HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Rehber TV'de, katıldığı "Rehber Gündem" programında iç ve dış gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
Yapıcıoğlu, 2019 seçimler için sıkça konuşulan seçim ittifakı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, siyasette kutuplaştırıcı söylemin doğurduğu olumsuz yansımalar, Cumhur İttifakı, Türkiye tarihindeki seçim ittifakları, Suriye meselesi, Doğu Guta'da artan insan ölümleri, Uluslararası Vicdan Konvoyu, Milli Eğitimdeki uygunsuz içerikli kitapların dağıtılması ve İslam âlimlerine yönelik yapılan saldırılar gibi birçok konuda önemli değerlendirmelerde bulundu.
“ERKEN SEÇİM İHTİMALİ VARSA İTTİFAK GÖRÜŞMELERİ NORMAL”
Meclise sunulan kanun teklifinin 24. maddesine değinen Yapıcıoğlu, "Eğer seçimler zamanında yapılırsa Cumhurbaşkanlığı seçimi veya milletvekilliği genel seçimi 2019 yılının Kasım ayında yapılacak. Yani şu anda 20 aya yakın bir süre var. Ondan önce 2019'un Mart ayında takriben bir sene sonra mahalli seçimler yapılacak. Ama mahalli seçimler pek konuşulmuyor. Ondan 7-8 ay sonra yapılacak milletvekili genel seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri konuşuluyor. Bu durum akla şunu getiriyor acaba hükümet her ne kadar aksini iddia etse de 'AK Parti'nin geleneğinde seçimleri zamanında yapmak vardır' dese de acaba bu seçimler öne mi çekilecek diye doğrusu bizde soru işaretleri oluşturuyor. Meclise sevk edilen kanun teklifinin 9 maddesi anayasa komisyonundan geçti. Bunun son 2 maddesi hariç sanırım 24. maddesi olacak. Bu maddede şöyle bir değişiklik getiriliyor. Şu andaki mevcut düzenlemelere göre hem anayasa hem de mahalli seçimleri düzenleyen yasada şöyle bir hüküm var, 'eğer milletvekili genel seçimleri ve ara seçimleri ile mahalli idareli seçimleri arasında bir yıldan daha az bir zaman varsa, mahalli idare seçimleri milletvekili seçimleri ile birlikte yapılır' diye bir yükümlülük var. Bu 24. maddede bu hükümler yürürlükten kaldırılıyor. Acaba hükümet yerel seçimlerden önce 2018'in Sonbaharında veya yaz aylarında acaba başka bir milletvekili seçimi, cumhurbaşkanlığı seçimini milletin önüne koyar mı? Eğer böyle olursa seçim ittifaklarının şimdiden konuşulması çok erken sayılmaz. Ama 20 ay sonra yapılacak seçimlerle ilgili ittifakın bugünden konuşulması gerçekten anormal bir durum değil mi?" dedi.
"SİYASETTE KUTUPLAŞTIRICI BİR DİLİN KULLANILMASI İYİ DEĞİL"
Bazı siyasi partilerin kendi menfaatleri için gerginliği tırmandırıcı söylemlerde bulunmalarının doğru olmadığına dikkat çeken Yapıcıoğlu, "Biz öteden beri şunu söylüyoruz. Siyasette kutuplaştırıcı bir dilin kullanılması toplum açısından, milli menfaatler açısından; memleket açısından, ümmetin maslahatı açısından iyi değil. Bazı siyasi partiler gerginlik politikasının kendilerine yaradığını, yarayacağını sandıklarını, kendilerine biraz daha fazla oy taşıyacağını düşünebilir, bundan dolayı gerginliği tırmandırıcı söylemlerde bulunabilirler. Biz bunun yanlış olduğunu söylüyoruz. Bizim düşüncemiz şudur. Herhangi bir şahıs veya parti; kendi şahsi menfaatlerine ve grup menfaatine uygundur diye milletin, memleketin faydasına olmayan veya zarar verecek bir harekette bulunma hakkına sahip değildir, olmamalıdır. Böyle bir şey yaparlarsa o zaman 'ben millete hizmet etme yarışı için yola çıktım ve bu yarışı kazanırsam millete hizmet edeceğim' iddiası temelsiz kalır. Yani bir kere aslolan milletin menfaati, ümmetin maslahatı olmalıdır. Yoksa kendi grup çıkarları için milleti kutuplaştırıp birbirine düşüren veya sosyal dengeleri bozan ya da toplumun huzurunu kaçıran hareketlerden memlekete bir fayda gelmeyeceği inancındayız." dedi.
