VAN - Suriye de yaşanan katliamın gündeme getirildiği Özgür Der Van Şubesinde konu ile ilgili olarak bir konuşma yapan Suriye araştırmacısı Tayfur Bayraklı, Ortadoğu da oluşan kıyam hareketlerinde artık bir yola girildiğini ve bu yolun dönüşü olmadığını ifade ederek, "Son bir yıl içerisinde insanların en temel haklarından olan söz söyleme haklarının ellerinden alındı. Toplumun içinde rejim tarafından görevlendirilen ajanların cirit atıyor. Çoğunun yönetim biçimleri sözde İslami olmasına rağmen cezaevlerinin, zindanların İslami Hareket mensuplarıyla dolu olduğu bir coğrafya. Yıllardır binlerce kişinin öldürüldüğü, binlercesinin ise doğup büyüdükleri coğrafyaları terk edip başka ülkelerde yaşama mecburiyetinde kaldığı, insanların insani değerlerinin yoksun bir şekilde yaşamaya mahkûm bırakıldığı rejimler. Bir gün bir pazarda bir yiğit çıkıyor yıllardır içinde biriktirdiği kini, nefreti adeta tağutların yüzlerine vururcasına özgürce, insanca, Müslümanca yaşama hakkı yolunda kendini feda ediyor. Bir kıvılcımdı o kardeşin Tunus sokaklarında kendini yakması ama bu kıvılcım kısa zaman içerisinde bir aleve, alevlere dönüştü. Allah'ın vaadi olan günler elbette dönecekti. Bu kıvılcım Tunus'tan Cezayir'e Mısır'a Libya'ya Bahreyn'e Ürdün'e ve Yemen'e kimisinde çok kimisinde azdı etkisi fakat artık bir yola girilmişti dönüşü olmayan bir yol." dedi.

"Müslüman Kardeşlerimiz İçin Dua Edelim"
"Devrimler sonrası yönetime gelen Müslümanların bir şey yapamıyorlar, bakın Filistin yine kan ağlıyor" ifadelerinin haksız ifadeler olduğunu belirten Bayraklı, "On yıllardır ülkenin tüm kurumlarını ellerinde bulunduran bu zalim yönetimlerin pislikleri elbette bir gün de temizlenip güllük gülistanlık olacak diye hayaller kurmamak gerek. Kendimizi düşünelim. Ergenekon vari yapılanmaların davaları yıllardır hala tamamlanabilmiş değil! Bu tür işler zaman alır. Hakkı ve adaleti tesis noktasında Allah'ın hükümlerinden şaşmamaları için sabredip oralardaki Müslüman kardeşlerimiz için dua edelim." çağrısında bulundu.

Darbeyle başa gelen Hafız Esad'ın çok geçmeden bütün muhalifleri tasfiye ederek, bu tasfiye hareketlerinin en dramatik olanının 1982 yılının Şubat ayında Hama'ya saldırması ve taş üstünden taş bırakmaması olduğunu ifade eden Bayraklı, " Katil despotik rejim hiçbir muhalif kuruma kişiye hayat hakkı tanımadı. Kemalist diktatör batıcı-laik inkılâplarının tesisi yolunda Müslüman halkı istiklal mahkemelerinde idama mahkûm etmesi neyse Katil Esad'ın Hama'da yaptıkları da aynı şeydir. Hafız Esad'ın 2000'de ölümüyle yerine geçen oğul Esad ise reform söylemleriyle başa geldi ancak, bu söylemlerinin hiçbir şekilde gerçeği yansıtmadığı kısa zamanda ortaya çıktı ve babasının yolunda olduğunu tescil etti" ifadesini kullandı.

