Trafik kazaları hem Türkiye'de hem de dünyada can kayıplarına, yaralanmalara, sosyal ve psikolojik yıkımlara ve maddi kayıplara neden olan çok önemli problemlerden biri olmaya devam ediyor.
Son yıllarda trafik yoğunluğunda ve trafik kazalarında görülen artışların en önemli nedenlerinden birinin, toplumsal bir sorun haline gelen "alkollü araç kullanmak" olduğu belirtiliyor.
Alkol, hem kullanana hem de masum kişilere zarar veriyor. Sebep olduğu hasarlar nedeniyle sağlık sistemi ve toplum üzerinde büyük bir yük haline geliyor. Alkol nedeniyle her yıl dünya çapında 3,2 milyon insan hayatını kaybediyor. Araştırmalar ve istatistikler gösteriyor ki bütçeye de büyük zarar veren ve toplumsal bir sorun haline gelen alkolün trafik kazalarındaki rolü çok ciddi boyutlarda. Türkiye'de ölümlü kazaların yüzde 55'inde alkolün etkili olduğu vurgulanıyor.
Alkolün araç kullanımı üzerine etkisi
Alkol, alındıktan sonra hızlı bir şekilde kana karışır ve beynin çalışmasını yavaşlatır. Alkol alan kişinin kanına karışan miktar, ne kadar içtiğine, vücut ölçülerine, cinsiyetine, vücut yapısına, metabolizmasına, midedeki yiyecek çeşidine ve yiyeceğin miktarına göre değişir. Alkol kana karıştıktan sonra hiçbir yiyecek ya da içecek onun etkisini azaltmaz. Pek çok kişi alkol aldıktan sonra kahve içerek, egzersiz yaparak ya da biraz kestirerek alkolün vücuttan atılmasını hızlandırabileceğini düşünür. Oysa bunların alkolün yakılması üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Bunun için karaciğerin çalışmasına ve zamana ihtiyaç vardır.
Alkolün, kişinin araba kullanma becerisini olumsuz etkilediği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Çünkü az miktarda alkol bile herhangi bir işi yapabilmek için gerekli olan dikkat, özen ve beceriyi azaltır. Alkol ilk alındığında uyarıcı etki yapar, kişiyi sabırsız hale getirip, refleksleri yavaşlatır. Daha sonra merkezi sinir sistemi üzerinde genel anestezi (uyuşturucu) etkisi oluşturur.
Alkol miktarı arttıkça kandaki oksijen azalır ve beyin ihtiyacı olan oksijeni temin edemediği için işlevlerini yavaş yavaş kaybetmeye başlar. Bu, kişide uyku hali ve gevşemeye neden olur. Planlama ve karar verme süreçleri olumsuz etkilenirken saldırganlık artar. Psikomotor (dikkat, kuvvet, denge, tepki hızı, eş güdüm ve esneklik) koordinasyon azalır. Konuşma bozuklukları, kafa karışıklığı ve kısa süreli hafıza bozulmaları görülür. Kişideki uyku hali ve gevşeklik, araç sürücüsünü karşılaştığı yeni durumlarda fren yapmak, direksiyonu döndürmek, vites değiştirmek gibi tepkiler vermesini yavaşlatır. Tecrübeli araç sürücüleri bir trafik levhası gördüklerinde otomatik olarak uyum sağlar. Alkollü kişinin ise bunu sağlamak için ayrıca dikkatini vermesi lazımdır. Alkollü kişide hız tahmini ve kıyaslaması zayıflarken mesafe algısı da tümüyle bozulur. Hatta hızın korku veren etkisinden uzak kalarak hızı çekici bulma tutkusu başlar. Alkol kişiye gereğinden fazla özgüven de verdiği için bu durum hız ve mesafe algısındaki bozuklukla birleşince aşırı hıza neden olur ve mükemmel olduğunu düşünen sürücünün bile hata yapma olasılığını arttırır. Alkolün bu tesirleri sebebiyle bütün dünyada alkollü iken trafiğe çıkma yasaklanmıştır.
