ADEM YALÇİN – DOĞRUHABER
Son dönemde Kudüs`e ziyaret amaçlı giden birçok Türkiye vatandaşı, Telaviv`deki Ben Gurion Havalimanı'nda uzun süreli sorgu ve zorunlu bekletilmeden sonra Kudüs'e geçebiliyor. Bir kısmı ise girişlerine dahi müsaade edilmeden sınır dışı ediliyor. Girişine izin verilen bazı Türkiye vatandaşları da çeşitli bahanelerle alıkonuluyor ve günler süren esaretin ardından serbest bırakılıyor.
Türkiye vatandaşlarının 10 yıl boyunca işgal altındaki topraklara girişlerine yasaklama getiriliyor.
Kamuoyuna ve medyaya yansıyan birçok uygulamadan bazıları şunlar:
26 Haziran 2015'te bir iftar programına katılmak üzere Kudüs`e giden Star gazetesi yazarı Halime Kökçe, Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk, TRT Haber`den Özden Ayvaz ve Hüseyin Günay, Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Levent Uslu, Sadakataşı Derneği Genel Başkanı Kemal Özdal ile aktivistler Dürdane Özdal, Fatih Bolcan ve Sümeyra Bolcan işgal topraklarının ilk durağı olan Telaviv`deki Ben Gurion Havalimanı'nda alıkonuluyor.
Alıkonulmalarına hiçbir gerekçe gösterilmeyen Türkiye vatandaşları, siyonistlerin kötü muamelelerine maruz kalıyor, yapılan sorgularında dedelerine kadar birçok isim soruluyor. 10 yıl boyunca işgal altındaki topraklara girişlerine yasaklama getirilen Türkiye vatandaşları daha sonra sınır dışı ediliyor.
28 Eylül 2017'de Türkiye vatandaşı Orhan Buyruk, Kudüs'ü ziyaret etmek için gittiği işgal altındaki topraklarda 'ajan' suçlamasıyla 21 gün boyunca alıkonuluyor. Esir olduğu süre içerisinde Buyruk, 2 metrekarelik küçük bir hücrede 20 gün boyunca tutuluyor. Bu süre zarfında 3 kez göstermelik bir şekilde mahkemeye çıkarılıyor. Mahkemede hiçbir şey sorulmuyor, hiçbir şey söyleyemiyor. 21 günün ardından serbest bırakılıyor.
"MAVİ MARMARA YOLCUCU OLDUĞUM GEREKÇESİYLE DEPORT EDİLDİM"
23 Kasım 2017'de kutsal mekânları ziyaret etmek için Kudüs'e giden Star gazetesi muhabiri Kemal Gümüş, Tel Aviv'deki Ben Gurion Havaalanı'ndan deport ediliyor. Gümüş, Tel Aviv'den deport edilişini kişisel Twitter hesabından, "Mavi Marmara yolcusu olduğum gerekçesiyle Kudüs`e gitmek için geldiğim Tel Aviv`den deport ediliyorum." ifadeleriyle duyuruyor.
22 Aralık 2017'de siyonistler tarafından işgal altındaki Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde yaşanan olayların ardından Türkiye vatandaşları Abdullah Kızılırmak, Mehmet Gargılı ve Adem Koç alıkonuluyor. Hiçbir gerekçe gösterilmeden alıkonulan Türkiye vatandaşları, esir oldukları süre içerisinde kötü muameleye maruz kalıyor. Daha sonra göstermelik bir yargılama sonucu 3 Türkiye vatandaşı, Mescid-i Aksa'nın bulunduğu işgal altındaki Doğu Kudüs'ün surlarla çevrili Eski Şehir bölgesine girişleri yasaklanarak, on binlerce dolar para cezasına çarptırılarak, serbest bırakılıyor.
15 Ocak 2018'de İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cemil Tekeli, 11 Ocak'ta başlayan Kudüs programının tamamlanması sonrası 15 Ocak'ta İstanbul'a dönerken Tel Aviv Havalimanı'nda alıkonuluyor. "Hakkındaki soruşturma tamamlanmadı." bahanesiyle halen alıkonulmaya devam edilen Tekeli'nin niçin alıkonulduğu hakkında ailesine dahi bilgi verilmiyor.