"CUMHUR DEDİĞİNİZ HALKIN TAMAMIDIR"
Bazı partilerin kendi bulundukları çizginin çok doğru olduğunu söyleme hakları olduğunu ama tek doğrunun kendileri olduğunu söylemeye hakları olmadığını söyleyen Yapıcıoğlu, "İsimlendirmelere gelince bazı partiler kendi bulundukları çizginin çok doğru olduğunu ve en doğru olduğunu söyleme hakları vardır. Ama tek doğru olduğunu söylemeye hakları yoktur. Kendini tamamen doğru olduğunu, kendileri dışındaki herkesin yanlış bir çizgide olduğunu iddia etme hakları yoktur. Veya bir tarafta olanların milli, diğer tarafta olanların gayri milli olduğunu iddia etme hakkı yoktur. Birileri şahıs olarak gayri milli bir duruş sergileyebilir, birileri duruş olarak memleketin çok net bir şekilde zararına olan bazı söylem ve davranışlarda bulunabilir bu ayrı bir şey. Ama partilerin bütün olarak ihanetle suçlanması yanlış bir şeydir. Bir de cumhur dediğiniz şey halkın genelidir. Yüzde 50+1 Cumhur İttifakı ise %50-1 ne oluyor? Doğrusu bu cevabı olmayan bir şeydir. Cumhur dediğiniz halkın tamamıdır. Partiden cumhur olmaz veya yüzde 50+1'den cumhur olmaz." uyarısında bulundu.
“İTTİFAK KURACAKSAK KİMİNLE KURALIM DİYE TABANIMIZA SORDUK”
Seçime daha erken olduğu için 'ittifaka girer miyiz girmez miyiz' diye bir kararı henüz almadıklarını, tabanlarına bu konuyu anket yaparak sorduklarını ve cevaplarını aldıklarını söyleyen Yapıcıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şu ana kadar henüz bizim gündemimize ittifak girmiş değil. İttifak yapalım mı yapmayalım mı, yaparsak kiminle yapalım veya bu ittifakın şartları ne olur? Şu anda bunları konuşmak için çok erken. Şimdi diyelim ki HÜDA PAR oturdu, konuştu. Biz yetkili organları toplayıp oturduk veya genel idare kurulunda işin kararını almaya çalıştık. Ve sonrasında karar çıktı. Filanca partiyle ittifak yapalım veya filanca partiye ittifak teklifi götürelim. Dediğim gibi seçime daha 20 ay var. Yarın öbür gün o parti bizim prensiplerimize taban tabana zıt olacak şekilde bir davranış içerisine girerse, 'biz oturup bu kararı almışız ama şundan dolayı kararımızı geri aldık' dersek ne kazanacağız? Şunu ayırmak lazım. Partiler arasındaki siyasi ittifak, seçim ittifakları arasında çok fark vardır. Mesela siyasi ittifak nasıl olur? Herhangi bir siyasi partiyle, herhangi bir grup ile bazı ortak hedefler için birlikte çalışabilirsiniz. Ortak bir zemin, ortak bir hedef vardır. Birlikte bir çaba ortaya koyarak ortak hedeflere ulaşma noktasında siyaseten güç birliği yapabilirsiniz. Seçim ittifakları ise apayrı bir şeydir. Fakat dediğim gibi henüz erken olduğu için biz şu anda böyle bir ittifaka girer miyiz girmez miyiz diye oturup kararını almış değiliz. Fakat biz tabanımıza sorduk ittifaklar için ne düşünürsünüz diye? İttifak kuracaksak kiminle kuralım diye tabanımıza sorduk ve cevaplarını aldık. O anket çalışmamızı yaptık, fakat henüz bütün sonuçlarını değerlendirmiş değiliz. İnşallah önümüzdeki bir iki hafta içerisinde bu değerlendirmemizi yapacağız."
