Üveysi sülalesi 17. yüzyıl başlarında I. Ahmed`in fermanıyla, Şükrullah Üveysi aracılığıyla İstanbul’a getirildi. Bu süreç sonrasında Hırka-i Şerif, Üveysi ailesinin İstanbul Fatih’te bulunan evlerinde ziyarete açıldı. Mukaddes hırkanın korunması amacıyla Sadrazam Çorlulu Ali Paşa, taş ve tuğladan bir hücre ile bitişiğinde bir çeşme ve imaret inşa ettirdi. Daha sonra Şeyh Osman Üveysi zamanında 1725`te ilk defa bir vakıf tesis edildi. Yapının ziyaretler için yetersiz kalması üzerine I. Abdülhamid 1780’de, bugün “Küçük Hırka-i Şerif Dairesi” veya “Eski Hırka-i Şerif Odası” olarak adlandırılan ve caminin avlusunda kalan bölümü inşa ettirdi. Hırka-i Şerif’in Ramazan ayının on beşinden Kadir Gecesi’ne kadar öğlen ve ikindi namazları arasında ziyarete açıldığı biliniyor.
HIRKA-İ ŞERİF CAMİSİNİN YAPILIŞI
II. Mahmud tarafından 1812`de yenilenen bölüm de zamanla yetersiz kalınca I. Abdülmecit devrinde Hırka-ı Şerif Camii yaptırıldı. Çevredeki binaların kamulaştırılarak yıktırılmasından sonra 1847’de başlayan inşaat, 1851’de tamamlandı. Caminin bulunduğu Muhtesip İskender Mahallesi adlı mahalle, Fatih Belediye Meclisinin 2008 yılında almış olduğu bir karar ile Keçeci Karabaş Mahallesi ve Mimar Sinan Mahallesi ile birleştirilmiş ve oluşan yeni mahallenin ismi “Hırka-i Şerif Mahallesi” olarak değişmiştir. Fatih Hırka-i Şerif Mahallesi, Akseki Caddesi’nde bulunan Hırka-i Şerîf Câmii, Hırka-i Şerif’in muhafaza edilmesi ve rahatça ziyaret edilebilmesi amacıyla yapılmıştır. Camii sekiz köşeli yapısıyla, Mescid-i Aksa’da bulunan Kubbetus Sahra ile de benzerlik taşıyor.
CAMİ MİMARİSİ
Hırka-i Şerif Camisini, kesme taştan ve sekiz köşeye müstenit sekiz pencereli 11,50 metre çapında bir kubbe örter. Sekiz büyük sekiz de yarım daire şeklinde 16 tane penceresi vardır. Pencerelerin üzerlerindeki 1850 tarihli yazılar Mustafa İzzet Efendi’ye, caminin içindeki Lafza-i Celâl, Hz. Peygamber’in, Cihârıyâr-ı Güzîn’in, Hz. Hasan ve Hüseyin’in isimlerini taşıyan levhaların yazıları ise, Sultân Abdülmecid’e aittir. Gerek plânında ve gerek yapımında büyük itina gösterilen cami iki katlı bir yapıya sahiptir. Üst katta cemâatin Hırka-i Şerîfi rahatça ziyaret etmelerini sağlayacak ayrı giriş ve çıkış koridorları, Hünkâr Dairesi, Hırka-i Şerif Odası, Üveys ailesi için meşrûta, tuvalet ve abdest alma muslukları, müezzin mahfili ve odalar yer alır. Camii girişinde son cemâât mahfili bulunur. Câminin kesme taştan ve tek şerefeli olan iki minaresi vardır. Minareler gövdeden ve binanın üstünden başlamaktadır. Şerefe korkulukları sekiz köşeli olup, külâhı ise, kurşun kaplıdır. Câmiye, üç kapılı avludan girilmektedir. Kıble yönündeki giriş kapatılmıştır. Cami yanısıra Üveysi ailesinin en yaşlı ferdi için bir meşruta, vekil dairesi, muhafızlar için kışla, vazifeliler için odalar yapılarak bir külliye oluşturulmuştur. Kışla ise bugün Hırka-i Şerif İlköğretim Okulu olarak kullanılmaktadır. Caminin kimin tarafından tasarlandığı kaynaklarda belirtilmemiştir.
CAMİ HARİMİ
Yanlardaki üçgen yüzeyleri bezemesiz olan minberin korkuluğunda breşle mermerin birlikte kullanıldığı ince çizgili motif dikkati çeker. Harimdeki pencerelerin ve kemerlerin içi köşelerdeki yüzey, mahfil çıkmalarının alnı ve alt dolgusu, kubbe kasnağındaki kemerlerin çevresi ve kubbenin içi alçı ve kartonpiyer süsleme gruplarıyla doldurulmuştur. Kubbenin iç taksimatı Tanzimat devri Osmanlı mimarisindeki yoğunluğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Çok büyük ve geniş pencerelerle aydınlanan caminin mihrap, minber ve vaaz kürsüsünde, koyu kırmızı renkli breş taşı çokça kullanılmış, daha az olmak koşuluyla beyaz mermere de yer verilmiştir. Bir imam-hatip ve iki müezzin-kayyım’ın görev yaptığı câminin vakit namazlarında 100-150, Cuma namazlarında ise 700-800 kişilik cemaâti bulunmaktadır.
