28 Şubat mağduriyetlerinin halen devam ettiğini belirten Hukukçu-Yazar Hüseyin Kurşun, FETÖ yargısı ve 28 Şubat mağdurlarının devletten bir merhamet ve lütuf beklemediklerini belirterek, haksız şekilde verilen bu kararların yeniden gözden geçirilmesini ve yeniden yargılanmanın yolunun açılmasını talep ettiklerine dikkat çekti.

Yaşanan mağduriyetlerin sona ermesi için yeniden yargılama yolunun açılması gerektiğini vurgulayan Kurşun, İLKHA muhabirine yaptığı açıklamada, 28 Şubat mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik yasal düzenlemelerin yapılması çağrısında bulundu.

"Yargı ve emniyette geniş bir şekilde örgütlendiler"

FETÖ'nün kendisine muhalif olarak gördüğü bütün kesimleri devletin gücünü kullanarak imha yoluna gittiğini ifade eden Kurşun, "28 Şubat döneminde derin devlet vardı ve derin devlet terörle mücadele yasasını çok iyi kullandı. Kendine alan açmak için karşısında gördüğü bütün yapıları, devletin egemen ideolojisine aykırı olan bütün yapıları izole etmek ve bastırmak için kullandı. 28 Şubat döneminden sonra ise FETÖ yapılanması dediğimiz bir yapılanma ortaya çıktı. Yargı ve emniyette geniş bir şekilde örgütlendiler. Yine aynı yasayı, kendilerine karşı olarak gördükleri Müslümanlara karşı, kendi projesine aykırı olan yapılara karşı kullandı. Dolayısıyla terörle mücadele kanununu, Türkiye'de hangi egemen güçlüyse onun çıkarları doğrultusunda araçsallaştırdığı görüyoruz."dedi.

"Bu insanlar merhamet ve lütuf beklemiyorlar"

28 Şubat post-modern darbesinin üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen mağduriyetlerin halen devam ettiğine dikkat çeken Kurşun, "Sadece vitrinde olan bir kaç kişinin mağduriyeti giderildi. Oysa ismini sayamayacağımız oranda insan cezaevinde mağdur edilmekte. Bu insanlar merhamet beklemiyorlar, bir lütuf beklemiyorlar. Bu insanlar haksız bir şekilde yargılanarak verilen kararların yeniden gözden geçirilmesini, yeniden yargılanmanın yolunun açılmasını talep ediyorlar."ifadelerini kullandı.

"Ergenekon ve Balyozculara işleyen adalet neden Müslümanlara işlemiyor?"

 Ergenekon ve Balyoz davalarına işaret eden Kurşun, "Ergenekon davasının delilleri tekrar tartışılmaya açıldı, anayasa mahkemesine başvuru yapıldı. Bir-iki ay gibi kısa bir süre içersinde Anayasa Mahkemesi, hak ihlali olduğu ve savunma hakkının kısıtlandığı yönünde karar vererek yeniden yargılamanın yolunu açtı. Bu şahıslar müebbetle yargılanırken tahliye edildiler. Fakat bunlara işleyen adalet sistemi neden Müslümanlara işlemiyor? Bu, üzerinde durulması gereken bir konudur."şeklinde konuştu.

"Bunların illegal görünümlü olduğuna kim karar verecek?"

İslami STK'lara da çağrıda bulunan Kurşun, bu kurumların tek çatı altında bir araya gelmelerinin, yargı mağdurlarının seslerini daha iyi duyurabildikleri bir adım olacağını belirterek, bu takdirde zulmün ortadan kalkacağını ve Müslümanlara yapılan hukuksuzluğun giderilmesi için gündem oluşturulabileceğini söyledi.

Kurşun, "2005 yılında 'legal görünümlü illegal yapılar' diye bir kavram ortaya çıktı. Bu daha sonra bir torba yasayla yasalaştı. Şimdi Türkiye'deki bütün yapılar legal yapılardır. Sonuçta dernek kurulurken dernekler masasına müracaat ediliyor, o ilin valisinin onayı alınıyor. Bu şekilde, bir dernek kuruluyor. Tamamen yasal statüde çalışmalar yürütüyorlar. Şimdi bunların illegal görünümlü olduğuna kim karar verecek? Burada bir açık nokta var. Dolayısıyla ileride bu düzenlemenin İslami kuruluşlara karşı kullanılacağını düşünüyorum. Art niyetli bir zihniyettele hareket edecek bir iktidarın eliyle bu tanım çok rahat İslami STK'lara karşı kullanabilecektir." diye konuştu.

