İşte bu yerilemeyecek, eleştirilemeyecek sevgidir. Hatta bu en güzel sevgi çeşididir. Peygamber sevgisi de böyledir. Bununla, sevenin kalbi ve aklını sürekli meşgul eden, sevdiğini aklından çıkarmamasına sebep olan özel sevgiyi kastediyoruz.
Yoksa her müslümanın kalbinde Allah ve peygamber sevgisi vardır ve İslâm'a da ancak o sevgi sebebiyle girerler.
İnsanlar bu sevgi hususunda çok farklıdırlar ve bu o kadar fazladır ki hakikatini ancak Allah bilir. İki halilin (samimi dostun) aralarındaki sevgi ile başkaların arasındaki sevgi farkı ne kadar çoktur. Allah'ın yüklediği mükelleftik yükünü hafifleten, cimriyi cömert ve korkağı yiğit yapan, zihni cilalayan, nefsi terbiye eden, hayatı hoş yapan işte bu sevgidir, diğer dünyevî haram aşk değil! Allah'la buluşma gününde gizliler açığa vurulduğunda bu kimselerin ortaya çıkarılan gizlilikleri kulların açığa vurulan en güzel gizlilikleri ve sırlandır.
Şairin dediği gibi:
Size sadece sırların açığa vurulacağı o günde çıkarılacak
Kalbinizde gizlenmiş sevgi
Yüzü nurlandıran, göğsü açan, kalbi dirilten bu sevgidir işte.
Allah kelâmını sevmek de bu türdendir. Bu Allah sevgisinin alâmetlerindendir. Sendeki veya başkasındaki Allah sevgisinin miktarını öğrenmek istersen kalbindeki Kur'an sevgisine ve ondan dinledikleri şarkı ve oyunlarla coşan oyun-oynaş ehli kimselerin bunları dinlediklerinde duydukları hazdan daha büyük haz alıp almadığına bak. Bilindiği gibi bir kimseyi seven onun sözünden ve konuşmasından herşeyden çok hoşlanır.
Şair derki:
Beni sevdiğini iddia ediyorsun neden mektubumu attın.
Ondaki hoş ve tatlı hitabı hiç düşünmedin mi?
Osman b. Affan der ki:
"Kalbimiz temizlense Allah'ın kelâmına (Kur'an'a) doymaz".
Seven, nihaî gayesi ve maksadı olan sevgilisinin sözüne nasıl doyar?
Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir gün Abdullah b. Mesud'a:
"Bana Kur'an oku" dedi. Abdullah:
"O sana indirildi, ben mi okuyayım sana?" dedi.
Peygamber: (Sallallahu aleyhi ve sellem):
"Ben onu başkasından dinlemekten hoşlanırım" buyurdu.
Abdullah Nisa sûresinden okumaya başladı.
"Her ümmetten bir şahid, seni de bunlara şahid getirdiğimiz zaman (halleri) nice olur?" (Nisa, 41) âyetine geldiğinde Rasûlullah:
"Tamam, yeter" buyurdu.
Abdullah başını kaldırdı, Rasûlullah'a baktı: gözlerinden yaşlar akıyordu.
Sahabeler bir araya geldiklerinde aralarında Ebû Musa varsa ona "Ey Ebû Musa, bize Rabbimizi hatırlat" derler, o Kur'an okur, onlar da dinlerlerdi.
Vallahi Kur'an aşığının ondan duyduğu zevk, lezzet haz ve vecd şeytanî semâyı (şarkı vs.) dinleyenlerin duyduklarından kat kat fazladır. Bir adamın zevk, vecd, coşku ve hazzının âyetleri dinleme yerine şiir dinleme Kur'an dinleme yerine şarkı dinleme yönünde olduğunu görürsen -ki şair böylesini şöyle tasvir eder:
Yanında Kur'an hatmediliyor; taş gibi katısın
Bir beyit şiir okunuyor; sarhoş gibi sallanıyorsun.
İşte böyle birisini görürsen bil ki bunlar o kimsenin kalbinin Allah sevgisinden Kur'an sevgisinden tamamen boş olup, kalbinin şeytanî musikilerle meşgul olduğunun alametidir. Bu mağrur ise iyi bir hal üzere olduğunu sanar.