Allah Teala, nimet verdiği kuluna nimetini bildirmek için, o kapısını kapadığı zaman ona bir isteyici gönderip, onun kapısını çalıp yiyecek ister. İşte isteyicinin istemesiyle Allah'ın kendisine nimet vermiş olduğunu düşünmelidir.

Sellam b. Ebu Muti demiştir ki: 

"Ben bir hastayı ziyaret için yanına girdim, bir de baktım ki inliyor. Ben ona: 

"Sokağa atılmışları, barınacak yerleri olmayanları, kendilerine hizmet edenleri bulunmayanları hatırla" dedim. Bir müddet sonra onun yanına gittiğimde onun kendi kendine: 

"sokağa atılmışları, barınacak yerleri olmayanları, kendilerine hizmet edenleri bulunmayanları hatırla" dediğini işittim."

Abdullah b. Ebu Nuh demiştir ki:

"Sahillerin birinde bir adam bana: 

"Sen Allah'ın sevmediklerini ne kadar işledin? O sana, senin sevdiklerinden ne kadar verdi?" dedi. 

Ben de: "Bunları sayamam" dedim. 

O adam: "Allah seni üzecek, rezil ve kepaze edecek bir iş sana yaptı mı?" dedi. 

Ben de: "istediğim hiçbir şeyi benden men etmedi, ne istedimse, O'ndan mutlaka bana verdi. Yardım istediğimde mutlaka bana yardım etti." dedim. 

O adam: "İnsanlardan biri bu iyilikleri sana yapmış olsaydı, onun mükafatı senin yanında nedir? bana haber verir misin?" dedi. 

Ben de: "Ona verilecek mükafata gücüm yetmezdi." dedim. 

O adam: "O halde, Allah'ın şükrünü etmeye nefsini alıştırman daha layıktır. Çünkü eski yeni bütün nimetleri sana veren yalnız odur. Vallahi, Allah'a şükretmek, kullarına mükafat vermekten daha kolaydır. Zira Allah kullarının hamd etmeleriyle şükretmelerine razı olur. Yani kendilerine bir nimet verildiği vakit, "Elhamdülillah" derlerse o nimete şükretmiş olurlar." demiştir.

Süfyan-ı Sevri demiştir ki, 

"Allah Teala dünyada nimet verdiği kulunu ahirette rezil ve kepaze etmez. Zira nimet verdiği kulunun nimetini tamamlamak Allah üzerine haktır."

İbn-i Ebi'l Havari demiştir ki: 

"Ben, Ebu Muavıye'ye: 

"Allah Teala'nın bizim üzerimizdeki tevhid, (Allah'ın birliğine inanma) nimeti ne kadar büyüktür. Bu nimeti, bizden almaması için devamlı Allah'a dua ve niyazda bulunuruz." dedim. 

O da: "Allah Teala, üzerine, kulunun nimetini tamamlaması haktır. Allah Teala'nın vermiş olduğu bir nimeti tamamlamaması şanına yakışmaz. Allah için bir amel yapılırsa, onu kabul eder." dedi.

İbn-i Ebi'l-Havari dedi ki:

"Bir kadın bana, "ben evimde iken kalbim meşgul oldu." 

Ben de:  "Kalbini meşgul eden nedir?" dedim. 

O da: "Göz açıp kapayıncaya kadar Allah'ın benim üzerimdeki nimetlerini bilmek istiyorum. Yahut göz açıp kapayıncaya kadar benim üzerimde olan nimetin şükrünü eda etmekteki kusurumu bilmek istiyorum." dedi. 

Ben de: "Sen akılların bilmeye yol bulamayacağı şeyi öğrenmek istiyorsun" dedim.

İbn-i Zeyd demiştir ki: 

Bir meclisde bir kimse Allah Teala'ya hamd ederse, bu yüzden Allah Teala, o meclisde bulunanların hepsinin ihtiyacını giderir.

Allah Teala'nın indirmiş okluğu kitaplardan birinde: 

"Mü'min kulumu sevindirin, çünkü ona herhangi bir şey gelirse mutlaka,"Elhamdülillah, Elhamdülillah, Maşallah" der, 

Mü'min kulumu korkutun çünkü o, sevmediği bir şeyle karşılaşırsa, mutlaka "Elhamdülillah, Elhamdülillah," der. 

Kulumu sevindirdiğim zaman bana hamd ettiği gibi, onu korkuttuğum zaman da bana hamd eder. Kulum her zaman bana hamd ettiği için onu cennetime koyun"buyrulmuştur.

Veheb demiştir ki: 

"Bir abid Allah Teala'ya elli sene ibadet etti. Allah Teala, ona: 

"ben seni af ve mağfiret ettim" diye bildirdi. O da: 

"Ya Rabbi, benim için neyi mağfiret ettin, çünkü ben günah işlemedim" dedi. 

Bunun üzerine Allah Teala, onun boynundaki bir damara emretti, o da çarpmaya başladı. O abid uyuyamadı, namaz kılamadı, sonra damarın çarpması durdu, o da uyudu. Sonra ona bir melek geldi, boynundaki damarın çarpmasından duyduğu acıyı ona şikayet etti Melek de ona dedi ki: 

"Rabbin buyuruyor ki, senin elli sene yaptığın ibadet bu damarın sakin olmasına denktir."

İbn-i Ebi'd-Dünya zikretti ki: 

"Davud aleyhisselam: 

"Ya Rabbi! Benim üzerimde olan en küçük nimetini bana bildir" dedi. Allah Teala, ona: 

"Ya Davud! Nefes al" diye vahyetti. O da nefes aldı. Allah Teala, ona: 

"İşte senin üzerinde olan en küçük nimetim budur" buyurdu.