Haber Merkezi
12 Eylül askeri darbesi döneminde 29 Temmuz 1981’de gözaltına alındıktan sonra işkence sonucu öldürülüp bir apartmanın 6. katından aşağı atıldığı iddia edilen, kimliği belli olmasına rağmen Kimsesizler Mezarlığı’na gömülen Süleyman Cihan’ın ailesi, darbenin liderleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya’nın yargılanacağı davaya müdahil olmak istedi.
 
Süleyman Cihan’ın kardeşleri Ahmet Cihan ve Songül Emre, İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ve Ağrı Bağımsız Milletvekili Halil Aksoy’la birlikte dün Ankara Adliyesi’ne geldi. Cihan ailesi, avukatları Aydın Erdoğan’ın vasıtasıyla Evren ve Şahinkaya’nın yargılanacağı 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dilekçe verdi. Adliye önünde bir açıklama yapan Tüzel, “Süleyman Cihan gibiler Erdal Eren gibi çocuk yaşta asılanların aileleri bu davayı takip edecek. Bütün işkenceciler, insanlık suçluları, bu halka hesap vermeli” dedi. Aksoy da, “100’lerce insan pencerelerden atıldı. Bunların hepsinden haberleri vardı. Ne kadar işkenceci varsa kendilerine başarı şilti verildi. Bu başarı şiltinin altında Kenan Evren’in imzası vardı” ifadesini kullandı.

Ahmet Cihan, “30 yıl sonra da olsa işkencede öldürülen, cesedi bile ailelerine verilmeyen, idam edilenlerin hesabı sorulmalı. Sadece Evren ve Şahinkaya’yla kalırsa yazık olur bu ülkeye” dedi.

‘Pencereden atıldı’
Songül Emre de “30 yıl sonra failler bulunacak mı?” sorusuna, “Ortadalar ama yargılanmıyorlar. Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Tayyar Seher onlar açıkta. Aile sürekli peşinde ve kimsesizler mezarlığına atılıyor. Bunun bedelini ödemeleri lazım. Yargılansınlar ama onlara dokunulacağını çok zannetmiyorum” yanıtını verdi.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verilen dilekçede, Cihan’ın 29 Temmuz 1981’de gözaltına alındığı, 30 Temmuz 1981’de öldürüldüğü, öldürüldükten sonra 6. kattan aşağı atıldığı ileri sürüldü. Adli tıp raporundaki çelişkili tespitlerle, Cihan’ın intihar etmediği, işkence sonucu öldürülüp atıldığı ve olaya intihar süsü verilmek istendiğinin sabit olduğu belirtilen dilekçede öezetle şu iddialara yer verildi:

“Camdan atlamasına rağmen vücudunda cam kesikleri olmadığı, Filistin Askısı tabir edilen işkence sonucu oluştuğu bilinen boyun bölgesindeki yarım ay biçimindeki ekimozlar izah edilemedi. İşkenceden çıkmış, elleri kelepçeli bir insan nasıl atladı, camın yüksekliği ne kadar, sıçrama gücünü nasıl buldu, güvenlik güçlerinin elinden nasıl kurtuldu soruları sorulmamıştır.

Süleyman Cihan kimliği belli olduğu halde kimsesizler mezarlığına defnedi. Kimliğinin yakalandığı anda bilindiği, dosyasından anlaşılıyor. Buna rağmen kimliği meçhul olarak defnedilmesi, suçu gizleme, suç delillerini karartma amaçlıdır.

Cihan, sanıkların bilgisi ve cesaretlendirmesi, işkence yapanlara yargılanmayacakları konusunda verdikleri açık ve örtülü güvenceler sebebiyle öldürülmüştür. Sanıklar, Cihan’ın öldürülmesinden azmettiren olarak sorumludur.”
 
‘Atladı öldü’ tutanağı
Süleyman Cihan’ın ailesinin mahkemeye sunduğu deliller arasında, Cihan’ın kızkardeşi Songül Emre’nin kardeşinin ölümünden sorumlu tuttuğu Mehmet Ağar imzalı tutanak dikkati çekti. 31 Temmuz 1981’de Sirkeci Emniyet ve Merkez Komutanlığı Şube 2. Müdürü Mehmet Ağar tarafından Kadıköy Cumhuriyet Savcılığı’na gönderilmek üzere düzenlenen tutanakta, Cihan’ın kimliğinin belli olduğu da açığa çıkıyor. Tutanakta, Cihan’ın, yasadışı sol bir örgütün merkez komite üyesi olmaktan 29 Temmuz 1981 günü saat 15.00 sıralarında yakalandığı, örgüt evi olduğu belirtilen Kadıköy Üstbostancı Yalı Yolu İpek apartmanına götürüldüğü, kapının kırılarak açılıp içeri girildiği, evin daha önce örgüt mensupları tarafından terk edildiği belirtildikten sonra şu ifadeler yer alıyor: “Evde araştırma yapıldığı esnada elleri kelepçeli olarak duran sanık ani bir hareketle, sol taraftaki odanın penceresinden kendisini boşluğa atarak, almış olduğu yaranın etkisi ile olay yerinde ölmüştür.”