SORGU ESNASINDA DEDELERİNE KADAR İSİMLER SORUYOR
19 Ocak 2018'de Kayserili iş adamları Celal Hasnalçacı, Nedim Olgunharputlu, Fatih Çelik, Ahmet Yurtlu, Necati Ayrancı ve Şaban Andaç Mescid-i Aksa'da kılınan cuma namazının ardından Türkiye bayrağı açtıkları için siyonist çete tarafından alıkonuluyor. 6 iş adamına alıkonuldukları süre içerisinde psikolojik baskı uygulanıyor, pantolonlarını çıkartmaları isteniyor, sorguları esnasında dedelerine kadar isimler soruluyor.
22 Ocak 2017'de Türkiye bayrağı baskılı tişört giyen ve fes takan, aralarında çocukların da bulunduğu bir grup Türkiye vatandaşının Mescid-i Aksa`ya çıkan Pamukçular Çarşısı'nda siyonistler tarafından Harem-i Şerif`e girmeleri engelleniyor. Buna tepki gösteren gruba, siyonist çeteler saldırıyor ve Abdullah Kızılırmak ile Mehmet Kargılı alıkonuluyor. Her iki Türkiye vatandaşı hâlâ esaret altında.
SORGULAMALARDA ŞAHSİ TELEFONLAR İSTENİYOR
Buraya sadece birkaçını aldığımız örnekler son zamanlarda sıklıkla yaşanır hale geldi. Öyle ki Kudüs`e giden Türkiye vatandaşları daha İstanbul`daki havalimanında farklı bir muameleye tabi tutuluyor. Güvenlik kontrollerinde, ilk güvenlikten geçenler ikinci kez sadece siyonistlere özel güvenlik aramasından geçiriliyor. İşgal altındaki topraklara ulaşabilenler ise Telaviv Havaalanı'nda zorunlu bekleme salonlarına alınıyor ve birden fazla sorguya tabi tutuluyor.
Sorgulamalarda kişisel bilgiler, iş ve çalışmalarıyla ilgili detaylar, şahsi telefonlar isteniyor. Telefonlarını verenlerin telefonu inceleniyor, e-posta adresleri ve sosyal medya hesaplarının şifresi ile telefonlarının imajı alınıyor.
Türkiye vatandaşlarına, namaz kılıp kılmadıkları, namaz kılmak için hangi camilere gittikleri, hangi sivil toplum kuruluşlarıyla irtibatlı oldukları soruluyor, bu dernek ve vakıflardaki kişilerin isim ve irtibatları isteniyor.
TÜRKİYE VATANDAŞLARINA AJANLIK TEKLİFİNDE BULUNULUYOR
Özellikle Türkiye`deki Filistinli muhacirlerin isim ve irtibatlarının istendiği sorgulamalarda, Türkiye vatandaşlarından bazılarına açık bir şekilde ajanlık teklifinde bulunuluyor, bu teklifi kabul etmeyenler sınır dışı edilmekle tehdit ediliyor.
Uzun saatler süren sorgulamalar sırasında tehdit, kaba ve onur kırıcı muamelenin yanında bazen fiziki darp bile uygulanıyor.
Haklarında keyfi olarak sınır dışı kararı verilenler ise İbranice ve İngilizce metinleri imzalamak zorunda bırakılıyor, zorluk çıkaranların işgal altındaki topraklara en az 10 yıl girişine müsaade edilmeyeceğine dair karar alınıyor ve bu karara itiraz yolunun kapalı olduğu belirtiliyor.
Öte yandan, işgal altındaki topraklardan Türkiye`ye gelenler adeta ellerini ve kollarını sallayarak rahat bir şekilde giriş yapabiliyor. Siyonistlere, onların Türkiye vatandaşlarına uyguladıkları insanlık dışı muamelenin hiçbiri uygulanmıyor. Mütekabiliyet gereği olsa dahi hukuk dâhilinde bile bir sorgulamaya tabi tutulmuyorlar.
Hem hukukun hem de mütekabiliyet ilkesi gereği Türkiye vatandaşlarına yapılan bu hukuksuzluklar kabul edilemez bulunuyor. Mavi Marmara Gemisi'nde 10 Türkiye vatandaşını katleden, 100`ün üzerinde kişiyi yaralayan ve işkence eden siyonist çetelerin bile elini kolunu sallayarak güven içerisinde tatil yapmak için Türkiye'ye gelmesi tepkilere neden oluyor.
Öte yandan ABD'nin Türkiye vatandaşlarına yönelik vize muafiyeti kararı ile Avusturya, Almanya ve Hollanda'daki havalimanlarında, Türkiye vatandaşlarının köpeklerle aranarak küçük düşürülmesine aynı tonda yanıt veren Türkiye'nin, siyonistlerin yaptıklarına sessiz kalmasına ise bir anlam verilemiyor.