"Müslümanları Zan Altında Bırakan Bir Bakış Açısı Mevcut"
Suriye de oluşan hareketin 1 yılını doldurduğunu ve bu hareketin liderliğinin İslami camiada olduğundan şüphe edilmemesi gerektiğini ifade eden Bayraklı, " Bunların çoğu dinlerine bağlı insanlardır. İslami camia bu devrime ağırlığını koymuştur. Her Cuma Müslümanlar Cuma namazı çıkışı barışçıl gösteriler yapıyorlardı, hala da bu gösteriler Suriye'nin her tarafında devam ediyor. Müslümanları zan altında bırakan, bütün İslami kesimleri en radikalinden en ılımlısına kadar sanki hepsi Amerika'nın İsrail'in ajanıymış gibi lanse etmeye çalışan bir bakış açısı mevcut. İhvan'ı, Taliban'ı, En-Nahda'yı ajan, işbirlikçi gibi lanse edip kendilerini de anti-emperyalist anti- kapitalist zalimlerin karşısında mazlumların yanındaymış gibi göstermeye çalışıyorlar. Bu bakış açısıyla Müslümanları aciz ve küçük düşürmeye çalışıyor! Fakat buradaki asıl sorun bazı Müslümanlarında bunların söylemleriyle hareket etmesi onların düşünüş biçimleriyle düşünmeleridir." diyerek devrim sürecini iyi değerlendiremediklerini ifade ettikleri kesimlere göndermede bulundu.

 

"Bu Rejim İsrail'in Güvenliğinin Teminatıdır"
18 Martta Kanada'nın Büyük Şehirlerinden Calgary'de Suriyeli Muhaliflerle, Diktatör Esed yandaşları karşı karşıya geldiği bir olayda. Esed Yanlısı grubun içinde İsrail Bayrağı dalgalandığını belirten Bayraklı, " Bu görüntü her şeyi özetleyen bir görüntüdür. Baas zulmünün gitmesi noktasında yerine Filistin davasına Baas'tan daha duyarlı olan Suriye halkının geçeceğinden endişe edilmesinin anlamsızdır. Asıl meselenin Filistin hassasiyeti değil, başkalarının oradaki hesaplarıdır. Geçtiğimiz aylar Esed rejiminin İsrail'e karşı sözde direniş ve karşıtlık taraftarı rolünün ve bu yöndeki iddiaların asılsız olduğunu ortaya koymuştur. Esed rejiminin önde gelen isimlerinden olan Rami Mahluf, bu gerçeği şu şekilde dile getirmiştir: "Bu rejim İsrail'in güvenliğinin teminatıdır." ilerleyen zamanlar Şam rejimi ile Golan teslimiyeti arasındaki organik bağları ortaya çıkaracaktır." iddiasında bulundu.

Dünya Müslümanlarının Suriye hakkında bir daha duruşlarını netleştirmeleri gerektiğini ifade eden Bayraklı, "Eğer Müslümanlardanız diyorsak, kendimizi hakkın adaletin temsilcileri olarak görüyorsak ki elbette böyle bir misyonumuz var bu misyonumuzun gereğini yerine getirip mazlum Suriye halkının yanında durmamız onlara elimizden gelen her türlü yardımı esirgemememiz İslami kimliğimizin bize yüklediği sorumluluklardandır."dedi.

"Esed Zalim de Ali Abdullah Salih Ve Suudi Yönetimi Çok mu Adil?"
Panel sonrası salonda bulunan dinleyicilerden birinin, bu gün Suriye hakkında koparılan yaygaranın ve Avrupa - Amerika - Türkiye üçlüsünün zulme karşı bu duruşunun Yemen ve Bahreyn hususunda niye bu kadar ön plana çıkarılmadığını, Suudi güçlerinin orada işlediği katliamlara niye sessiz kalınıp hiçbir şey söylenmediğini ifade eden sorusuna panelistlerin, " Orada öldürülenlerin sayısı fazla değildi. Onun için üzerinde durulmadı" şeklinde verdikleri cevap salonda bulunan dinleyiciler tarafından " bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" diyerek ciddiyetten uzak bulundu.

Konu ile ilgili bir değerlendirmede bulunan katılımcılardan M. Nuri Gültepe tepkisini dile getirerek, " Ne demek öldürülenlerin sayısı azdı. Müslümanların öldürülmesinin değerli olması için çok mu öldürülmeleri lazım? Esed zalim de Ali Abdullah Salih ve Suudi yönetimi çok mu adil? Eğer zulme karşı durulacaksa topyekûn durulmalıdır" diyerek tepkisini dile getirdi. (Fikret Özkan - İLKHA)