"Silahsız bir terör örgütü nasıl olabilir?"

Hizb-ut Tahrir üyelerine yönelik son zamanlarda verilen cezalara ilişkin de konuşan Kurşun, konuşmasına şöyle devam etti:

"Diğer düzenleme ise 'silahsız terör örgütü' maddesidir. Evrensel hukukta bütün terör örgütleri silahlıdır ve silahsız terör örgütü diye bir şey olmaz. Nitekim terörle mücadele kanunun birinci maddesi cebir şiddet ve tehditten bahseder. Bunları gerçekleştirmek için silah kullanmış olmasının gerekliliği vurgulanır. Dolayısıyla silahsız bir terör örgütü nasıl olabilir?"

"Bunların mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi gerekiyor"

28 Şubat ve FETÖ'nün kurduğu kumpaslar sonucu cezaevlerinde olan mahkumların mağduriyetlerinin halen devam ettiğine de dikkat çeken Kurşun, şunları söyledi:

"Kur'an-ı Kerim okuduğu için medresede eğitim verdiği veya gördüğü için fişlenip, daha sonra Hizbullah'a, Hizb-ut Tahrir'e veya Vasat'a üye olmak suçlamasıyla içerde olan, hiçbir şekilde adil yargılanma hakkını kullanmasına izin verilmeden mahkum edilen birçok kişi var. Bunların mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesi gerekiyor. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarına büyük görevler düşüyor. Müslümanların birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeleri, bu mağduriyetlerini gidermeleri gerekiyor."

"Verilen kararlar FETÖ adına verilmiştir"

FETÖ ve belli bir örgüt adına verilen kararların geçersiz olduğunun altını çizen Kurşun, "Mahkemeler kararlarını ihdas ederlerken 'Türk milleti' adına karar verirler. Kararı veren mahkeme başkanı, üyeleri FETÖ terör örgütüne üyelikten yargılanıyor ve tutuklanıyorlar. O halde bunların verdiği kararlar yok hükmündedir. Çünkü tüm o kararlar FETÖ liderinin talimatı doğrultusunda yapılmış operasyonlar sonucu düzenlenen fezlekelerle verilmiş. Dolayısıyla verilen bu kararlar FETÖ adına verilmiş karardır. FETÖ adına veya belli bir örgüt adına verilen kararlar geçersizdir. Bu, başlı başına iade-i muhakemenin şartını oluşturuyor. İade-i muhakemenin şartları ceza mahkemeleri kanununda belirtilmiştir. Burada da büyük bir çelişki var."diye belirtti.

" Yargıdaki zihniyette bir değişim yok"

Kapatılan 9'uncu Ağır Ceza Dairesinin tamamen FETÖ'nün kontrolünde olduğunu ve daire başkanının ise halen cezaevinde olduğunu belirten Kurşun, "Yargıtay 9'uncu Ağır Ceza Dairesi kapatılıp dosyaları da Yargıtay 16'ıncı Ağır Ceza Mahkemesine gelince biz umutlandık. Anlayış değişikliği olur beklentisi içine girdik. Fakat en son Hizbu-t Tahrir dosyasında da anlaşılacağı üzere 258 yıl hapis cezası verildi ve Yargıtay 16'ıncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da onandı. Biz burada şunu görüyoruz. FETÖ yargısı diyoruz. Ama sonuçta yargıdaki zihniyetin bir değişimde olmadığını görüyoruz. O halde sorun demek ki FETÖ değil. FETÖ'nün Müslümanlara bakış açısıyla maalesef hükümetin de mağdur olan bu Müslümanlara bakış açısının paralel olduğunu görüyoruz. Çünkü eğer farklı olsaydı, farklı bir kararın çıkması gerekiyordu. Çünkü zaten verilen karar şaibeli bir karardı. Bu konuda da ben hükümeti çok isteksiz görüyorum."değerlendirmesinde bulundu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)