlerin hakkı demek üzerinden emperyalizme, Amerika'ya, israile uşaklık yapıp, bu memleketi vurmaya çalışanlara karşı çıkıyor. HÜDA PAR devlet eşli ile Kürtlere zulmedilmesine de Kürtlerin haklarını savunmak üzerinden, Amerika'ya uşaklığı da karşı çıkıyor. Ne Kemalizm ve Türkçülüğün Kürtlere zulmü ve ne de Kürtlerin mazlumiyetini kullanmak üzerinden Amerika uşaklığı! İkisini de kabul etmiyoruz. HÜDA PAR, yapıcı bir siyaset ortaya koyuyor. Ülkenin HÜDA PAR'a ihtiyacı olduğu gibi, vasat çizgide ümmeti bir araya getirme potansiyeline sahip olduğu için ümmetin de HÜDA PAR'a ihtiyacı var ve adalet anlayışında insanlığın HÜDA PAR'a ihtiyacı var. HÜDA PAR'da sosyal, siyasi yangınlarımızı söndürecek potansiyel var elhamdülillah." (Şükrü Tontaş-İLKHA)