AVLUSU
Câmi’nin hazîresi ve düzenli avlusu bulunmaktadır. Avlunun etrafı demir parmaklıklarla çevrili olup yerler kesme taştır. Avlusunda Kız Kur’an Kursu, görevlilere ait meşrûtalar, abdest alma muslukları, tuvalet ve musallâ taşı bulunmaktadır. Caminin bahçe avlusuna girerken, bina ölçüsüne göre çok büyük görkemli saray kapıları niteliğinde kapılar bulunur. Doğudan batıya doğru eğimli olan arsayı kuşatan parmaklıklı çevre duvarları batı yönünde istinat duvarı niteliğine sahiptir. Arsanın merkezinde cami yer almakta, bunun kuzeyindeki avluya doğu ve batı yönlerinden iki kapı açılmaktadır. Camiyi yanlardan ve kıble yönünden kuşatan bahçe, çevre duvarlarındakilerin eşi olan parmaklıklarla bahçeden ayrılmış, arsanın güneydoğu köşesinden bu bahçeye üçüncü bir kapı açılmıştır. Batıda ve güneydoğudaki kapıların caminin yan cephelerindeki Hünkar Kasrı girişleriyle bağlantılı bulunduğu, asıl cümle kapısının doğudaki olduğu anlaşılmaktadır. Ancak doğuda bulunan bu kapa daha sonradan kapatılmıştır. Avlu girişleri kesme küfeki taşı ile örülmüştür. Doğu ve güneydoğu kapılarının ahşap kanatları kare ve dikdörtgen biçiminde tablalara ayrılmış, üst kısımlarına kemere paralel küçük tablalar konulmuş bunların içi çinko ile kaplanmış, karelerin içine birer altıgen, dikdörtgenlerin içine de birer baklava motifi oturtulmuştur. Sekizgen planlı caminin kuzeyinde iki katlı Hünkar Dairesi, güneyinde mihrap duvarına bitişik yine sekizgen planda kubbeli Hırka-i Şerif Dairesi vardır. 19. yy. İstanbul camilerinin karakteristik unsuru olan ve binaların giriş cephelerini oluşturan hükümdar daireleri arasında, Hırka-i Şerif Hünkar Dairesinde, cuma namazı sonrası kabulleri ve bayramlaşmaların da yapıldığı yerdir.
HIRKA-I ŞERİFİ ZİYARET GİRİŞİ
Caminin kuzey cephesinin yanlarında cami girişine göre simetrik konumda, basık kemerli birer ziyaretçi girişi bulunmaktadır. Cepheden geriye çekilmiş olan ziyaretçi girişlerinin önündeki eyvanların açıklıkları ikişer sütunla geçilmiştir. Ayrıca doğu ve batı cephelerinde de, bu kesimin üst katını kaplayan Hünkar Kasrı’na ait çıkmaların altında birer giriş yer alır. Söz konusu çıkmalar yine dörder sütuna oturmaktadır. Hünkar Kasrı’na geçit veren bu yan girişlerden doğudaki olanı günümüzde kadın ziyaretçilere tahsis edilmiştir. Bütün bu girişler birbirlerine, oldukça karmaşık bir düzen gösteren sofalar, koridorlar ve merdivenlerle bağlanmış, Hırka-i Şerif dairesi ile olan ziyaret bağlantısı, harimi yanlardan kuşatan iki katlı geçitlerle sağlanmıştır.
HIRKA-I ŞERİFİN BULUNDUĞU BÖLÜM
Hırka-i Şerif Cami düzeninde göze çarpan eksen üzerindeki düzeninde ağırlık merkezi kutsal emanet mekanıdır. Sekizgenin seçilmesinde olduğu kadar, mihrap arkasındaki yeri ile de dikkati çeker. Bu sekizgen planla ulaşım bakımından da tatmin edici bir sonuca varılmıştır. Ziyaretçiler bir koldan girip kutsal emaneti görmekte, cami mekanı etrafından dolaşmak suretiyle öbür koldan çıkarak bina kapısına kesintisiz bir dolaşım yolu ile dönmüş olmaktadır. Bu yapıdaki en önemli amaç ziyaret dolaşımını düzenlemektir. Caminin giriş holü mahiyetinde bir dikdörtgen mekan, sekizgen planlı ve iki kat yüksekliğindeki harimin kıble tarafında, zemin katı Hırka-i Şerif’in korunmasına, üst katı ise ziyaretine tahsis edilmiş yine sekizgen planlı emanet mekanı sıralanmaktadır. Giriş holünün iki yanında, simetrik kanat halinde, içine ikişer sütunlu revaklardan girilen ve ziyaretgaha yol açan dikdörtgen giriş sofaları yerleştirilmiştir. Bu sofaların ardında Hünkar Dairesi odaları, iki kanatta simetrik ve dörder sütunlu yan giriş revakları yolu ile erişilmek üzere ara sofalarla cami ve ziyaret mekanına bağlantıları sağlanarak yer alırlar. Mihrap arkasında bulunan ve camiye kapalı olan emanet mekanına iki yan sofadan ve cami sekizgenini izleyen iki yandan dolanan koridorlardan geçerek ulaşılmaktadır. Hırka-i Şerif’e tahsis edilen kesim dış görünümü itibariyle sekizgen prizma biçiminde, basık kubbeli bir türbeyi andırır. Hırkanın, ziyaret dönemleri dışında korunduğu zemin katın kıble yönündeki kenarında yuvarlak bir pencere, yanlardaki üçer kenarda da kare açıklıklı birer pencere görülür. Bu bölümün kuzey yönündeki kenarı ise cami kitlesine bitişmektedir.