Alkolün neden olduğu trafik kazalarının acı bilançosu
2017'nin ilk 10 ayında meydana gelen 344 bin 332 trafik kazasında 3 bin 21 kişi hayatını kaybetti, 259 bin 521 kişi ise yaralandı.
Resmi verilere göre, trafiğe kayıtlı araç sayısının 20 milyonu aştığı Türkiye'de 2017 yılının ilk 10 ayında günde ortalama bin 147 kaza meydana geldi. Saatte 48 kazanın vuku bulduğu 10 aylık dönemde, günde yaklaşık 11 kişi hayatını kaybetti, 865 kişi de yaralandı.
Trafik Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanlığının, "Veriler trafik kazası sonucunda kaza yerinde meydana gelen ölü sayılarını içermektedir. " notuyla paylaştığı 2017 yılının ilk 10 ayının rakamlarına göre, alkol alıp direksiyona geçen 2 bin 691 sürücü ölümlü ve yaralamalı kazaya karıştı. Bu kazalar nedeniyle yüzlerce insan hayatını kaybetti, binlercesi ise yaralandı.
Ayrıca, trafik ekiplerince alkollü araç kullanan 80 bin 578 araç trafikten men edildi.
Alkollü araç kullanımında verilen cezalar
Kaza riskleri nedeniyle trafik polisi için sürücülerin alkol kontrolünün özel bir önemi vardır. Sürücü, alkol metre ile yapılan test sonucunda alkollü çıkarsa 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 48/5 maddesi gereğince para cezası ile cezalandırılır, aracı trafikten men edilir ve sürücü belgesi 6 ay süreyle geri alınır.
Aynı sürücü aynı suçu işlerse yine Kanun'un ilgili maddesi gereğince para cezasıyla cezalandırılır, aracı trafikten men edilir ve sürücü belgesi 2 yıl süreyle geri alınır. Aynı sürücü üçüncü kez alkollü olarak araç kullanırken tespit edilirse Kanun'un ilgili maddesinde belirtildiği şekilde para cezası ile cezalandırılır, aracı trafikten men edilir ve sürücü belgesi 5 yıl süreyle geri alınır. Ayrıca 6 aydan az olmamak üzere hafif hapis cezası uygulanır. 5 yıl süreyle geri alınan sürücü belgesi sahipleri, 5'inci yılın sonunda psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri muayenesi sonrasında tekrar değerlendirilir, durumu uygun olanlara belgeleri iade edilir. Bundan sonra tekrar yakalanan sürücünün her defasında ehliyetine 5 yıl süreyle el konur.
Alkollü araç kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye atma suçunu işleyen kişinin suçlu sayılması ve cezaya çarptırılması için trafik kazası geçirmesine gerek yoktur. Çünkü trafik güvenliğini zaten tehlikeye atmıştır ve bu durum ceza alması için yeterlidir.
Alkol bağımlılığına karşı alınabilecek önlemler
Alkol bağımlılığı konusunda bazı önlemler alınmalıdır. Öncelikle böyle bir sorunla karşılaşmamak için bireysel olarak arkadaşları iyi seçmek, sıkıntıları ve stresi yenebilmeyi öğrenmek, boş zamanı İslami, insani ve faydalı işlerle değerlendirmek, kendini tanımak ve ilgi alanını genişletmek gerekir.
Bireysel önlemlerin yanı sıra ailelerin de alkol bağımlılığı konusunda dikkat etmeleri gereken noktalar vardır. Anne ve baba, çocuklarının arkadaşları konusunda bilgi sahibi olmalı ve onları tanımaya çalışmalıdır. Alkollü içecekler ve maddeler hakkında kesin bir tavır takınarak bu konuda uyarıcı veya aydınlatıcı olmalıdır. Çocuğa İslami ve insani değerler öğretilmelidir.
