MEHMET ERKAN YAVUZ- İSTANBUL
Darbe girişiminin engellenmesiyle hızlanan FETÖ ile mücadele süreci devam ederken, başta 28 Şubat'ın darbeci medyası olmak üzere sol-ulusalcı-seküler basın gruplarının, İslami değerlere ve bu değerlerin savunulmasına yönelik saldırıları sürüyor. Her fırsatta fikir özgürlüğünden bahsedip, gazetecilerin ve sosyal medyada fikir beyan edenlerin soruşturmalara maruz kaldığını iddia ederek eleştirilerde bulunan bazı kesimler, söz konusu İslami kesim veya İslami hassasiyetler olunca fikir özgürlüğü demeden saldırıya geçerek, adeta linç kampanyası başlatıyorlar. Bazen lokal bazen de hiç olmamış olaylar üzerinden İslam`ı ve Müslümanları hedefine koyan kesime cevap, Eğitim ve Medya camiasından geldi. Organize bir edepsizlik yürüten kesimi gazetemize değerlendiren Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) Başkanı Aslan Değirmenci, kartel medyasının bu topraklardan sökülüp atılmanın eşiğine geldiklerini bildiklerinden dolayı, Müslümanlara ahlaksızca saldırdığını belirtti.Eğitim Birsen Genel Başkan Yardımcısı Latif Selvi ise yaşananları şu şekilde ifade etti; “Din düşmanı bir zihniyeti topluma dayatma yaklaşımıdır. Esasen bu bir mühendislik projesidir, net bir şekilde toplumu kendilerine dönüştürme planıdır. Bu yaklaşımların tamamını kınıyoruz. Kendi saplantılarıyla şekil verdikleri dünyayı bize dayatmalarını kabul etmiyoruz.”
28 ŞUBATÇI MEDYA 'BİN YIL' HEDEFİYLE YOLA DEVAM EDİYOR
Her fırsatta fikir özgürlüğünden bahsedip, gazetecilerin ve sosyal medyada fikir beyan edenlerin soruşturmalara maruz kaldığını iddia ederek eleştirilerde bulunan bazı kesimler, söz konusu İslami kesim veya İslami hassasiyetler olunca fikir özgürlüğü demeden saldırıya geçerek, adeta linç kampanyası başlatıyorlar. Oluşturdukları algıyla iktidarı galeyana getirip toplumun önemli bir kesimi üzerinde baskı kuruyor, hedef gösterip, ötekileştiriyorlar.İslami değerlere olan düşmanlıklarında hızını alamayan güruh, Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sünnetine dayanarak fetva veren Diyanet'i, hatta bu fetvalarda kaynak gösterilen Kur'an-ı Kerim ve sünneti direkt hedef alıyor. İslam ve Müslüman düşmanı kesimlerin dünden bugüne düşmanlıklarını pervasızca sergiledikleri su götürmez bir gerçekken, İslami hassasiyetleri olan kesimlerin de desteğini alan iktidara bağlı kurumların ve bürokratların bu süreçteki tutumu tepkilere neden oluyor.
TOKAT'TAKİ İMAM HATİP LİSESİNİN ADI DA DEĞİŞTİRİLDİ
15 Temmuz sonrasında FETÖ üzerinden İslami cemaatleri hedef alan malum grupların, süreç içerisinde farklı yaftalamalarla İslami değerlere saldırıları, kamuoyunun da tepkisini çekiyor.Son süreçte, anne ve babaları tesettür konusunda uyarmasının ardından İhsan Şenocak'ın medya tarafından hedefe oturtulmasıyla başlayıp, Tokat'ta açılan imam hatip lisesine Mustafa Sabri'nin adının verilmesiyle İslami kesime yönelik saldırılar adeta linç kampanyasına dönüştürüldü. Başlatılan soruşturmalar kapsamında Şenocak açığa alınırken, Tokat'taki imam hatip lisesinin adı da değiştirildi. Ne Şenocak'ın ifadeleri fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirildi ne de malum kesimin Mustafa Sabri Efendi hakkındaki iddialarını yalanlayan tarihçiler dikkate alındı.
LİNÇ KAMPANYASI BAŞLATTILAR
İstediğini yaptırdığını düşünen baskıcı kesim, daha da fütursuzlaşarak yanlış olarak gördüğü her olayda yargısız infaz yoluna giderken, her yanlışı da İslam'a mal etme yolunu seçti. Kimi kurum ve bürokratların tavırlarından cesaret alan söz konusu kesim, Kur'an-ı Kerim ve sünnet ile sabit naslara saldırmaya başladı.Konya'da felsefe öğretmeni Ercan Harmancı'nın beden eğitimi dersinde yaşananların İslami tesettüre ters olduğuna dikkat çekmek amacıyla sosyal medyada dile getirdiği görüşleri üzerine harekete geçen söz konusu kesim, fikir özgürlüğünü unutup Harmancı'nın öğretmen kimliğini öne çıkararak adeta linç kampanyası başlattı. Bu saldırılar üzerine harekete geçen yetkililer, soruşturma açmakla yetinmediler ve Harmancı'yı açığa alıp, malum çevreleri daha da cesaretlendirdiler.
