Tarım ve hayvancılığın Türkiye için vazgeçilmez olduğunu belirten Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör, tarım ve hayvancılıktaki sorunların bölgesel olarak ele alınması gerektiğini ve maliyetlerin düşürülmesinin ise tarımın büyümesi için şart olduğunu ifade etti.

Bir dizi ziyaretler ve temaslarda bulunmak üzere Gaziantep`e gelen Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör, Türkiye`nin tarım ve hayvancılığı ile ilgili İLKHA`ya değerlendirmelerde bulundu.

Tarım ve hayvancılığın değişmeyen sorunlarının yüksek girdi fiyatlarının, dışa bağımlılık ve istikrarsızlık olduğunu belirten Güngör, girdi maliyetlerinin çok yüksek olmasının son yıllarda tarım ve hayvancılığı olumsuz etkilediğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın çiftçilere verilecek desteklerle ilgili açıklamalarını değerlendiren Güngör, çiftçilere verilecek destekleri olumlu bulmakla birlikte yetersiz ve eksik bulduklarını belirterek, bu tür desteklerin doğru projelerle hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.

Güngör, “Cumhurbaşkanı üreticiye destek vereceklerini ve ‘mazotu yüzde 50 bizden yüzde 50 sizden` diyerek bu desteğini açıkladı. Bazı desteklerin üreticilerin kalkınmasında büyük desteği sağlayacağını söyledi. Biz bundan tabi ki memnuniyet duyuyoruz. Üreticilere verilen destekleri bizim eleştirmemiz mümkün değil. Bizim eleştirilerimiz sadece doğru desteklerin verilmemesidir.”dedi.

Tarımda kullanılan mazotta ÖTV ve KDV`nin kaldırılması gerektiğini belirten Güngör, “Bugün ‘mazotun yüzde 50'si sizden yüzde 50'si de bizden` deniliyor. Biz bunu hesaba döktüğümüzde bunun gerçeklikle bir alakası yok. Bugün çiftçi yılda 3 milyon litre mazot kullanıyor. Mazotun litresi şu anda yaklaşık 5.7 lira. Bütün tarıma ayırdıkları pay 14 milyar lira. Ama mazota baktığımızda bunun büyük bir oranını bir 11 milyarını üreticiden ÖTV ve KDV ile tekrar alıyor. Şimdi bu nasıl ‘yüzde 50 sizden yüzde 50 bizden oluyor?` Birde rakamlarda problem var. Türkiye'de 3 milyar litre mazot kullanılıyor. Fakat bakanlığın kendi ifadesi ‘1,5 milyar litre mazot kullanılıyor. Üretici 3 milyar litre mazottan geriye kalan 1,5 milyar litre mazotu kendi şahsına kullanıyor.` diyor. Hesap 1,5 milyar litre üzerinden yapılıyor. Böyle yapınca ona göre ‘yüzde 50 sizden yüzde 50 bizden hesabı çıkartılıyor. Sonra her üretici de mazot desteğinden yararlanamıyor. Bu destekten yararlanabilmesi için çiftçi kayıt sistemine dahil olması lazım. Bununla birlikte birçok kriter konulmuş. Ama her ne olursa olsun üreticiye bir mazot desteğinin verilmesi son derece önemlidir.”ifadelerini kullandı.

“Üreticiler girdi maliyetleri altında inim inim inliyor”

Son yıllarda girdi fiyatlarında sürekli artış yaşandığını ve bu durumun ise çiftçiyi olumsuz etkilediğini söyleyen Güngör, şöyle konuştu:

“Bugün üreticiler girdi maliyetleri altında inim inim inliyor. Son bir yılda tohum, gübre, ilaç ve sulama fiyatları yüzde 30 artmış ve dolayısıyla hem ilaçlar hem gübre hem tohumda hem de mazotta girdi maliyetlerinin düşmesi ve üreticinin desteklenmesi üretim açısından son derece önemli. Bugün eğer üretici üretim yapmıyorsa ağırlıklı olarak girdi maliyetlerinin yüksek olmasından kaynaklanıyor. Bir kilo buğday maliyeti bir liradır. Peki devlet ne verdi? Devlet de bir lira verdi. Yani siz bir lira masraf yapacaksınız devletin sana verdiği ise bir lira. Biz inanın burada bir şey demiyoruz. Ama bir bakıyoruz tam buğday hasat edileceği zaman o dönem ithalata ÖTV`siz izin verilerek buraya ucuz buğday giriyor. Ucuz buğday girince fiyatlar otomatik olarak borsaya düşüyor. Üreticinin buğdayı da elinde kalıyor veya ucuza satmak zorunda kalıyor. Bu yalnız buğdayı için değil. Mısırda da ve diğer birçok ürünlerimize de durum böyledir.”