“AHLAKSIZLIKLARI TEŞVİK EDENLERİN ÜZERİNE GİTMEK LAZIM”
Bazı İslam alimlerine yapılan saldırıların ana sebepleri arasında doğruyu, ahlaklı olmayı, topluma faydalı olmayı savundukları için suçluluk psikolojisi ile geri adım attırmaya yönelik olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "Biz o zillerin sesini duyuyoruz. Birileri bundan şikayetçi olmayabilir. Hatta birilerinin çok hoşuna da gitmiş olabilir, işte biraz önce bahsettiğimiz Faruk Beşer hocanın, 'hastanelerin o yoğun bakım ünitelerinde, kadın erkek bütün elbiseleri tecrit edilerek aynı odada yatırılmasına' yapmış olduğu itirazı; hedefe koyanlar da toplumun yapısının bozulmasına, toplumun ahlakının tamamen çökmesini veya maneviyatının yok olmasını isteyenler; bilinçli bir şekilde bunu yapıyorlar. Belki bu tip içeriklerde; bu tip insanlar, bu zihniyetteki insanlar/yaratıklar bilinçli olarak yayıyorlar. Bu saldırıların bir amacı da aslında doğru tarafta olan doğruyu, ahlaklı olmayı, dürüst olmayı ve topluma faydalı olmayı savunan insanlara, suçluluk psikolojisi ile geri çekilmesini temin etmektir. Bu oyuna gelmemek lazım, cesurca bu ahlaksızlıkların ve bu ahlaksızlıkları teşvik edenlerin üzerine gitmek lazım." şeklinde konuştu.
“SOSYAL MEDYADAKİ AHLAKSIZ YAYINLARA KARŞI TEDBİR ALINMALIDIR”
Gelecek neslin ahlakını veya psikolojisini; insani yapısını tahrip edecek nitelikte içeriklerin önüne geçilmediğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Pek çok kitap ile ilgili Milli Eğitim'e soruluyor. Milli Eğitim'de 'tamam bunlar kütüphanelerde bulundurulabilir nitelikteki kitaplardır' diyor. Bu kitapların önemli bir kısmının detaylı bir şekilde incelenmediği düşüncesindeyim. Eğitimden sorumlu arkadaşlarımızla yapmış olduğunuz görüşmelerde 'bunun gibi yüzlerce kitabın o kütüphanelerde olduğundan emin olabilirsiniz' dediler. Maalesef okullarda bu bahsettiğimiz zararlı yayınlar sadece televizyon dizilerinde değil, kitaplarda, gazetelerde, dergilerde hatta daha da vahimi sosyal medyada yer alıyor. Şimdi o kitaplar diyelim ki ortaokulların kütüphanesinde bulundurulabilecek bir kitap olarak belirlenmiş Milli Eğitim Bakanlığı tarafından. Sosyal medyayı, emin olun 5 yaşındaki çocuklar 40-50 yaşındaki insanlardan daha ustaca kullanıyorlar. Her bir akıllı telefon, bir tablet, her bir bilgisayar bugün yani sosyal medya hesapları üzerinden herhangi bir kayıt, kısıtlama ile karşılaşmaksızın her türlü zararlıya ulaşabiliyor. Okuma yazma bilmeyen çocuklar sadece görsel materyallerle mahvedilebiliyor. Buna bir tedbir alınması gerekiyor. Birisi sosyal medya hesabı üzerinden devlet büyüklerine veya devletin bazı kurumlarına hakaret içerikli bir paylaşım yaptığında, onun hesabı hemen askıya alınabiliyorsa veya o hesaba erişim engellenebiliyorsa; gelecek neslin ahlakını veya psikolojisini, insani yapısını tahrip edecek nitelikte içerikler niçin müdahale görmüyor. Bu hesaplara erişim neden engellenmiyor? Doğrusu bunu anlamamız mümkün değildir. Hiçbir sınırlama ve filtre yok. Bu ciddi bir şekilde tehlike çanlarının, alarm zillerinin çalmasına sebeptir, en azından bizim için öyle görünüyor." dedi. (Ramazan Casuk İLKHA)