Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, çeşitli temaslarda bulunmak üzere Gaziantep'e geldi. Partisinin İl Başkanlığı tarafından düzenlenen "Medya Buluşması"nda gazetecilerle bir araya gelen Karamollaoğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Suriye'deki gelişmeler başta olmak üzere hükümetin iç ve dış politikaları, cumhurbaşkanlığı seçimi ve gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karamollaoğlu, parti olarak önümüzdeki 2019 cumhurbaşkanlığı seçiminde bir aday çıkaracaklarını açıkladı.

Karamollaoğlu, "Suriye'de olaylar bitti derken birdenbire yeniden bir takım katliam haberleri ve bir takım saldırılar olmaya başladı. Bunlar da ister istemez oranın yeniden karışma ihtimalinden dolayı bizleri endişeye sevk etti." dedi. 

Emperyalist ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve geldiği günden beri özellikle Müslümanlara karşı bir kin ve nefret beslediğine dikkat çeken Karamollaoğlu, yine Trump tarafından alınan Müslüman 7 ülke vatandaşlarına vize yasağı getiren kararnameyi hatırlatarak, "Bu Müslüman ülkelerden Amerika'ya gidecek olan insanların önünü kesti, hastalar bile gidemez oldu. Bunun bir kısmını biz Türkiye'de de yaşadık. Hastayı bile bir yıla yakın almayacaklarını, ancak bir vize almak istiyorlarsa da yakınlarındaki ülkelerden birisine gidip oradan vize alabileceklerini ifade etti. Tabi bu gelişme gerçekten dünyada ciddi yankılar buldu." ifadelerini kullandı.

Karamollaoğlu, Amerikalıların bölgenin karışması için ellerinden ne geliyorsa onu yaptıklarının altını çizerek, şunları söyledi:

"Bizim bölgemizle ilgili attıkları adımlar bizim geçmişten bu yana düşündüğümüz, açıkça gözükmeyen adımların alenileşmesinden ibaret oldu. Çatışan her tarafa silah veriyorlar. Çatışmalar daha şiddetli olsun, tahribat daha şiddetli ve büyük olsun, bu bölgede yaşayan insanlar arasına öyle fitneler girsin ki bir daha bu bölgede huzur ve barış olmasın. İster Irak, ister Suriye, özellikle Suriye şimdi tam manasıyla bir kaosun içerisine sürüklendi. Maalesef kan ve gözyaşı var."

"Ekonomide hep duvara tosladık"

Konuşmasının devamında hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren Karamollaoğlu, "Bu son dönem Türkiye'de bizler bütçe görüşmelerini takip ettik. Bütçe bir hükümetin bir sene sonraki faaliyetlerinin aslında somutlaştığı bir belgedir. Bu son bütçe bizleri ümitlendireceğine hükümet ne söylerse söylesin aslında ne kadar ciddi bir sıkıntının içinde bulunduğumuzu da bize gösteriyor. Bütçe biraz büyüdü. Ama bütçeye baktığımızda Türkiye'nin ne kadar sıkıntılı bir döneme girdiğini biraz daha açık görüyoruz. Biz ekonomide hep duvara tosladık. Deniz bitti, hükümet artık borç bile bulamıyor. Düne kadar 'IMF'ye borcumuz kalmadı' diye övünen iktidar artık IMF'den de borç alamıyor. Bu aslında bugüne kadar Türkiye'yi yönetenlerin izledikleri politikalarının iflas ettiğinin işaretidir." şeklinde konuştu.

Hükümetin tarım politikalarını da eleştiren Karamollaoğlu, "Biz tarımı ayağa kaldıracağız tekrar tarıma sahip çıkacağız, biz bu noktaya gelmişiz' bir de çok pişkinler. 'Bu iş nasıl olmuş. '15 senenin içerisinde Türkiye yanlış politikalarla buraya getirilmiş' diye kendi kendilerinden şikâyet eder bir hale geldiler. 'Tarımı ve hayvancılığı ayağa kaldıracağız' derken yine büyük bir çelişkinin içerisine düştüler. Çünkü tarıma destek için ayırdıkları para 14 milyar TL. Hâlbuki tarım kanununda Bu destek için bahsedilen rakam milli gelirin yüzde birinden az olamaz. Milli gelir önümüzdeki sene 3,5 trilyona yaklaşacağına göre bugün 35 milyarın altında olmaması icap eder. Ama 14,5 milyar veriyor biz bununla tarım ve hayvancılığı ayağa kaldıracağız diyorlar. Tabi burada içler acısı bir durum. Bundan dolayı bu bütçe bir borç bütçesidir."diye konuştu.

