Küresel ısınma, mevsimsel yağışlarda azalma ve iklim şartlarının değişimi hakkında değerlendirmelerde bulunan Bingöl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatma Esen, meteorolojik tahminlere göre, son 44 yılın en kurak yılının 2018 yılı olacağının tahmin edildiğine dikkat çekti.
Bingöl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatma Esen, küresel ısınma ve onun bir sonucu olarak ortaya çıkan iklim değişikliklerini İLKHA'ya değerlendirdi.
Dünya tarihi boyunca belirli dönemlerde iklim değişikliği yaşandığını belirten Esen, "İklim özellikleri, dünyanın yaklaşık olarak 4.5 milyar yıllık tarihi boyunca belirli dönemler halinde değişme eğilimi göstermiştir. Özellikle Kuvaterner olarak adlandırılan 4'üncü jeolojik zamanda iklim değişimleri, birbirini takip eden soğuk, kurak, yağışlı buzul devreleri ile sıcak, ılıman ve nispeten yağışlı buzularası devreler şeklinde görülmüştür." dedi.
"İnsan etkinlikleri iklim değişimlerinin farklı bir nitelik kazanmasına etki etmiştir"
19'uncu yüzyıla kadar devam eden iklim değişimleri jeomorfolojik ve klimatolojik etmenlere bağlı olarak ekosistemin kendi içerisinde devam eden doğal bir süreç olarak ortaya çıktığını aktaran Esen, "Ancak Sanayi Devrimi ile birlikte başlayan ve günümüzde devam eden bazı insan etkinlikleri iklim değişimlerinin farklı bir nitelik kazanmasına etki etmiştir. Bu yeni dönemde her geçen gün sanayi faaliyetlerinin, şehirleşmenin ve fosil yakıtların tüketiminin artması sonucunda atmosfere salınan sera gazlarının miktarı da artmaktadır. Bu da sera etkisini arttırarak dünyanın yüzey sıcaklığının artmasına neden olmaktadır. Yüzey sıcaklıklarında 19'uncu yüzyılda başlayan bu ısınma, 1980'li yıllardan sonra hissedilir biçimde belirginleşerek, sürekli olarak artış eğilimi göstermiştir." ifadelerini kullandı.
"Yağış değerleri, alansal ve zamansal olarak büyük bir değişkenlik göstermiştir"
İklim değişimleri gerek küresel, gerekse de bölgesel ölçekte hava ve iklim olaylarının farklılıkların ortaya çıktığını söyleyen Esen, "Örneğin, 1900'lü yılların başından itibaren yağış değerleri, alansal ve zamansal olarak büyük bir değişkenlik göstermiştir. Şöyle ki Kuzey ve Güney Amerika'nın doğu kesimleri, Avrupa'nın kuzey kesimleri ve Asya'nın orta kesimleri ile kuzey kesimlerinde yağış değerlerinde bir artış görülürken, Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu Akdeniz Havzası'nda yağış değerlerinde azalma ve kuraklaşma görülmüştür. Bununla birlikte ülkemizde donlu ve kar yağışlı gün sayısının belirgin bir şekilde azalması, en düşük gece sıcaklıkları ve en yüksek gündüz sıcaklıklarının görüldüğü gün sayılarının artması da yine iklim değişimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır." şeklinde konuştu.
"Sera gazlarının ve aerosollerin etkilerini birlikte dikkate alan en duyarlı iklim modelleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında 2100 yılına kadar 1-3.5 derece arasında bir artış ve buna bağlı olarak deniz seviyesinde de 15-95 cm arasında bir yükselme olacağını tahmin etmektedir." diyen Esen şunları söyledi:
"Küresel ısınmanın devam etmesi durumunda, buzulların erimesi, deniz seviyesi yükselmesi, iklim kuşaklarının kayması gibi olaylar görülecektir. Bu durumun bir sonucu olarak da ekstrem hava olayları, taşkınlar, seller, kuraklık gibi klimatolojik kökenli doğal afetlerin şiddetinde, sıklığında ve etkinlik alanında önemli artışların olabileceği öngörülmektedir."
"Son 44 yılın en kurak yılı 2018 yılı olacağı tahmin edilmekte"
Meteorolojik tahminlere göre bu yılın son 44 yılın en kurak yılı olarak geçeceğini söyleyen Esen, "2017 yazından itibaren etkisini belirgin şekilde hissettirmeye başlayan eylül ve ekim aylarında da devam eden kuraklığın, 2018 yılı içerisinde etkisini hissettireceği sanılmaktadır. Meteorolojik tahminlere göre son 44 yılın en kurak yılının 2018 yılı olacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizi etkileyecek olan bu kuraklık bölgemizi ve ilimizi de önemli ölçüde etkileyecektir. Küresel ısınmanın önemli yansımalarından olan kuraklık meteorolojik bir afet olup, özellikle hidrolojik unsurlar üzerinde olumsuz etkiler yaparak, yerüstü ve yeraltı su kaynaklarının azalmasına neden olacaktır. Bununla birlikte bitki örtüsü üzerinde deformasyonlar oluşturarak, üretimi suya ve toprağa bağlı olan bütün ekonomik aktiviteler üzerinde olumsuz etkiler oluşturacaktır." diye konuştu.
"İklim değişikliklerinin yaşamımızın bir gerçeği olarak kabul edilmeli"
Esen son olarak şunları kaydetti: "Geri dönülmesi ve telafisi çok güç olan küresel ısınma ve onun bir sonucu olarak ortaya çıkan iklim değişikliklerinin yaşamımızın bir gerçeği olarak kabul edilmelidir. Bu doğrultuda bundan sonra yapılacak her tür doğal kaynak yönetiminin bu gerçeğin farkında olarak yapılması gerekmektedir." (İLKHA)