MANİPÜLASYONLARLA İSTEDİKLERİ YÖNLERE KANALİZE EDİYORLAR
Günlerce süren saldırılarda Harmancı'ya her türlü hakarette bulunarak kişilik haklarını ayaklar altına alan malum çevre, söz konusu sol-kemalist-ulusalcı kişi ve kesimler olunca yaptığı güzellemelerle savunmaya geçiyor. Halkın inancına, kültürüne, geleneklerine aykırı faaliyetlerde bulunan, bu anlamda yasal olarak da suç işleyenleri günlerce sayfalarında ve ekranlarında savunan basın kuruluşları, halkı gerçek anlamda bilgilendirmeyi değil, manipülasyonlarla istediği yöne kanalize etmeyi hedef ediniyor.Harmancı'nın açığa alınmasından cesaret alan malum medya, bu defa da sosyal medya üzerinden meslektaşının fikirlerine katıldığını söyleyen din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Ahmet Fatih Kap'ı hedef aldı. Yapılan yayınlar üzerine harekete geçen Milli Eğitim Bakanlığı, Kap hakkında soruşturma başlattı.
SALDIRILARA CEVAP VERENLER DE HEDEFTE
Yazdığı makaleyle İslam'a ve İslami kesime yönelik saldırılara dikkat çekerek, 28 Şubat medyasının halen aktif olduğunu belirten gazeteci Yakup Köse, "şakşakçı" olarak nitelendirdiği bazı bürokratların, bunlara fırsat verdiğine dikkat çekti.Son dönemde yaşananları özetleyen Köse, şu ifadeleri kullanmıştı:"28 Şubat medyası yargılansın diyoruz ama bırakın yargılanmayı hâlâ etkinler. Hâlâ istedikleri kişileri linç ettirebiliyorlar. Hâlâ manşetten emredip istediklerini işten attırabiliyorlar. 'Tak' dediklerinde 'şak' diyen emre amade bürokratlar sayesinde 28 Şubat cuntasının medya unsurları bu ülkede icra makamındalar!Okulun adını mı beğenmediler? Bir haberle ismini değiştirebiliyorlar. Öğretmen istedikleri gibi düşünmüyor mu? Bir haberle görevden aldırabiliyorlar. Bizler de 28 Şubat medyası yargılansın diye feveran ediyoruz! Kamera şakası gibi… Yalnız izlediğimiz kamera şakası değil, şakşakçı bürokratlarla 28 Şubat medyasının tutku dolu aşkının 20 yıldır bitmeyen hikâyesi!"Bu kadarlık bir eleştiriye bile tahammül etmeyen söz konusu kesim, Yakup Köse'yi de hedefine koydu.Türkiye'deki küçük bir elit sınıfın borazanlığını yapan, İslami olan her şeyi patronlarına, generallerine ve göbekten bağlı oldukları Avrupa'ya jurnallemekten başka bir şey icra etmeyen medya unsurları, bir anlamda 28 Şubat sürecini bin yıl devam ettirmeye çalışıyor.Dünden bugüne palazlandıkça palazlanan darbeci holdinglerin medya kuruluşlarının halkın inancına karşı düşmanlığı bitmeyecek gibi görünürken, Türkiye toplumu, söz konusu bu kuruluşların yaptıkları nedeniyle hukuk karşısında hesap vereceği günü merak bekliyor.
“HER GEÇEN GÜN AHLAKSIZ SALDIRGANLIĞIN SINIRLARINI ZORLAMAKTADIRLAR”
Bu topraklardan sökülüp atılmanın eşiğine geldiklerini bildiklerinden dolayı kartel medyasının Müslümanlara ahlaksızca saldırdığını belirtenUluslararası Medya Enformasyon Derneği Başkanı Aslan Değirmenci, “Türkiye`de yüz yıldır toplumu ilerici - gerici şeklinde kompartmanlara bölerek, inancı ve inananları dışlayan yobazlığın eskimeyen yöntemine sarılarak değerlerimizi hedef alıyorlar. Bir asra yakın dönemdir, iktidar imkanlarını kullanarak milletin değerlerini yok etmeye kalkan bu zihniyet, artık bu topraklardan sökülüp atılmanın eşiğinde olduğunun bilinciyle her geçen gün daha da hırçınlaşmakta, ahlaksız saldırganlığın sınırlarını zorlamaktadır. Yaptıkları habercilik değil İslamofobi merkezlerine tetikçilik yapmaktır.” şeklinde konuştu.