"Asgari ücret bu hükümet iktidara geldiği günden beri hep açlık sınırında kaldı"

Geçtiğimiz haftalarda bin 603 lira olarak açıklanan asgari ücretle ile ilgili ise Karamollaoğlu, şunları dile getirdi:

"Asgari ücret bu hükümet iktidara geldiği günden bugüne kadar hep açlık sınırında kaldı. Tayyip bey ısrarla 2002'lerde bir asgari ücretle ailenin nasıl geçinebileceğini tarif etmek için hep bir çay ve simit hesabını yapıyordu. Artık ne simidi ağzına alıyor ne de çaydan bahsediyoruz. Çünkü bu hesapta yine tutmuyor. Dört kişilik bir aile üç öğün bir simit ve bir çay ile karnını doyurmaya kalksa zorlanıyor. Bu şartlarda Türkiye'nin belli bir seviyeye geldiğini, geliştiğini, kalkındığını ve bu sıkıntıların giderildiğini söylemek doğru olmaz. Bu şartlar altında Türkiye'nin ekonomik olarak ayakta durması da, büyümesi, işsizlik problemini çözmesi ve borçlarını ödemesi ayrıca da üretime yönelik yatırım yapması iyice bir hayal haline geldi."

Karamollaoğlu, Türkiye'nin hiç olmazsa üretim sahasında, tarımda, hayvancılıkta ve sanayide yılda 50-60 milyar yatırım yapması gerektiğini belirterek, yatırımların özel sektörden ve dışarıdan beklendiğini ve bunun ise yanlış olduğunu ifade etti.

"Bu iktidar bugüne kadar geçmişimizi sattı"

Hükümetin rant görmediği alana yatırım yapmadığını iddia eden Karamollaoğlu, "Bu iktidar bugüne kadar geçmişimizi sattı. Birikmiş bütün değerlerimiz satıldı, devlete ait fabrikalarımız. Buradan tam 75 milyar dolarlık gelir elde etti. Bazı açıklar bununla kapatıldı. Şimdi geleceğimizi satıyor. Köprü yapıyor, 'bunun parasını ödemedik ama gelecekte ödeyeceğiz' diyor. Hastane yapıyor ve 'bunun parasını biz şimdi ödemedik. Ama gelecekte ödeyeceğiz' diyor. Şimdi de İstanbul Kanalı yapılmaya başlanacak ve İstanbul Kanalı da gelecekte ülkenin sırtına bir kambur olacak. Öyle gözüküyor. Rant bu arkadaşların bir numaralı hedefi. Rant görmedikleri hiçbir yerde yatırım yok. Bunun için sanayiye yatırım yapma diye bir dertleri hiç bir zaman olmadı. çünkü sanayi rant yeri değildir." diye konuştu.

"Adaletteki problemlerimiz ayyuka çıktı"

