Vefatının 7'nci yılında bir kez daha rahmetle yad edilen eski başbakanlardan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bir dönemin siyaset sahnesine, "siyasetin Müslümancasının" nasıl yapılacağı damgasını vurmuş, kapitalist düzene ve küresel siyonizme kendine has üslubuyla karşı durmuştu.
Türkiye'nin yakın dönem siyasi arenasında İslam birliği adına ortaya koyduğu projelerle hafızalarda yer edinen Erbakan Hoca, 29 Ekim 1926'da Sinop'ta doğdu. Ağır ceza reisi olan babasının görev yerlerinin değişmesi nedeniyle, ilk ve orta öğrenimini Kayseri ve Trabzon'da tamamladı. 1937'de girdiği İstanbul Erkek Lisesi'ni 1943 yılında birincilikle bitirdi. 1948 senesinde İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Bölümü'nden mezun oldu. Üniversitedeki sınıf arkadaşlarından birisi de Süleyman Demirel'di. İslami hassasiyetleri nedeniyle üniversite yıllarında gecesini gündüzüne katarak mücadele etti. O dönemlerde gündeme getirilmesi bile başlı başına bir problem olmasına rağmen okula mescit açılması için öncülük etti. 1951'de başarıları nedeniyle üniversite tarafından Almanya'ya gönderildi. 1953'de Türkiye'ye geri döndü. 1954'te 27 yaşında doçent oldu. 1956-1963 arasında 200 ortaklı ilk yerli motoru üretecek olan Gümüş Motor'u kurdu ve motor üretimini gerçekleştirdi.
Erbakan Hoca 1970'te 17 arkadaşıyla birlikte Milli Nizam Partisini kurdu
4 partisi kapatılan, 28 Şubat darbesine maruz kalan ve siyasi kariyerinin belli bir bölümünü yasaklı geçiren Erbakan'ın siyasi kariyeri 1969 yılında Konya'dan milletvekili olmasıyla başladı. Adalet Partisinden milletvekili aday adaylığı Süleyman Demirel tarafından veto edildiği için, seçimlere Konya'dan bağımsız aday olarak girdi ve iki milletvekili seçtirecek kadar oy aldı. 1970'te 17 arkadaşıyla birlikte Milli Nizam Partisini (MNP) kurdu fakat partisi 12 Mart 1971 askeri darbe sırasında laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü gerekçesiyle kapatıldı. Her alanda Müslümanların ilerlemesi için gayret gösteren ve dünya küfrüne karşı Müslümanların bir ve beraber olması için mücadele eden Erbakan Hoca, 1972'de Milli Selamet Partisi'ni (MSP) kurdu. 1974-1978 döneminde üç ayrı koalisyon hükümetinde başbakan yardımcılığı yaptı.
28 Haziran 1996'da başbakan olarak göreve başladı
İslam davasını kuşanarak çıktığı yolda yargılamalar, hapisler ve yasaklara rağmen yolundan dönmeyen merhum Erbakan 12 Eylül 1980 askeri darbesi sırasında partisini cemiyete dönüştürmek ve laikliğe aykırı davranmak suçlamasıyla tutuklandı. 24 Temmuz 1981'de serbest bırakıldı. 1987'de Refah Partisinin genel başkanı seçildi. Refah Partisi 1995 seçimlerinde 158 milletvekili ile birinci parti oldu. DYP-ANAP koalisyonu başarısız olunca DYP ile kurduğu REFAHYOL hükümetinde 28 Haziran 1996'da başbakan olarak göreve başladı. 1 yıllık görev süresi boyunca ülke ekonomisini yüzde 7,5 oranında büyüttü. Hazinenin, iç piyasaya borçlanma ihtiyacını ortadan kaldıran "Havuz Sistemi" uygulamasını başlattı. Memura her ay, enflasyon + büyüme oranında zammı otomatik olarak veren bir uygulama başlattı. Memur, emekli ve işçiye yüzde 110 ile yüzde 200 oranlarında üst üste zamlar verildi.
Refah Partisinin seçimden birinci parti olarak çıkması vesayet odaklarını rahatsız etti
Refah Partisinin seçimden birinci parti olarak çıkması vesayet odaklarını rahatsız etti. O güne kadar kulislerde fısıltıyla dile getirilen "darbe" sözcüğü açık açık söylenmeye başlandı. Aslında asıl sorun Müslüman kimliği olan şahsiyetlerin iktidara gelmiş olmasıydı.
28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında hükümeti zor durumda bırakacak kararlar alındı. O kararlarda, laiklik için yasaların uygulanması, tarikatlara bağlı okulların denetlenmesi ve MEB'e devredilmesi, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, Kur'an kurslarının denetlenmesi, Tevhit-i Tedrisatın uygulanması, tarikatların kapatılması, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medyanın kontrol altına alınması, kıyafet kanununa riayet edilmesi, kurban derilerinin derneklere verilmemesi, Atatürk aleyhindeki eylemlerin cezalandırılması istendi.
Bu darbe sürecinin asıl hedefi dindar ve inançlı kesimi sindirmek, etkisizleştirmek, toplumdan soyutlamak ve yönetim dışı bırakmaktı. Süreçle birlikte maalesef binlerce öğrencinin öğrenim hakkı, çok sayıda insanın çalışma hakkı elinden alındı. Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüklerine de büyük darbeler vuruldu. Bir derneğe veya vakfa bağışta bulunan insanlar suçlu muamelesine tabi tutuldu. Uzun bir mücadele sonrası başbakanlık makamına oturan merhum Necmettin Erbakan, vesayet rejimi ve darbeci zihniyetin hazımsızlığı sonucu 18 Haziran 1997'de görevinden uzaklaştırıldı. 21 Mayıs 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, RP'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu ve RP kapatıldı. Erbakan'a 5 yıl siyaset yasağı cezası verildi. Cezasının bitmesinin ardından 2003'te Saadet Partisinin (SP) genel başkanı oldu ama hakkında açılan mahkûmiyet kararının Yargıtay tarafından onanması nedeniyle partiden ayrılmak zorunda kaldı. İnandığı uğurda mücadele etmeyi kendine şiar edinen ve 17 Ekim 2010 tarihinde yeniden SP'ye dönen Necmettin Erbakan, 27 Şubat 2011'de çoklu organ yetmezliği sebebiyle vefat etti.
Cenaze namazı iki milyonu aşkın kişi tarafından kılındı
Vasiyetine uygun olarak kendisi için resmi devlet töreni düzenlenmedi ama cenazesine cumhurbaşkanı, meclis başkanı, başbakan, genel başkanlar, bakanlar, milletvekilleri, TSK mensupları, büyükelçiler, belediye başkanları, partililerin yanı sıra 60 ülkeden cemaat ve hareket liderleri ile temsilcileri katıldı. Cenaze namazı iki milyonu aşkın kişi tarafından kılınarak, naaşı Zeytinburnu Merkezefendi Mezarlığı'na defnedildi. Mezarına, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinden getirilen topraklarla birlikte Kudüs, KKTC ve Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç'in mezarından getirilen topraklar serpildi. (İLKHA)