“İSLAMOFOBİ MALUM MEDYANIN ELİYLE DE UYGULAMAYA GEÇİRİLİYOR”
Manşetler ve haberler aracılığıyla İslam düşmanlığı oluşturulmaya çalışıldığına dikkat çeken Değirmenci, “Uluslarası arenada kurulmuş think tank (Düşünce kuruluşu) merkezleri var. Bu merkezlerde islamofobi üretiliyor, üretilen İslamofobi malum medyanın eliyle de uygulamaya geçiriliyor. Bir taraftan İslam düşmanlığı ve korkusu yaydırılırken manşetler aracılığıyla, diğer taraftan da İslam`a karşı nefret oluşturmak için her türlü çaba içerisine giriliyor. Öncelikle değerlerimiz hedef alınıyor. Değerlerimiz hedef alındıktan sonra kültürel geleneklerimiz erozyona uğratılmaya çalışılıyor, bunun yanı sıra söz konusu medyaların eliyle topyekûn saldırı başlatıyorlar. Hedef insanlığımız, hedef değerlerimiz, hedef dinimiz… Çünkü biliyorlar ki biz dinimizden ve değerlerimizden vazgeçmedikten sonra bizi ortadan kaldıramayacaklar. Bizi bir arada tutan üst çatı bu. Bu üst çatıyı yıkmaya çalışıyorlar. Üst çatıyı ele geçirmeden statükoyu ele geçiremeyecekler. Yüzyıldır statükoyu bunlar yönetiyordu. Son süreçte millet bir uyanışa, bir dirilişe, bir direnişe geçişle beraber bunların statükosu sarsılmaya başladı. Statükoları sarsıldığından dolayı bizim üst çatımızı hedef alarak bizi tekrar eski günlerimize, ülkeyi eski Türkiye`ye kendilerini de eski kraliyetlerine döndürmek istiyorlar.” diye konuştu.
“BU YAKLAŞIMLARIN TAMAMINI KINIYORUZ”
Tüm alanlar üzerinden saldırıların devam ettiğini ifade eden Eğitim Birsen Genel Başkan Yardımcısı Latif Selvi, “Temel problem kişilerle alakalı değil, benzer saldırlar diyanete vs. de yapılıyor. Açıklamaların içeriğinden daha önemli olan temel yaklaşımlarındaki problemdir. Fikir ve inanç özgürlüğünü birlikte değerlendirmekten yoksun ve özelikle Müslümanlar söz konusu olduğu zaman saldırgan bir dille cephe oluşturuyorlar. Konu fark etmeksizin şayet Müslümanlara ait bir konu ise düşmanca bir tavır takınıyorlar. Hâlbuki dünyada ve Türkiye`de insanlar bir dini yaşamada, inanmada ve onu paylaşmada özgürdür.Bunada inanç özgürlüğü deniliyor. Bu tür konularda şunu ifade edelim. Onlar bir fikre sahip olabilirler ve bunu elbette ifade de edebilirler ama dayatma söz konusu olamaz. Bundan dolayı oluşturacakları yaklaşım biçimleri ne bilimsellikle, ne toplumun talepleriyle, ne de bir problemin çözümüyle alakalı değil. Din düşmanı bir zihniyeti topluma dayatma yaklaşımıdır. Esasen bu bir mühendislik projesidir, net bir şekilde toplumu kendilerine dönüştürme planıdır. Bu yaklaşımların tamamını kınıyoruz. Kendi saplantılarıyla şekil verdikleri dünyayı bize dayatmalarını kabul etmiyoruz.” dedi.
“DAYATMALARA KARŞI DURDUĞUMUZU NET BİR ŞEKİLDE İFADE EDİYORUZ”
“Bir Müslüman olarak dinimizi yaşamak istiyoruz ve bu torakların insanları Müslümandır, bunun dışındaki projeleri karşılıksız kalır.” diye konuşan Selvi, “Bu tür insanların kafalarındaki bağnaz düşünce yapılarını derhal terk etmeleri gerekiyor. Biz Müslümanlığımızı kimsenin etkisi altında kalmadan özgürce yaşıyoruz. Dayatmalara karşı durduğumuzu net bir şekilde ifade ediyoruz. Bizden olmayan Gayri Müslim Yahudi ve Hristiyanlar da kendi ritüelleri doğrultusunda bu topraklarda yüzyıllardır hür bir şekilde yaşamışlardır. Bu insanların hakları da garanti altına alınmıştır. Bu zenginliklerimizi göz önünde bulunduruyoruz ve kimseye bir şey dayatmıyoruz. Bu insanlarda bir miktar düşünce ve fikir özgürlüğü ahlakı varsa bu konuda Müslümanlara saygı göstereceklerdir.Şayet bu saygıdan yoksunlarsa gölge etmesinler, kin ve ihtiraslarını üzerimize boşaltmasınlar.” ifadelerini kullandı.