Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ``Halkımız bize diyor ki böyle böyle, düz liselerde, ortaokulda Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin hayatı seçmeli ders olsun. Kimse buna mecbur edilmiyor. İsteyen girecek bu derse. İsteyen girmeyecek. Kimse mecbur değil. Niye bundan rahatsız oluyorlar?`` dedi.

Başbakan Erdoğan, düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Erdoğan, ``ABD Başkanı Obama ile yaptığınız görüşme sonrasında sizin İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad`a bir mesaj götüreceğiniz ve bu mesajın İran`ın nükleer programı ile ilgili olacağı yönünde değerlendirmeler var. Siz böyle bir mesaj götürdünüz mü?`` sorusuna şu yanıtı verdi:

``Sayın Obama ile ilgili olarak, bu konuda bizimle herhangi bir görüşmeye girmedi ama şunu söyleyebilirim. Biz biliyorsunuz İran`ın nükleer programı ile ilgili zaten tavrımızı Tahran Anlaşması ile koymuştuk. Tahran Anlaşması ABD`nin talepleri istikametinde yapılmış bir anlaşmaydı. Bu anlaşma da Brezilya`nın o zamanki Cumhurbaşkanı Sayın Lula ile birlikte böyle bir adımı attık ve bu adımı kararlı bir şekilde sürdürdük. Bugün de bizim haklılığımız ortaya çıktı.

Şimdi ise biz tabii Sayın Obama`ya şunu çok açık ve net söyledik: Bakın dini lider Ayetullah Ali Hamaney şunu çok açık ve net söylüyor; diyor ki `bizim fıkhımızda, bizim şeriatımızda bir defa kitle imha silahı kullanılamaz. Böyle bir şeye yer yok.` Bunu söylüyor. Nitekim bu akşam da görüşmemizde bu ifadeyi yine kullandılar. Şimdi bunu söyleyen bir insanın bu ifadelerinden sonra ben `İran nükleer silah yapıyor` iddiasında bulunamam. Aynı şeyi Cumhurbaşkanı da teyit ediyor. Şimdi onların barışçıl amaçla bir nükleer program uygulama hakkı yok mu?

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı bugüne kadar geldiler, gittiler, baktılar ettiler falan, zaman zaman farklı şeyler söylediler. Ama `burada evet silah var` demiyorlar. İhtimalden konuşuyorlar. Ve en sonunda işi getirip zenginleşmedeki yüzde 20`ye dayıyorlar. Şimdi tabii bu işin tekniğini iyi bilenler, ben tekniğini çok iyi bilmem. Ama diyorlar ki yani yüzde 3,5`u zaten buldu mu, halletti mi ondan sonra yüzde 10, yüzde 20, hepsini yapabilirsin. Bu imkanı yakalarsın. Böyle de bir durum söz konusu. Öyle ise atılması gereken adım temennimiz odur ki dünya adil davransın ve dünya bu adaletini her yerde aynı şekilde göstersin. İşte şu anda İsrail`in durum ortada. İsrail`de bu kadar başlık var. Kimse bunun hesabını sormuyor. Bunun da hesabı sorulsun. Batı bunun da hesabını sorsun. Bunun hesabı o zaman bizde de tabii ister istemez, `dürüst davranmıyorlar, doğru davranmıyorlar, niçin?` diyoruz.``