“Türkiye'nin derhal bu ithalat politikasına son vermesi lazım”

Türkiye`nin ithalatçı bir ülke haline geldiğini belirten Güngör, “Üreticimiz artık üretmiyor. Bundan 45 yıl önce biz bu ürünleri ihraç ediyorduk ve kimseye de muhtaç değildik. Ama bugün ise birçok önemli ürünlerimizi biz ithal ediyoruz. En büyük ithal ettiğimiz soya fasulyesi veya buna benzer ürünlerimizi de maalesef biz ithal ediyoruz. Hammadde açısından da çok büyük bir ithal yapıyoruz. Son 15 yılda biz tarım ürünlerinde yaklaşık 200 milyarın üzerinde ithalat parası ödemişiz. Bu çok büyük bir rakamdır. Türkiye'nin derhal bu ithalat politikasına son vermesi lazım. Ama bakıyoruz her gün gazetelerde bir ithalat haberi ile karşı karşıya kalıyoruz.”şeklinde konuştu.

“Kırsalda üretim yapan genç nüfus kalmadı”

Diğer desteklere de değinen Güngör, “Yine ‘her üreticiye 300 koyun vereceğiz` diyorlar. Bir kere bizim her üreticiye 300 koyun verme gibi bir lüksümüz yoktur. Çünkü o kadar koyunumuz yok ve şimdi ortaya çıkıyor ki bu koyunları biz dışarıdan ithal edeceğiz. Üretici bankadan borçlanacak, evini ipotek edecek. Bu koyun verilecekse böyle verilecek. Bugün zaten üreticinin büyük bir bölümü yüzde 95`in üzerinde hepsinin bankalara borçları var. Bunlar bana göre aldatmaca ifadelerdir. Her üreticiye 300 koyun ibaresi bana göre abartılı bir rakamdır. Sizler büyükşehir yasasıyla birden köyleri mahalle haline çevirdiniz. Köylerde genç nüfus kalmadı. Kırsalda üretim yapan genç nüfus kalmadı. Bunların da hepsi şehirlere göç etti. Köylerde genç nüfus kalmayınca yaşlı nüfus kaldı. Hayvancılık kalmadı.”diye belirtti.

“İthalata dayanan bir politika doğru olmaz”

Hayvancılık başta olmak üzere tarım ürünlerinin ithalatına son verilmesi gerektiğini belirten Güngör, “Şimdi üretimde kötü durumda olduğu için tarımımızın genel olarak durumu iyi olmadığı için işte bu desteklerle tekrar şehirlerden köylere akım için bu projeleri başlatıyorlar. Bence bu destekler yeterli değil. Dışarıya ithalata dayanan bir politika doğru olmaz. Bir kere bizim derhal her türlü tarım ürünleri olsun, canlı hayvan olsun derhal ithalata son vermemiz lazım. Bir kere bu teşviklerin artırılması lazım. Ciddi manada projelerin olması lazım.”diye konuştu.

“Tarım topraklarımızı ve mera alanlarımızı korumak zorundayız”

Hayvancılığın artması için ithalatın durdurulması, girdi fiyatlarının düşürülmesi ve mera alanlarının da artırılması gerektiğini belirten Güngör, mera alanlarına ilişkin rakamsal bilgilerde vererek, son olarak şunları kaydetti:

“Biz tarım topraklarımızı ve mera alanlarımızı korumak zorundayız. Sadece korumakta yetmez. Mera alanlarında ıslah çalışmaları yapmak zorundayız. Biz hayvancılığımızı ancak bu şekilde geliştirebiliriz. Çünkü mera hayvancılık için en ucuz yem kaynağıdır. Şu anda ki mevcut olan bizim mera alanlarımız büyük baş hayvancılığına uygun değil. Küçükbaş hayvancılığına uygun. Ama bizde küçükbaş olmadığı için zaten bu sıkıntıları yaşıyoruz.” (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)