"Abum Rabum" adlı roman türündeki kitabını okuyucusuyla buluşturan yazar İskernder Pala Ortadoğu'da yaşananları, görülmeyenleri ve oynanan oyunları değerlendirdi.
Pala, gençlere rol model sunmak amacıyla, önceki romanlarındaki hikayeleri kişiler üzerinden kurguladığını söyledi.
Son iki romanında toplumsal meseleler üzerinden ilerlediğini belirten Pala, Ortadoğu'da yaşananların edebi eserlere yansımasının önemine değindi.
Pala, Mezopotamya için "insanlığın beşiği" ve "medeniyetin evveli" ifadelerini kullanarak, "Orada tarih 20 bin yıl geriye gidiyor. Batı tarihi ise 3-4 bin yıl geriye gidebiliyor en fazla. O zaman bu bir çatışma. Yani 4 bin yıllık birikimin insanları, 30 bin yılı yok etmeye çalışıyor. Neden yok etmeye çalışıyor? Birinci soru bu. Rakip gördüğü için mi? Oradaki uyanışı engellemek için mi? Işığın oradan geldiğini kapatmak için mi? Bunun için orada ne varsa yağmalıyor, tahrip ediyor, yok ediyor." diye konuştu.
Pala, Ortadoğu'daki savaşların siyonizm tarafından körüklendiğinin altını çizerek, Hz. İbrahim'in evrensel mesajlarının Yahudiler tarafından doğru anlaşılmadığını dile getirdi.
"Hz. İsa Kudüslüydü ama keşke Parisli olsaydı"
Kudüs'ün 3 ilahi din için mübarek olduğunu kaydeden yazar, Kudüs'ün Müslümanların yönetiminde olduğu sürece 3 din için de mübarek olarak devam edeceğini sözlerine ekledi.
İskender Pala, Kudüs'ün bütün peygamberlerin ayak izlerinin biriktiği kutsal bir emanet olduğuna dikkati çekerek, "Bir tarafta Kudüs'ü elde etmeyi iman meselesi sayan siyonizm var. Çünkü 'Davut Krallığı'nı orada kurmak, kitaplarında bir iman meselesi. Öbür tarafta 3 dinin ortak yaşabileceğini savunan bir Müslüman dünya var. Hristiyan dünya ise 'Hz. İsa Kudüslüydü ama keşke Parisli olsaydı veya New York'ta doğsaydı daha iyiydi. Haçlı seferlerini de zaten boşuna yapmışız' gibi bir algı içerisinde. Batı zihniyetinin bakış açısı budur." ifadelerini kullandı.
Batı'nın, Doğu'nun kimliğine el koyduğu yorumunu yapan Pala, şöyle devam etti:
"Babil Kulesi dediğimiz kulenin 4. katı hukuk, 3. katı demokrasi katıdır ama 'Demokrasiyi biz bulduk' diyen Batı'nın karşısında saygı duyup boynumuzu bükmemiz isteniyor. 'Stratejiyi biz bulduk, hukuk sistemini biz getirdik, parayı biz bulduk, para olmasaydı ne olurdu bu insanlığın hali?' diye algı savaşı yürüten Batı, çok vicdansız bir şekilde Doğu'yu yok etmekte. Doğu dediğimiz yer, Uzakdoğu değil, insanlığın beşiği olan, Dicle ile Fırat'ın arası, yani bereketli topraklar. Bu bereketli topraklar, tarih ve tarihi eser bakımından da o kadar bereketli ki 'Benim tarihim senin tarihini döver, benim kültürüm senin kültürünü döver' diyebileceğimiz kadar bizim ama biz orada ne olduğunu, neyin farkına varmamız gerektiğini bilmediğimiz için, yabancıların elimize tutuşturduğu silahlarla birbirimizi öldürüyor, sonra karşılıklı ölen de öldüren de şehadet getiriyoruz. Trajedi bu."
"Savaşın gerçek failleri"
İskender Pala, son romanı "Abum Rabum"da Ortadoğu'daki insanlığın sancısını dert edindiğini anlatarak, kitabın adının "Yüce Baba" anlamına geldiğini sözlerine ekledi.
Roman vesilesiyle insanları uyandırmaya çalıştığını aktaran Pala, düzenli bir araştırma ve çalışmayla her yıl bir kitap yazdığını kaydetti.
Pala, "Abum Rabum" için Japonya, Amerika, İtalya, Mısır, Filistin'de incelemeler yaptığına değinerek, şu değerlendirmede bulundu:
"Ortadoğu'da bu kadar kan dökülürken, bu kadar karmaşa ve hercümerç varken, dünyanın neresine ne oluyor da sadece Ortadoğu'da bütün bu acılar, trajediler yaşanıyor? Ortadoğu'da bir kurşun atıldığında o kurşunun parası dünyanın neresinde kimin cebine gidiyor? Ortadoğu'da bir bebeğin kanı toprağa damladığında acaba dünyanın neresinde kimin biti kanlanıyor? Tamam, savaşanlar Müslümanlar da bu savaşın gerçek yöneticileri, gerçek tacirleri ve gerçek failleri Müslümanlar mı silahı elinde tutanlar mı yoksa silahı üretip teorileri oraya gönderenler mi? Ortadoğu neden bu kadar karışık? Bunu sancı edindim ve anlatabileceğim en güzel üslup, bir polisiye, CIA, MOSSAD, MİT hikâyesi olabilir diye düşündüm."
Kapı Yayınları'ndan çıkan romanın karakterlerini ve mekânlarını masa üzerinde kurguladığını bildiren Pala, hazırlık sürecinde Sümercenin mantığını da öğrendiğini söyledi.
Kitabı "Bir İbrahim Romanı" üst başlığıyla çıkaran İskender Pala, toplumun ihtiyacı olan meseleleri anlatmaya devam edeceğini ifade etti.