M. ERKAN YAVUZ- DOĞRUHABER
15 Temmuz FETÖ darbesi bu ülkeye unutulmayacak ve izleri silinmeyecek yaralar bıraktı. Gerek darbe sürecinde yaşananlar ve gerekse de devlette oluşturulan FETÖ hafızasının sürdürülmesi ülkeyi daha da karışık, içinden çıkılmaz durumların eşiğine getirdi. Özellikle devlette FETÖ`nün bir daha yerleşmemesi üzerine çıkarılan güvenlik soruşturması da yine FETÖ`nün oluşturduğu hafıza üzerinden sürdürüldüğünden yeni mağduriyetlere neden oluyor. Dosyası beraat veya takipsizlikle dahi sonuçlananlar veya hiçbir şekilde bir takip geçirmemiş ama yakınları cezaevine girmiş olduklarından insanlar mağdur ediliyor, işten atılıyor. Yaşanan mağduriyetlerin vebalinin ağır olacağını düşünen kamuoyu bu mağduriyetlerin bir an evvel sonlanması gerektiğini düşüyor.
BÜTÜN KARİYER PLANLARINIZ BİR POLİS MEMURUNUN İKİ SATIRLIK NOTUNA BAĞLI
Yaşanan mağduriyetleri konuştuğumuz Av. Hasan Bozdaş, “Güvenlik soruşturmaları hukuka ve mevzuata aykırı biçimde yürütülerek kişilerin en temel haklarını edinmelerine engel teşkil ediyor ve bu kapsamda keyfiyete varan uygulamalar yaşanıyor. 20 yıllık eğitim-öğrenim hayatının ardından kamu görevinde bulunmak isteyen birçok kişi güvenlik soruşturmaları adı altında fişleme uygulamasıyla karşı karşıya. Hiçbir soruşturma, kovuşturma geçirmemiş olsanız dahi, bir istihbarat notuyla hukuka aykırı bir şekilde kamu görevinde bir daha bulunamamak üzere lekeleniyorsunuz ve bütün kariyer planlarınız bir polis memurunun iki satırlık notuna bağlı. Birçok AİHM ve Danıştay kararı, güvenlik soruşturmalarına takılanlar lehine sonuçlanmış ve devlet tazminat ödemek zorunda kalmış olmasına rağmen kamu kurum ve kuruluşları eski uygulamalarına devam etmekte bir sakınca görmüyor.” şeklinde konuştu.
TIP ÖĞRENCİSİNİ GÜVENLİK SORUŞTURMASINDAN GEÇİRMENİN BİR MANTIĞI OLAMAZ!
“İdareciler, bunun hukuki ve sosyolojik bir travma yarattığının ve doğuracağı toplumsal sorunların farkında değil.” diye konuşan Av. Bozdaş, “Hiçbir soruşturma ve kovuşturma geçirmeyen kişilerin en başta “masumiyet karinesi” ihlal ediliyor. Adalet Bakanlığı`nın düzenleme yaptığı “lekelenmeme hakkı” ise zaten yok sayılıyor ve kişilerin özel sektörde iş bulmalarının dahi önü kapanıyor. Nitekim 2013 yılında Dicle Üniversitesi`nde PKK`lı öğrencilerin Bilge Gençlik Kulübü öğrencilerine saldırması sonucu ağır yaralanan müvekkilim, bu yıl mezun olmasına karşın güvenlik soruşturmasından geçirilmediği gibi özel hastanelere yapmış olduğu başvurular da, bakanlığın gönderdiği genelgelerle kota koyması sonucu reddediliyor. Tıp fakültesi kazanma başarısı göstermiş, 6 yıl tıp fakültesi okumuş ve hakkında hiçbir mahkûmiyet kararı bulunmayan bir kişinin güvenlik soruşturmasından geçirilmesinin altında ne hukuki, ne ahlaki, ne vicdani, ne dini bir saik bulunamaz, ancak ve ancak kasıt aranır.” dedi.
TÜRKİYE BİR KARAR VERMELİDİR, HUKUK DEVLETİ Mİ OLACAKTIR, İSTİHBARAT DEVLETİ Mİ?
