İstanbul'da öğretmenlik yaptığı okulda başörtüsü taktığı için Hürriyet gazetesinin kendisini hedef alarak, gazete sayfasına taşıdığını gözyaşları içinde anlatan Saadet Çiçek Bamja, 28 Şubat darbe sürecini asla unutmayan mağdurlar arasında yer alıyor.

Türkçe öğretmeni olan ve baskılar nedeniyle 28 Şubat sürecinde görevini bırakmak zorunda kalan Bamja, 15 yıl sonra yeniden görevine döndü.

28 Şubat'ın, Türkiye'nin beyninin boşaltıldığı bir süreç olduğunu kaydeden Bamja, bu sürecin aktörlerinin, Türkiye'yi sahiplenip ileriye götürmeye çalışan bir gençliği hedef seçtiklerini vurguladı.

Bamja, "Çok güzel hayallerimiz vardı. Öğrencilerimizle ülkemiz için çok güzel çalışmalar yapacaktık ama bunun önüne bir engel konuldu. Fadime Şahin hikayesi ve düzmece tarikat oyunlarıyla 28 Şubat sürecine hazırlık yapıldı. Arkasından oluşturulan bu algıyla halkın anlayışı yönetilmeye çalışıldı. Yani bir algı operasyonu yapıldı. Kendi oluşturdukları bu gürültünün içerisinde hakkı ve haklarımızı boğmaya çalıştılar." dedi.

"28 Şubat süreci İslam'a karşı bir hareketti"

28 Şubat sürecinin İslam'a karşı bir hareket olduğuna dikkati çeken Bamja, şunları söyledi: "28 Şubat imzaları atılırken üniversite üçüncü sınıftaydım. Çok iyi hatırlıyorum, hâlâ gözümün önünde. Fadime Şahin'in ağlayan gözlerle anlattığı hikayeler ve koparılan kıyametler canlandırıldı. Her şeyden habersizdik ve okulumuza gidip gelmeye çalıyorduk. İstanbul Üniversitesindeki hareketliliğe kapıldık, oradaki kardeşlerimizi desteklemek gerektiğini düşündük. Bu tamamen onlara yönelik değildi. Hepimize yönelik ve hatta İslam'a karşı bir hareketti 28 Şubat süreci. Marmara Üniversitesinde okuyordum. Burada herhangi bir sorun yaşanmıyordu ama nedense sınıfımdaki bütün örtülü arkadaşlar, hiçbir sorun yokken teker teker açılma kararı aldılar. O süreci kimlerin tezgâhladığı aşikardı."

O dönemde tam bir kıyım yaşandığını dile getiren Bamja, "28 Şubat süreci; istifa edenler, görevden atılanlar ve hayatlarına tutunmaya çalışan insanlarla geçti. Görevden atılanlar çok alakasız işlerde çalışmaya başladılar, görevleriyle hiç alakası olmayan işlerde. Yaptıklarının hak olduğuna inananlar sonuna kadar direndi. Onlar 15 Temmuz'da göğüs gerenlerdi. Ülkenin ikinci defa beyninin boşaltılmasına engel olmak isteyenlerdi. Direndiler ve başardılar inşallah." ifadelerini kullandı.

"İnancımdan taviz vererek öğrencilerime bir ömür onurlu yaşamayı öğretemezdim"

Bamja, 28 Şubat sürecini hatırladığında yüreğinin acıdığını anlatarak, "O dönemde ortaokula Türkçe öğretmeni olarak atanmıştım. Öğretmen açığı doruktaydı. Türkçe öğretmenliğinin yanı sıra din kültürü ve İngilizce derslerine de giriyordum. Öğrencilerimle iyi bağımız oluşmuştu, iyi bir ortamımız vardı. Bir rüyada gibiydim. O gün Hürriyet gazetesinin pazar ekinde 'Kartal Sanayi İlköğretim Okulunda görev yapan Türkçe öğretmeni Saadet Çiçek derslere örtülü girmektedir.' diye haber çıktı. Dışarıda örtülü olduğu halde okul içerisinde peruk takmayı tercih eden müdire hanım, beni bir köşeye çekti. Bana, 'Hoca hanım ne yapıyorsun?' dedi. 'Aynı inancı taşıyoruz ancak ben bu şekilde davranarak yaşıyorum ve ülkeme faydalı olmaya çalışıyorum.' deyince o da 'Senin yapacağın şey başını açmak ve görevine devam etmek.' dedi. Çok ilginç bir iç hesaplaşması yaşadım. Öğrenciler mi benim onurum mu? Görevim mi inancım mı? Bu hesaplaşma çok ağırdı. İnancımdan taviz vererek öğrencilerime bir ömür onurlu yaşamayı öğretemezdim. Yapmadığım bir şeyi onlara anlatamazdım. Allah'a tevekkül ettim, rızkın kefili rabbimdi. O beni sahiplenecekti. Bunu çok iyi biliyordum." şeklinde konuştu.

"Yüreğimizin üzerinde 15 yıl bir bıçak taşıdık"

O süreci hatırladıkça içinin acıdığını sözlerine ekleyen Bamja, "Örtüm ve inancımdan vazgeçmem için ilçe milli eğitim müdürü ve okul müdiresi beni ikna etmeye çalıştı. Bana şunu söylediler: Açık ve net, kendi iradenle istifa etmediğin takdirde atıldığında hiçbir şekilde geri dönemeyeceksin. Öğretmen olamama duygusunu kaldıramayacağım için görevden ayrılmaya karar verdim. Öğrencilerimden istemeyerek ayrıldım. 15 yıl sonra ise lise öğretmeni olarak atandım. Bundan dolayı şükür secdesi yapmıştım, hâlen şükür secdesi yaparım çünkü hak yerini bulmuştu. Elhamdülillah, olmamız gereken yere ulaştık. Bizim gibi yaşayan arkadaşlar çok ağır süreçler yaşadılar. Bunlara girmek istemem, hatırladıkça içim acır. Biz yüreğimizin üzerinde 15 yıl bir bıçak taşıdık. O bıçağı çektiğimiz takdirde kan kaybından ölecektik. Rabbimize sığındık ve zamanı gelince en güzeliyle tedavi etti." dedi. (İLKHA)