Köklü Değişim Dergisi Van Temsilciliği tarafından düzenlenen "28 Şubat ve Devamında Müslümanlara Yapılan Yargı Zulmü" adlı panelde FETÖ kumpaslarına dikkat çekilerek yeniden yargılamaların önünün açılması gerektiği vurgulandı.
Panelde HÜDA PAR Van İl Başkanı Rasim Saygın, İlahiyatçı- Yazar Abdullah İmamoğlu ve Van Genç-Der Başkanı Fırat Toprak, birer sunum gerçekleştirdi.
Panelde ilk olarak söz alan HÜDA PAR Van İl Başkanı Saygın, 28 Şubat'la beraber o dönem yapılan operasyonlarla 2 bin Müslümanın gözaltına alındığını ve büyük bir çoğunluğu "örgüte üye olmak" gerekçesiyle ceza aldıklarını söyledi.
Bazı mağdurların cezalarını yatıp çıktığını ancak yaklaşık 500 civarında Müslümanın o dönemin kumpasları neticesinde halen cezaevlerinde ömür tükettiğini belirten Sayğın, "Maalesef bugüne kadar da 'bu süreç bin yıl denilecek' süreç bitti denilmesine rağmen, bu süreç bitmemiştir. BU süreç yargı ayağıyla beklemiştir; yani iktidar, siyaset belli mekanizmaları açısından bir darbe yediler. Yalnız yargı ayağı halen ciddi olarak güçlerini sürdürmektedirler, Yargıtay 9'uncu Ceza Yargısı, o dönem FETÖ ile ilişkilendirilen ve birçok üyesinin de FETÖ'den gözaltına alınıp tutuklandığı görevden ihraç ettiği 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu kararlar, bu defa 16'ncı Ceza Dairesi vermeye başladı. 16'ncı ceza dairesi sözüm ona FETÖ ile mücadele edecek ve bu mağduriyetleri daha adil bir şekilde yargılama yapacak bir mahkemeydi fakat maalesef bu yapılmadı." dedi.
Hizb-ut Tahrir üyelerini yargılanmalarına değinen Sayğın, "Hizb-ut Tahrir ile ilgili olarak bütün Türkiye'nin, emniyet birimlerinin kabul ettiği bir husus vardır. Gerek emniyet gerek istihbarat örgütleri tarafından silahsız bir örgüt olduğu ve cebir şiddete hiçbir eylemin olmadığı bütün dosyalarda rapor olarak vardır. Ancak vahim olan taraf bütün camiaların, STK'lar, cemaatler, ismine ne derseniz deyin hedeftedir ve buna göre de ilerisi için çok ciddi mağduriyetlerin de doğması muhtemeldir. Bunun örneklerini de görmeye başladık. Buradan öncelikle çağrımız özellikle hükümete; atılan bu yanlış adımdan dönülmesidir. Acilen bu noktada bir adım atılması gerektiği ve ihtiyacı ortadadır. Bu yönüyle evet Yargıtay bir karar verdi fakat hukuk olarak başvura bilecek yollar halen vardır. Karar düzeltme yolu karar içi açıktır. Bu ceza kurumlarına başvuru yolu açıktır. Hizb-ut Tahrir mağduriyetlerinin giderilmesi, ceza evlerinde bulunan 5 yüze yakın Yusufi kardeşimizin de özellikle yeniden yargılanma yolu açılarak adil yargılanmasının önü açılması gerekmektedir." ifadelerini kullandı.
İlahiyatçı Yazar Abdullah İmamoğlu ise Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günden bu güne kadar Müslümanlara yönelik düşmanca bir ceza hukukunun olduğunu söyledi.
İmamoğlu, "Cezaevinde olan Müslümanlar hiçbir suça müracaat etmemiş, eline meyve soymak dışında bıçak dahi almamış, o dönem eğer ki bir yerde Kur'an okuttu isen bir yerde Kur'an okutmasına öncülük ettiysen, böyle bir çalışmanın başının tuttu isen ve yahut da bazıları var ki cemaat namazına gitmiş gelmiş sohbetleri dinlemeye gitmiş ki onun feyzinden istifade etsin. Eşim işe gitmişti tutuklandı haberini aldık. Sebep, 'camide Kur'an bilmeyenlere Kur'an dersi verdiği için.' Aylarca tutuklu kalmış sonra tahliye olmuş. 2012'de Yargıtay tarafından onanan cezasızından ötürü halen cezaevinde. Sebep: Kur'an okudu! Bugün Müslümanlara yönelik özelde ise Hizb-ut Tahrir mensuplarına yargısız infaz devam ediyor." şeklinde konuştu. (Yunus Tuğrul- İLKHA)