Güvenlik soruşturmaları sonucunda “suçun şahsiliği” ilkesinin de ihlal edildiğini söyleyen Av. Bozdaş, “Kişilerin, babalarının, annelerinin veya akrabalarının işlemiş olduğu suçlardan dolayı sakıncalı sınıfına alınarak kamu görevine alınmadığı uygulamaların sayısı da hızla artıyor. En temel hukuk ilkelerinin dahi ihlal edildiği bir düzenin adalet sağlayacağından emin olunabilir mi? Türkiye bir karar vermelidir, hukuk devleti mi olacaktır, istihbarat devleti mi? Eğer hukuk devleti olmak istiyorsa kişilerin suçlu olup olmadığına, kamu görevinde bulunma yeterliliğine sahip olup olmadığına istihbarat kurumları değil bağımsız yargı mercileri karar verir. Bu hak, yargı mercilerinin elinden alınıyorsa doğrudan yetki gaspından söz edilir. Hakkında bir dava açılan kişi kendisini aklayabilir ama güvenlik soruşturmasıyla fişlenen, lekelenen birinin kendisini aklama imkânı yoktur. Hakkında zaten yeterli şüphe bulunmuş olsaydı dava açılırdı.” şeklinde konuştu.
YAPILAN ATAMALARIN İPTAL EDİLMESİ HUKUKLA İZAH EDİLEMEZ
Yasal faaliyet yürüten STK çalışanlarının dahi “terör örgütü” yaftası ile karşı kaşıya kaldıklarını belirten Av. Bozdaş, “Güvenlik soruşturmaları ile ilgili yönetmelik de, kişinin kabul edilecek mesleğin gizlilik dereceli bir meslek olup olmadığını önemsiyor, örneğin adliyeler, cezaevleri, emniyet vs. Oysa bugün hakkında bir kovuşturma yapılmamış itfaiye memuru dâhil, gizlilik derecesi bahane edilerek mesleğe alınmıyor. Güvenlik soruşturması geçiren kişilerin yanına düşülen notlar, devletin hafızasının halkının inanç ve değeriyle barışmadığını göstermektedir. Yasal olarak faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları “terör örgütü” muamelesi görmekte, mensupları “terör örgütü” mensuplarıyla bir tutulmaktadır. Bu başta hukuka ve uluslararası, ulusal tüm mevzuata aykırıdır. Siyasi partiler de güvenlik soruşturması mağdurları arasındadır. Geçmişte parti üyeliği bulunmuş veya teşkilat içerisinde görev almış kişilerin kamu görevinde bulunma hakları ellerinden alınmaktadır. Yine parti yöneticilerinin yakınlarının güvenlik soruşturmaları neticesinde gerekçesiz bir şekilde atamalarının yapılmaması veya yapılan atamaların iptal edilmesi hukukla izah edilemez.” ifadelerini kullandı.
YAŞANANLARIN, ELEŞTİRİLEN 28 ŞUBAT ZİHNİYETİNDEN HİÇBİR FARKI YOKTUR
Av. Bozdaş son olarak şunları söyledi; “Yaşananların, eleştirilen 28 Şubat zihniyetinden hiçbir farkı yoktur. Fakat her iki dönemde de mağdur edilenler yine ne yazık ki aynı kesimler olmuştur. Yıllarca eğitim alarak kendince kamuda çalışmak isteyen bireylerin vasıfsız hale getirilmesi; eğitimli, çeşitli ve donanımlı bir nesilden ziyade tek tip insan yetiştirme amacıyla örtüşmektedir. Bu en başta demokratik düzene ve devlet erkinin alt yapısındaki insan unsuruna aykırıdır. Olsa olsa hukukun askıya alınmasıdır. Haklarında herhangi bir soruşturma ve kovuşturma yapılmamış ve memuriyete engel suçları işlememiş, bu kapsamda bir mahkûmiyet kararı almamış hiç kimsenin böyle ayrıştırıcı uygulamalarla mağdur edilmesi insan vicdanını derinden yaralamaktadır. Bu uygulamanın bir an önce hukuk sınırları içerisine çekilmesi ve keyfiyet sınırları içerisinden çıkarılması önem arz etmektedir. “