Batılı emperyalist devletlerin son yüz yılda İslam coğrafyasında yürüttükleri yıkım, işgal ve kaos politikaları sürüyor.
Devam eden yüz yıllık yıkım ve kaos planlarının hedefinde olan milletlerden biri de hiç şüphesiz Türkiye Müslümanlarıdır...
Dünden bugüne Türkiye Müslümanlarını karanlığa mahkûm etmek isteyen kliklerin son dönemde yine iş başında olduğu görülüyor...
Peki Batı'nın sözüm ona "aydınlıkçı" diye devşirdiği bu karanlık odaklar kimler?...
Yürüttükleri yıkım ve kaos planlarına dur diyebilmek için öncelikle bu karanlık odakların tanınması ve bilinmesi gerekir.
Zira son yüzyılda Türkiye'de gerçekleştirilen ne kadar darbe varsa hepsinin arkasında "karanlığın askeri" diye nitelendirilecek unsurların var olduğu biliniyor.
Maraş ve Sivas olayları gibi provokasyonlarla halkı ayrıştırıp birbirine düşürmek isteyen ve aynı şekilde Başbağlar Katliamı'nı tertipleyenlerin de yine bu karanlık odaklar olduğu biliniyor.
Bilinen bir diğer gerçek de bu karanlık unsurların, ulusalcı ve sözde anti emperyalist söylemlerine rağmen Amerika'nın ve siyonizmin hizmetkârı olmalarıdır. Öyle ki sömürgeci Amerika'nın ve siyonistlerin çıkarları doğrultusunda Türkiye'de gerçekleştirilen gizli operasyonların tetikçiliğini de hep bu karanlık çevreler yapmışlardır.
Konjonktürel suikastlar gerçekleştiren odaklar, bu suikastlar ile sahte hedefler oluşturarak İslami kesimlere karşı devlet eliyle terör estirilmiş, oluşturulan irtica paranoyası ile halk tedirgin edilerek bu korkular üzerinden laiklik pompalanmıştır.
Ve daha stratejik bir hedef olarak da jakoben laiklik anlayışı kamusal bir put haline getirilerek devletin iç ve dış politikaları esir alınmıştır. Böylece Müslüman komşu ülkelerle yürütülecek ikili ilişkiler de ABD ve siyonizmin çıkarları doğrultusunda sabote edilmiştir.
Batılı emperyalistlerin "aydınlıkçı devşirmeleri" olan bu karanlık odakların yaptıkları bunlarla da sınırlı değildir.
90'lı yıllarda ideolojik akrabaları olan PKK ile iş birliği içerisinde on binlerce insanın canına ve milyonlarcasının da mağduriyetine sebep olanlar da yine bu karanlık çevrelerdir.
Bugün PKK ve bileşenlerini yöneten elit tabakanın Türk solu olarak tabir edilen Kemalist ulusalcılardan oluşması da bir tesadüf değildir.
İlk prototipini İttihat ve Terakkicilerin oluşturduğu Kemalist ulusalcılar, beka vadisinde PKK yöneticileri ile görüştüklerinde, birbirlerine sadece çiçek uzatmakla kalmıyor, katledilecek İslami kimlikli kişilerin listesini de birlikte hazırlıyorlardı.
Hatta çoğu zaman PKK'nin dindar insanlara yönelik gerçekleştirdiği katliamların emrini, karanlık yayın organlarında açıkça hedef göstermek suretiyle veriyorlardı.
Katledemedikleri dindar insanları ise başta yargı ve ordu olmak üzere ele geçirdikleri devlet organları üzerinden yok etmeye çalışıyorlardı.
Bu bağlamda yargı sistemine çöreklenmiş olan Kemalist ulusalcılar, ideolojik hasım olarak gördükleri binlerce masum dindar insanın hayatını kararttılar. Ve o günlerde verilen ideolojik yargı kararları nedeniyle yaşanan mağduriyetler bugün hâlâ devam ediyor.
Evet, batı emperyalizminin ve siyonizmin "aydınlıkçı" diye devşirdikleri karanlığın askerleri, bu ülkeye ve bu ülkenin mazlum insanlarına çok ağır bedeller ödettiler.
Ve eğer bu karanlık odaklarla yüzleşilmez ise Allah muhafaza bundan sonra da çok bedeller ödenecektir.
Hatta bu karanlık odaklarla yüzleşilmeden başta 28 Şubat darbesi olmak üzere hiçbir darbe ile yüzleşmek de mümkün olmayacaktır.
Zira tüm bu darbelerin sivil ayağı ve karakutusu da bu kesimlerdir.
Ve kendilerinden hesap sorulmadığı için de bugün hâlâ daha büyük bir cüretkârlıkla, Yahudilerin ağlama duvarı önünde boy gösteren 28 Şubat'ın siyonist güdümlü darbeci generallerini açıkça savunabiliyor, üstelik bugün yargı önüne çıkarılmış ve haklarında müebbet hapis cezası istenen darbeci generallerin doğru yaptığını açıkça ifade edebiliyorlar.
Son günlerde, 28 Şubat'ın brifingli yargısı tarafından yıllardır zindanlara mahkûm edilenlerin, bu klikler tarafından yeniden hedef alındığı görülüyor. Karanlık dehlizlerde beslenen yarasaların; kana, gözyaşına ve yaşattığı acılara doymadıkları, kendilerine bağlı yayın organlarının kirli manşetlerinden okunuyor. (İLKHA)