28 Şubat 1997 yılında gerçekleştirilen ve "post-modern darbe" olarak adlandırılan karanlık sürecin üzerinden 21 yıl geçti.

İslami şiarlara karşı savaşın ayyuka çıktığı dönemde sırf başörtülü olduğu için birçok memur ve öğretmenin görevine son verilirken, başörtüsü mağdurlarına destek verenlerde o dönemin zulmünden nasibini aldı.

28 Şubat döneminde başörtüsü mağdurlarına, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı ve sahibi olduğu Vahdet FM'de destek verdiği için DGM'de yargılanan ve daha sonra mesleği elinde alınan Gazeteci-Yazar Hamza Mercanoğlu, darbenin 21'inci yılında yaşadığı mağduriyeti İLKHA'ya anlattı.

"28 Şubat Müslümanlar için bir zulme dönüştü"

28 Şubat darbesinin Müslümanlara yönelik yapıldığını belirten Mercanoğlu, "28 Şubat özellikle de Müslüman camiaları bastırmak üzere Türkiye'deki iş birlikçiler tarafından geliştirilmiş bir darbeydi. 'Bin yıl sürecek' denilen bir darbeydi."diyerek o dönemin karanlık bir dönem olduğunu ve o günlerin Müslümanlar için bir zulme dönüştüğünü söyledi.

"Kurmuş olduğum radyo ben içerdeyken yakıldı"

O dönemde başörtüsü yasağı nedeniyle Türkiye genelinde çeşitli eylemler yapıldığını ve kendisinin de bir radyo programında başörtüsü yasağı mağdurlarına destek verdiği için tutuklandığını söyleyen Mercanoğlu, tutuklu iken radyosunun yakıldığını da sözlerine ekledi.

Mercanoğlu, "1998 yılı 8 Ekim günü ben emniyete çağrıldım ve o zaman işletmiş olduğum Vahdet Radyoda başörtüsüne destek veren bir beyanatımdan dolayı tutuklandım. Devlet güvenlik mahkemesinde yargılandık. Beni hapsettiren 'Üniversiteliler için -onlarda diğer başını örtmeyen insanlar gibi okuyabilmelilerdir.-' cümlen idi. Bu cümlemden dolayı 3 yıl hapis yattım. Daha sonra tahliye edildim. Mahkemem tutuksuz devam etti. Tabi o süreç çok karanlık bir süreçti. O dönemler, uyduruk gerekçelerle, masa başında yapılan haberlerle Türkiye'deki Müslüman kamuoyu sanki bir öcü gibi gösterildi. O dönem, 28 Şubat mağdurları olarak çok ciddi sınavlar verdik. Maddi sıkıntılar yaşadık. Benim kurmuş olduğum radyo ben içerdeyken yakıldı."ifadelerini kullandı.

"Bu konuyu araştırma sonu kötü olur"

Cezaevinden çıktıktan sonra radyosunu yakanları tespit etmeye çalıştığını ve o dönemin Batı Çalışma Gurubu (BÇG) ile JİTEM çalışanı olduklarını tahmin ettiği kişiler tarafından "Bu konuyu araştırma, sonu kötü olur" şeklinde tehdit edildiğini belirten Mercanoğlu, şunları anlattı:

"Biz o zamanlar bunu ispat edemedik, ama araştırmaya devam ettik. Bize bir takım yerlerden haber gönderdiler. 'Sakın bu konunun üzerine gitmeyin, bu konuyu kapatın' dediler. Yani radyomuz yakıldı. 'Yangın çıktı' denildi ama biz biliyoruz o dönemki Batı Çalışma Gurubu tarafından yakıldı. Allah'a şükür bir can kaybı yaşamadık. O dönemde radyonun içerisinde bizim spikerimiz de vardı. Allah'a şükür ona bir şey olmadı. O sağ olarak kurtuldu. En büyük tesellimiz bu oldu. Radyomuzla ilgili de hiçbir şeyimiz kalmamıştı. Bir radyo evrakımız vardı ve başka bir şeyimiz yoktu. Yeniden arşiv oluşturmaya başladık. Şimdiki gibi bilgisayar, CD yoktu. Borçlandık bir verici kurmaya çalıştık. Bu sefer bize psikolojik baskı yapmaya başladılar. Her hafta benim evime terörle mücadeleden emniyet mensupları gelip 'Bana, ne yapıyorsun, burada mısın?' diye soruyorlardı. Pazar sabahı saat 09.00'da evime gelip beni tehdit ediyorlardı. Ailem ve ben bundan çok rahatsızlık duyduk. Radyoya gelip gidiyorlardı. Baktık bize burada bir hayat şansı tanınmayacaklar, radyoyu kapatmak zorunda kaldık."

Sürekli baskı altında kaldığını, bundan dolayı yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını ve 2 yıl sonra tekrar Türkiye'ye döndüğünde de kendisine yönelik baskıların devam ettiğini anlatan Mercanoğlu, o günler yaşadıklarını asla unutamayacağını söyledi.

"28 Şubat Müslümanlar için halen devam ediyor"

O dönem tutuklanan kimi kişilerin serbest bırakıldığını söyleyen Mercanoğlu, ancak dönemin bazı mağdurlarının 20 yılı aşkın süredir cezaevlerinde olduğunu hatırlattı.

28 Şubat'ın Müslümanlar için halen devam ettiğini söyleyen Mercanoğlu, "Ben kendimi, 28 Şubat mağduru olarak görmekten utanıyorum. Halen 28 Şubat'tan dolayı içerde bulunan ve 20 yıldan bu yana yatan insanların yanında benim mağdurluğumun esamesi bile okunmaz. Maalesef 28 Şubat bir ucuyla da halen devam ediyor. Hiçbir suça bulaşmamış, adam öldürmemiş, hırsızlık yapmamış, devleti soymamış ve hiçbir suçu olmayan, suçu sadece Kur'an-ı Kerim öğretmek olan onlarca kardeşimiz halen hapishanede çürüyor. Bu çok büyük bir zulüm, bir işkencedir. Bu büyük bir acıdır. FETÖ'cü hâkim ve savcıların vermiş olduğu kararlar neticesinde halen yatıyorlar. Kaldı ki onları hapsettiren, onları zindanda tutanların birçoğu zaten içerde yatıyor ve yargılanıyor." diye konuştu.

"O günleri unutamam"

Cezaevinde tutuklu olduğu süreçteki bir anısını da anlatan Mercanoğlu, şöyle konuştu:

"Bir görüş günüydü ve o zaman iki tane çocuğum vardı. Biri 6 aylık, diğeri 1,5 yaşında. Beni görmek için çocuklarımı da getirmişlerdi. Demir parmaklıkların arasından da onların bana ulaşmak için çabaladıklarını görüyorum. Bana gelmek sarılmak isteyen bir çocuk. Özlemiş, gelemiyor arada demirler var. Hapiste yatan bir insanın psikolojisini, özellikle uzun yıllar yatanların ailelerindeki ve evlatlarındaki psikolojinin ne olduğunu çok iyi anlıyorum. Çünkü kısada olsa yaşadım. O günleri halen unutamam."

"Sadece adaletin tecelli etmesini istiyorum"

Yaşadığı sıkıntılı dönemin ardından mesleğini yapmanın buruk sevincini yaşadığını sözlerine ekleyen Mercanoğlu, "En büyük dileğim, bizi türlü zorluklara iten 28 Şubat darbecilerinin hak ettikleri cezaya çarptırılmalarıdır. Sadece adaletin tecelli etmesini istiyorum."diyerek sözlerini tamamladı. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)