Bu politikalar değişmediği müddetçe Türkiye'nin güçlü bir ülke haline gelmesinin, ayağa kalkmasının mümkün olmadığını ifade eden Karamollaoğlu, "Şu anda geleceğimizi ipotek altına alıyorlar. Bir de ümit yapmakta şahaneler, üzerlerine yok. Bizim şu anda eğitimde de problemlerimiz var. Adaletteki problemlerimiz ayyuka çıktı. Her yerde sadece bir pardon diyorlar. Hata etmişiz. Ben bu kadar çok yaptığı hatayı ikrar eden hükümete rastlamadım. Bir 'pardon' deyince iş bitiyor. ByLock'ta bile yaptıkları hatayı bizim arkadaşlarımız düzelttiler. Öyle bir hale geldiler ki adalet mekanizması karar vermede zorlanıyor. Dış politikada kim dost kim düşman belli değil. Amerika stratejik müttefikimiz şimdi kavga içindeyiz. Böyle bir anlayışta Türkiye'de siz dış politika nasıl yürüteceksiniz? Rusya ile dün kavgalıydık bugün bir numaralı dostumuz oldu. Olmasın demiyorum. Ama ayağınız yere bassın. Bir adım atarken, bir karar verirken biraz düşünün. Muhalefetin sesine kulak verin. Mecliste bir kanun çıkacak muhalefet hiç kale alınmıyor. Kanun hükmünde kararnamelerle yönetilir olduk. Zaten artık münakaşa yok. Bir gece bakıyorum ki pat diye sabah kanunlar değişmiş. Anayasayı sürekli çiğniyorlar. Kanunları çiğniyorlar. Siz söylenen her söz ve fikri ve düşünceyi size düşmanlıkla söyleniyormuş gibi algılarsanız gerçekten bu memleketi yönetemezsiniz ve hataları da göremezsiniz. Hatalar ne zaman görülüyor? Başlarına bir taşla vurulduğu zaman görülüyor."dedi.

Hükümetin 2013 yılında başlattığı çözüm süreci ile ilgili ise Karamollaoğlu, "Barış süreci diye bir süreç başlattılar. Birçok şehirde yolların altı dinamitlerle döşendi. Görmemişler bunu, el âlem gördü de hükümet nasıl görmüyor? Kör müsünüz onun için böyle devlet yönetimi olmaz." ifadelerini kullandı.

Karamollaoğlu, "Milletvekillerinin, belediye başkanlarının, seçilmiş insanların hiçbir kıymeti kalmadı. Kendileri diyor, 'Seçilen insanı, makamdan onu seçenler uzaklaştırır'. Şu anda hükümet, uzaklaştırıyor. Bundan dolayı üzüntülüyüz ve sıkıntılıyız. Atmış oldukları bazı adımlar, geçmişte yaşanan birtakım sıkıntıların halledilmesine vesile olmuş olabilir. Biz, bundan dolayı da müteşekkiriz. Ancak bir müspet iş yapmak elli tane hatanın üstünü örtmez. Her işin doğru olması icap eder. Hükümet kararlarında hatanın olmaması icap eder. Hatalar olmaz mı, olur. Ama istisnai olur."diye konuştu.

"Şu an biz başkanlık sistemiyle yönetiliyoruz"

Türkiye'nin 16 Nisan 2017 tarihinden itibaren başkanlıkla yönetildiğini savunan Karamollaoğlu, "Biz zannediyorduk ki yönetim sistemi iki sene sonra devreye girecek, girdi. Şu an biz başkanlık sistemiyle yönetiliyoruz. Parlamentonun da, anayasanın da ve kanunlarında bir hükmü yok. Cumhurbaşkanımız bir karar alıyor, imzayı atıyor. 'Bu anayasaya aykırı' cesareti varsa birinin bunu anayasa mahkemesine götürsün. Anayasa mahkemesi zaten baştan kararını vermiş. Kanun hükmündeki kararnameler olağan üstü hal döneminde çıkınca 'ben buna müdahale etmem' diyor. Anayasa Mahkemesi'nin de Türkiye'deki hukuk ve adaletin teminatı olması icap eder. Ama şu anda köşeye çekildiler. Bu da doğru değil." dedi.

2019 cumhurbaşkanlığı seçiminde aday göstereceklerini açıklayan Karamollaoğlu, "Biz önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde bir aday çıkaracağız ve Allah'ın izniyle de inanıyoruz ki samimi olarak bu aday, kazanacak. Diğer partiler de aday gösterebilir, gösterecekler de büyük ihtimalle. Ama şu andaki manzara, artık bu işin böyle gitmeyeceğine inananların adedinin arttığını gösteriyor."şeklinde konuştu.

Olağanüstü hal uygulamasını eleştiren Karamollaoğlu, seçimin olağan hallerde yapılması gerektiğini, Türkiye'nin seçime olağanüstü halde giderse bunun huzursuzluk sebebi olacağını da sözlerine ekledi.

Karamollaoğlu, açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)