✍  İLİM İRFAN

Sevgililer iki kısımdır: 

1 - Biri kendisi için sevilen, 

2 - Diğeri başkası sebebiyle sevilen sevgili. 

Başkası sebebiyle sevilen eninde sonunda kendisi için sevilene ulaştırır. Aksi taktirde bu zincirleme sonsuza kadar ulaşır. Hakiki sevgili dışındaki her sevgili “başkasından dolayı sevilen sevgili” dir. Kendisi ve zatı için sadece Allah sevilir ve O`nun dışında sevilen her şeyin sevgisi Yüce Rabb`in sevgisine tabidir. Meleklerini, peygamberlerini ve dostlarını sevmek de böyledir. Çünkü bu sevgiler Yüce Allah`ın sevgisine tâbidir, O`nun sevgisinin gerektirdiklerindendir. Zira sevgiliyi sevmek onun sevdiklerini de sevmeyi gerektirir. Bu, üzerinde önemle durulması gereken bir noktadır. Çünkü burası, “başkasına fayda veren sevgi” ile “fayda vermeyen hatta zarar veren sevgi” arasındaki ayırım noktasıdır.

Şunu iyi bil ki zatı için yalnızca; mükemmelliği zatının kaçınılmaz sonuçlarından olmasından, kendisinin ilâh olmasından, Rab olmasından, başka hiçbir varlığa ihtiyacı olmamasından kaynaklanan zat sevilir. 

Onun dışında sevilmeyen şeyler ancak, sevgisine ters ve aykırı düştüklerinden dolayı sevilmez, nefret edilirler. 

Bir şeyden nefret ve ona buğz besleme onun yüce sevgiliye ters düşüşünün kuvvetine göre değişiklik gösterir. Herhangi bir şey bu cisim, fiil, irade veya başka bir şey olsun, O`nun sevgisine ne kadar ters düşüyorsa ondan o kadar nefret edilir. Bu adil bir ölçüdür. Ve Rabb`e uymak ve muhalefet etmek, O`na dost olmak veya düşman olmak, gibi şeyler, hoşlandığından hoşlanmayan birini gördüğümüzde, muhalefeti miktarında Rabbine bir düşmanlığının bulunduğu biliriz. Yine Yüce Rabb`ın sevdiğini seven sevmediğini sevmeyen, bir şeyi Allah ne kadar seviyorsa o kadar seven ve tercih eden, ne kadar sevmiyorsa o kadar sevmeyen ve uzaklaşan kimse gördüğümüzde de onun Rabb ile bu uyumu oranında dost olduğunu biliriz.

Kendin ve başkaları hakkında bu kaideye tutun. Demek ki Allah`la dostluk sevgi ve nefretinde O`nunla uyuşmaktan ibarettir, çokça namaz kılmak, oruç tutmak riyazet yapmak değil sadece.

Başkası için sevilen de iki kısımdır. 

Birincisi sevenin ona ulaşmakla zevk aldığı, 

İkincisi ise ondan acı çektiği, ama asıl sevgiliye ulaştırdığından dolayı - istenmeyen ilacı almak gibi - ona katlandığı sevgilidir. Yüce Allah:

“Size savaşmak -sizin hoşunuza gitmese de- farz kılındı. (Ancak) bir şeyden hoşlanmadığınız halde o sizin için hayırlı, bir şeyi istediğiniz halde sizin için hayırsız olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz” (Bakara, 216) buyurmuştur. 

Bu âyette Yüce Allah savaşın nefisler için sevimsiz bir şey olduğunu, ancak en büyük sevgiliye ve en büyük faydalara ulaştırdığından dolayı bunun onlar için hayırlı olduğunu nefislerin rahatlığı, tembelliği ve lüks yaşamı sevdiğini, amma sevgiliden mahrum olmaya yol açtığından dolayı bunu onlar içir şerli ve zararlı olduğunu haber vermektedir. 

Akıllı kişi yakın gelecekte elde edeceği bir şeyin zevkine bakarak onu tercih etmez yakın gelecekte tadacağı acıya bakıp ondan kaçmaz. Çünkü bazen bir zevk onun için şer olur. Hatta bazen ona büyük acı verir en büyük lezzetten mahrum bırakır. Bilakis akıllılar, ardından gelecek lezzette bakarak uzun bir süre de olsa zor ve meşakkatli şeylere tahammül eder, sabrederler.

Bunlar kısaca dört kısımdır: 

1 - Kötüye (istenmeyene) ulaştıran kötü,

2 - İyiye (istenilene) ulaştıran kötü, 

3 - İyiye ulaştıran iyi, 

4 - Kötüye ulaştıran iyi.

 İyiye ulaştıran iyide teşvik edici iki unsur bir araya gelmiş, kötüye ulaştıran kötüde terki gerektiriri iki unsur birleşmiştir.

Bir de; yapmayı gerektiren özellikleriyle, yapmamayı gerektiren özellikleri barındıran ve bu özelliklerinden birbirleriyle çekişme içerisinde olan iki kısım daha vardır ki, imtihan da bu iki alanda gerçekleşir. Nefis bunlardan en yakınını, yani dünyadakini, akıl ve iman ise bunların en faydalısını ve en devamlısını tercih eder. Kalp ise bunların ortasındadır; bazen birine, bazen diğerine meyleder. Şeriat kanunları ve kader karşısındaki sınav işte buradadır. Kişinin akıl ve iman tellalı her vakit kendisine: 

“Kurtuluşa koş: Sabah olduğunda sabaha kadar uyumayıp çalışan, ölüm esnasında da takvayı kazanmış kul övülür” der. Sevgi gecesinin karanlığı şiddetlenip şehvet ve nefsin hükümranlığı harekete geçtiğinde: 

“Ey nefsim, sabret. Bu bir andır ve sona erecektir. Tüm bunlar yok olup gidecektir”der.