Feyzullah Zerey
Allah’ın marifet ve muhabbeti makamların en büyüğüdür. Bütün ibadet, taat ve kulluk bu iki şeye matuftur. Yani Müslümanlar, Yüce Allah’ı tanımak ve tanıdıkça da O’na muhabbetini ziyadeleştirmek için ibadet ederler. Nihayet rıza makamına ulaşırlar. “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” (fecr, 28) işte bundandır ki Mevlana, Rabbine döndüğü gün olan ölüm gününü “Şeb-i aruz” olarak yani düğün gecesi olarak değerlendirmiştir. Zira ölüm, dünya imtihanı ve meşakkatinden kurtulup Rabbinin rahmetine kavuşma günüdür. İşte “hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okur” sözü bütün korkuları yenen ve özellikle de en büyük korku olan ölüm korkusunu yenmeyi hedeflemiştir.

“Allah`ı bulan neyi kaybeder, Allah`ı kaybeden neyi bulur. Bulsa da başına bela bulur…” Bediüzzaman Hazretlerine ait olan bu söz gerçekten içinde çok büyük manalar taşıyan bir çekirdek gibidir. İman sayesinde Allah’ı ilah olarak kabul eden insan hakikate ulaşır ve kurtuluşa erer. Allah’a imanı olmayan, O’na kulluk etmeyen insan da başka şeylere kulluk yaparak hak ve hakikatten uzaklaşır ve sonsuz helakete sürüklenir.

Evet, Yunus ne güzel söylemiştir, “Ballar balını buldum kovanım yağma olsun” Allah’ı bulan her şeyi bulmuştur. O’ndan kopan ise her şeyden mahrum kalmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri şöyle buyurmuştur, “Evet, hiç mümkün müdür ki, insan, umum mevcudât içinde ehemmiyetli bir vazifesi, ehemmiyetli bir istidadı olsun da, insanın Rabbi de insana bu kadar muntazam masnuâtıyla kendini tanıttırsa, mukabilinde insan İmân ile Onu tanımazsa; hem, bu kadar rahmetin süslü meyveleriyle kendini sevdirse, mukabilinde insan ibâdetle kendini Ona sevdirmese; hem, bu kadar bu türlü nimetleriyle muhabbet ve rahmetini ona gösterse, mukabilinde insan şükür ve hamd ile Ona hürmet etmese, cezasız kalsın, başıboş bırakılsın, o izzet, gayret sahibi Zât-ı Zülcelâl, bir dâr-ı mücâzât hazırlamasın?

Hem, hiç mümkün müdür ki, o Rahmân-ı Rahîmin kendini tanıttırmasına mukabil, imân ile tanımakla ve sevdirmesine mukabil, ibâdetle sevmek ve sevdirmekle ve rahmetine mukabil şükür ile hürmet etmekle mukabele eden mü’minlere bir dâr-ı mükâfatı, bir saadet-i ebediyeyi vermesin?”

İnsanın yapmakla ve yapmamakla sorumlu olduğu davranışları vardır. İmanının gücü nispetince bunda başarılı olur. Onun başarısı Rabbini memnun etmesindedir.

İnsan imanı sayesinde aziz olur, değer kazanır o yüzdendir ki yeryüzünde “Allah, Allah” diyenler kalmayınca kainatın da kıymeti kalmayacak ve kıyamet kopacaktır. Kur’an-ı Kerimde “Semavat” ve “Ard” tan sürekli beraber bahsedilmektedir. Hâlbuki gökyüzü sonsuz büyüklükte olduğu halde dünya küçücük bir mekândır. Bu iki kelimenin sürekli beraber zikredilmesinde şu ince nükte göze çarpmaktadır. Değer; kemiyete göre değil, keyfiyete göre verilir. Dünyada iman ehli Müslümanlar yaşadığı için bunların yüzü suyu hürmetine dünya kıymet kazanmıştır. Dünyada iman ehli kalmayınca kıymeti de hiçe inmiş olacaktır, işte o zaman kıyamet kopacaktır.

İman, sadece Allah’a karşı tezellüldür. Hakiki imanı elde eden adam O’nun dışında başkalarına tezellül etmez, istibdadını kabullenmez, zalimlerin zulmüne karşı direnir. Zira Allah’a hakiki abd olan başkalarına abd olmaz. Evet, iman selamettir, iman özgürlüktür, iman izzettir.

“Kim insanları Allah’ın yolundan saptırıp isyâna sürükleyen ve birer ma’bud gibi kıymet verilen tâğutları reddeder ve Allah’a imân ederse, işte o, kopmaz ve kırılmaz, sapa sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah ise her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Bakara, 256)

Dünya ve ahiret saadeti iman sayesinde kazanılır. İman içinde bir cennet taşır. O yüzdendir ki iman ehli huzurludur, kalbi mütmaindir. O yüzdendir ki imanı kuvvetlendiren ameller insana mutluluk veriyor, insanı mesrur ediyor.

İmanın helaveti vardır. İman tatlıdır, hoştur… Enes b Malik Hazretleri rivayet ediyor: “Resulüllah (sallallâhu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: Üç haslet vardır ki kimde bulunursa o zât imanın halavetinin tadını tatmış olur. Bunlar; Allah ve Resulünü her şeyden daha fazla sevmek, sevdiği bir kişiyi sadece Allah rızası için sevmek, küfre dönmeyi ateşe atılıyor gibi kerih görmektir” (Buhari, iman, 9)

Yüce Allah’ın insana verdiği en güzel nimet, iman nimetidir. İman dışındaki bütün nimetler geçicidir. İman sayesinde hakikati bulan Müslümanlar sonsuz mutluluk ve huzur kazanmışlardır. Allah’ı bulan her şeyi bulmuştur sözü böylece daha iyi anlaşılmış olur.

Allah’ım, kalplerimizi İmân ve Kur’ân nuruyla nurlandır!