Alkol bağımlılığının gelişmemesi için toplumsal olarak da bazı sorumlulukların yerine getirilmesi gerekir. Alkollü içki almaya isteklendiren toplumsal değerler ve koşullar değiştirilmeli, bunun yerine alkole karşı çıkan İslami değer ve inanç pekiştirilmelidir. Televizyon programları ve farklı reklamlar vasıtasıyla alkole teşvik kesinlikle önlenmeli, bu konuda sağlıklı bir bilinçlendirme yapılmalıdır.
Devletin denetim görevi
Alkol kullanımının önlenmesi konusunda kurum ve kuruluşlarca alınabilecek önlemler de söz konusudur. Anayasanın Gençlik ve Spor başlıklı 58'inci maddesinde, "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır." ifadesi mevcuttur. Bu maddeden de anlaşıldığı gibi gençlerin alkol, sigara, diğer bağımlılık yapıcı maddeler ve kumar gibi tehlikelere karşı korunmaları devletin görevlerindendir. Alkolle mücadelede önemli sorumluluklar taşıyan Milli Eğitim, Sağlık, İçişleri ve Milli Savunma bakanlıkları başta olmak üzere bünyesinde eğitim üniteleri ve eğitilmesi gereken genç kitleler bulunduran diğer bakanlıklar ve diğer devlet kuruluşları bu konuda görev ve sorumluluklarını yerine getirmeli ve elinden geleni yapmalıdır. Bunlar arasında alkol üretimini, ticaretini, satış günlerini, saatlerini ve yerlerini kısıtlamak, alım ve satım fiyatlarını, satılacak kişileri denetlemek gibi önlemler sayılabilir.
Türk Ceza Kanunu'nun 574'üncü maddesine göre, "18 yaşını doldurmayan bir genci sarhoş edebilecek bir madde veya içki verenler 2 aya kadar hapse mahkûm edilir." Bu yaş sınırı şimdi 21'e çıkarılmıştır. Buna göre denetimin daha dikkatle yapılması gerekir. Denetim ciddi bir şekilde yapıldığı zaman içki satışı yapan yerler hapis cezasını ve iş yerlerinin kapatılmasını göze alamayacaklarından gençlerin içkiyi temin etmesi güçleşecektir.
İslam içkiyi "hamr" adıyla haram kılmış ve yasaklamıştır
İslam hukukunda ahkâmın üzerine oturduğu esaslar veya gözettiği hedefler; dini, aklı, nefsi, nesli ve malı korumaktır. İslam'ın çok değer verdiği ve korumaya çalıştığı akla zarar veren alışkanlıkların başında alkol gelmektedir. Alkollü içkiler hem ferdî hem de içtimaî bir problemdir. Bunları kullanan fertlerin yanında ve çevresinde bulunanlar olumsuz etkilenir.
Kur'an-ı Kerim'de, "Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar, fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan uzak durursanız kurtuluşa erersiniz. Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?" (Maide/5, 90-91) buyururken, Hz. Muhammed (sav) de alkolle ilgili olarak, "Sarhoşluk veren her şey haramdır." (Buhari, Müslim) diye buyurmuştur.
Sonuç olarak, alkollü trafik kazaları ölüme neden olma oranı ve görülme sıklığı açısından çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yüksek tıbbi bakım masrafları ve maddi hasarın ötesinde, Türkiye'de trafik kazası kurbanlarının nüfusun en genç ve üretken gurubunu oluşturması kayıpların önemini daha da arttırmaktadır. Bunun yanı sıra trafik kazası yaralanmaları sonucunda ortaya çıkan tedavi masrafları, işgücü kayıpları ve maluliyetler de kişi ve ülke ekonomisini önemli derecede etkileyen ekonomik ve sosyal sorunlardır. Bu sorunlar alkol kullanıldığında daha şiddetli etkilenmeye bağlı olarak daha da artmaktadır. (İLKHA)