Muhsin Şenol-DOĞRUHABER
Tüm dünyada olduğu gibi maalesef ülkemizde de uyuşturucu madde kullanımı giderek artıyor. Alınan tedbirlerin yetersizliğinin yanı sıra medyanın kullandığı dil de tartışılıyor. Uzmanlar yakalanan uyuşturucu zehrinin piyasa değerinin açıklanmasının psikolojik olarak insanları kolay yoldan para kazanmaya sevk edebileceği uyarısında bulundu. Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ele geçirilen uyuşturucu maddelerinin istatiksel anlamada insan hayatına verdiği zarar veya aldığı canlara dikkat çekilmeli.” tavsiyesinde bulundu.
“ELE GEÇİRİLEN UYUŞTURUCU MADDELERİN İNSAN HAYATINA VERDİĞİ ZARARA DİKKAT ÇEKİLMELİ”
Medyanın uyuşturucu ile ilgili dikkat çekici durumları yaparken ise çok dikkatli davranılması gerektiğini belirten Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kısa yoldan para kazanmak isteyenler medyadan büyük meblağları duyunca tahrik oluyorlar ve işin içine girebiliyorlar. Kötü insanlar için yeni kötülük kapıları açabiliyor. Medya uyuşturucu haberlerinde işin para ve cazibe yönünü ön plana çıkardığı zaman aslında baronları beslemiş oluyor, bundan dolayı daha çok uyuşturucu satanların ne kadar çirkin bir iş yaptığını ön planda tutmalıdır. Ele geçirilen uyuşturucu maddelerinin istatiksel anlamda insan hayatına verdiği zarar veya aldığı canlara dikkat çekilmeli. Avrupa ve Amerika`ya nazaran uyuşturucu kullanımı Türkiye`de daha az da olsa ciddi anlamda artış göstermiştir.” şeklinde konuştu.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan
“BAĞLANILACAK BİR DOST, BİR AİLE BULUNAMADIĞI ZAMAN MADDEYE BAĞLANILIYOR”
Aile yapısının bozulması ve boşanmaların artmasının uyuşturucu madde kullanımına etki ettiğini belirten Tarhan, “Artık batılıların hastalıkları bize geçti, bundan dolayı da uyuşturucu kullanımı artış gösteriyor. Karanlıkla mücadele etmenin en güzel yöntemi aydınlığı artırmaktır. Madde bağımlılığıyla mücadelede de doğruları ve iyilikleri orta ve uzun vaade artırmak lazım. Doğru yaşam tarzı, sosyal hedefler ve sağlıklı yaşamı toplumda oturtmak gerekiyor. Madde kullananlara baktığımız zaman geneli bunu mutlu olmak için kullanıyor oysa mutluluğu doğru bir şekilde bilse o yola düşmez. Mutluluk formülünü doğru bir şekilde öğretmek lazım. Çünkü insan mutluluğun peşinde koşarken bataklığa düşüyor. Ama mutluluğu bilimsel bir yoldan öğrenirse aslında uyuşturucunun büyük bir tuzak olduğunu görecektir. Madde kullananlar ve risk gurubunu ayırmak lazım, risk gurubu olanlar parçalanmış ailelerin çocukları diğeri ise kötü arkadaş ilişkileri olan gençlerdir. Risk grubuna sosyal destek sağlandığı zaman kazanılması muhtemeldir çünkü uyuşturucu bağımlılığı bağlanma duygusunun bir sonucudur. Bağlanacağı bir dost, arkadaş, aile bulamadığı zaman maddeye bağlanıyor. Bu durumda anne ve babaların çocuklarını eve bağlamaları lazım, bu konu da çalışmalar yapmaları gerekiyor.” dedi.
“GENÇLERE, ‘YALNIZ DEĞİLSİNİZ` DİYEBİLMEK LAZIM”
Uyuşturucunun boşluk kabul etmeyen bir zevk tuzağı olduğuna dikkatleri çeken Tarhan, “Bu konuda STK çalışmaları değerlidir STK`ların bu tür konulara aktif bir şekilde yönelmeleri gerekiyor. Maddeye bırakıp tekrar başlayanlarda çoğunlukta STK`lar burada devreye girip o gençlerin elinden tutması gerekiyor. Gençlere şunu hissetmeli ‘hayatta maddeden başka seçenekler vardır, onlarla da zaman geçirebilirim` bunu STK`lar hissettirebilir. Gençlere yalnız değilsiniz sizi seven bekleyen insanlar vardır demek lazım.” ifadelerini kullandı.
İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay
“BAĞIMLILARIN YÜZDE 48`İ ARKADAŞLARI VESİLESİYLE ALIŞIYOR”
‘Mahallene ve Okuluna Sahip Çık! Uyuşturucuya Hayır!` isimli programlarla ilgili gazetemize bilgi veren İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay, “Son beş yılda madde kullanımı gençliği sarıp sarmalamış durumda. Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ da çok çarpıcı bir cümle söyledi, ‘Türkiye uyuşturucu salgınının arifesinde` dedi. Bu olayın nasıl bir vahim noktaya geldiğini ortaya koyuyor. Bağımlılıkta mücadelede şunu görüyoruz: Uyuşturucu maddelerin yüzde 80`i sokaklarda satılıyor. Bağımlıların yüzde 48`i arkadaşları vesilesiyle alışırken yüzde 23`ü de meraktan alışıyor. Arkadaş çevresi, sokak ve merak birleşince de bize mahallenin önemini ortaya koyuyor. Mahalle önemli çünkü okul, cami, belediye ve sivil toplum kuruluşları hepsi mahallelerde bulunuyor. Dolaysıyla biz mahallemize sahip çıkar ve korursak bu insanlarımızı korumuş oluruz. Burada belki en önemli nokta okuldur. Çocuklar aileleriyle vakit geçirdiklerinden çok okulda arkadaşlarıyla vakit geçiriyor. Bunun için Milli Eğitim Bakanlığının konuya çok dikkatli eğilmesi gerekiyor. Aynı zamanda öğretmenlerinde çok hassas olması gerekiyor. Diyanet`e de burada görev düşüyor.” ifadelerini kullandı.
“BÜTÜN KURUMLARIN HASSAS DAVRANMASI GEREKİYOR”
Madde kullanımıyla mücadeleyi sadece emniyete yüklemenin yanlış olacağına dikkatleri çeken Atalay, “Medya bu konuda biraz duyarsız kalıyor. Ama medyaya da çok önemli görevler düşüyor. Burada şunu söylemek istiyorum. Belediyelerin sorumluğu konusunda bir uyarı yapmak istiyorum. Zabıtaların görevi insan sağlığına tehdit olabilecek müesseseleri denetlemektir. İşportacılar ile mücadele ediliyor. Fakat gençlerin yoğun olarak kullandığı kafeteryaların da çok ciddi denetlenmesi lazım. Kafeteryalar da bu işin merkezleri haline gelmiş durumda. 10 yıl önce Türkiye`nin sadece büyük şehirlerinde uyuşturucu kullananların olduğu konuşuluyordu. Ama şimdi ise Türkiye`nin 47 ilinde bu konuşuluyor. Yani Türkiye`nin yarısında fazlasında bu sorun haline gelmiş durumda. Dolayısıyla artık bütün kurumların hassas davranması gerekiyor.” dedi.
“TEHLİKENİN FARKINA VARMAK LAZIM”
Sentetik uyuşturucuların ölümcül boyutlarına dikkatleri çeken Atalay, “Eroin, esrar gibi uyuşturucu maddeler çok tehlikeli. Bunların da ölümcül boyutları var. Fakat sentetik uyuşturucu dediğimiz bonzai ise bunlardan yüz kat daha tehlikeli. Merdiven altı imal edilen sentetik plastik uyuşturucu olan bonzai ucuz olduğu için ve Türkiye`de de üretildiği için kullanımı yaygın. Tarım ilacı, fare zehri, solvent gibi maddeler var içinde. Bu uyuşturucu ise 1 ile 5 yıl arasında bağımlısının iç organlarını tahrip ederek öldürebiliyor. Bu tehlikenin farkına varmak lazım.” Şeklinde konuştuk.
“YAKALANAN UYUŞTURUCU MADDELERİN MADDİ DEĞERİ AÇIKLANMAMALI”
Yakalanan maddelerin piyasa değerinin açıklanmasının psikolojik olarak insanlarda kolay para kazanma yolu olarak algılanabileceğini belirten sözlerini şöyle noktaladı: “Yakalanan uyuşturucu maddelerin maddi değerinin açıklanmaması gerekiyor. Suç örgütleri, çeteler ve kolay yoldan para kazanmak isteyenlere teşvik olabilir. Nasıl ki sürekli uyuşturucu haberleri yapmak bazı gençlerde merak uyandırıyorsa aynı şekilde maddi değerinin çok cazip gösterilmesi de bir takım kişileri de harekete geçirebilir. Buna da dikkat etmek lazım.”
"ŞU KADAR İNSANI ÖLDÜRMEYE YETECEK KADAR UYUŞTURUCU YAKALANDI' DENİLMELİ”
HÜDA PAR da bu haftaki gündem değerlendirmesinde konunun vahametine binaen bir açıklama yaptı. Açıklamada, "Ülkemizde, uyuşturucu hakkında yapılan hemen her haberde “bilmem kaç milyon TL değerinde uyuşturucu yakalandı” şeklinde bir kalıp ifadenin kullanılması da ibret vericidir. Bu dil halkın dikkatini bu illetin zararlarından çok uyuşturucu ticaretinden elde edilebilecek gelire yöneltmektedir. Uyuşturucu ile mücadelede gerek operasyonu yapan birimler gerekse basının bu dili terk etmesi gerekir. Bunun yerine yakalanan uyuşturucunun kaç insanı öldürmeye yeteceği hesaplanarak zehirleyebileceği insan sayısı belirtilmelidir. HÜDA PAR olarak Başta Narkotik şube ve haber ajansları olmak üzere tüm kurumların uyuşturucu ile ilgili haber metinleri hazırlanırken “şu kadar TL değerinde uyuşturucu yakalandı yerine” “şu kadar insanı öldürmeye yetecek kadar uyuşturucu yakalandı” şeklinde tanımlar yapılmasını öneriyoruz." denildi.