ENES DURMAZ - DOĞRUHABER
FETÖ`nün kumpası sonucu müebbet hapse mahkûm edilen ve 18 yıldır cezaevinde bulunan Zülküf Yüce`nin annesi Zülfüye Yüce (70), önceki akşam Adana`da tedavi gördüğü hastanede oğlunun ismini sayıklayarak vefat etti. Hastane morgundan alınan Yüce`nin naaşı, dün saat 10.00`da akrabaları, Yüce`nin arkadaşları ve sevenleri tarafından Buruk Mezarlığında defnedildi. FETÖ kumpası sonucu mahkûm edilen ve Osmaniye T Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan Zülküf Yüce, annesi vefat etmeden birkaç saat önce cezaevi idaresinin izniyle annesini ziyaret etmişti. Öte yandan Hükümlü Yüce`nin annesinin taziyesine katılması için ailesinin girişimlerde bulunulduğu öğrenildi. 35 yıl önce eşini kaybeden ve kendini, çocuklarını İslami bir terbiye ile yetiştirmeye adayan Zülfüye Hanım, 15 Temmuz ABD destekli darbe girişiminin ardından oluşturulan 28 Şubat ve FETÖ Mağdurları İnisiyatifi ile Adana`da siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek oğlunun yaşadığı mağduriyeti dile getirmiş, yaşadıkları zulümlerin son bulması için yetkililere çağrıda bulunmuştu.
YUSUFİLER HUKUKSUZ GÖZALTILARA, İŞKENCELERE, UYGULAMALARA MARUZ KALMIŞLAR
Bir yusufi annesinin daha dar-ı bekâya irtihalinden sonra gazetemize değerlendirmelerde bulunan Yusufi Der Genel Başkanı Av. Mirhan Özbekli, “Bu dosyalarda tartıştığımız gibi yeniden yargılamayı gerektirecek nedenler var mı yok mu? Bunun tartışılması lazım. Bunu değerlendirdiğimizde gözaltılardan Yargıtay aşamasına kadar Türkiye kamuoyu şu gerçeği net bir şekilde görüyor ki o dönemde yasalara aykırı bir şekilde gözaltılara, işkencelere, hukuksuz uygulamalara maruz kalmışlardır. Günümüzde yargılama aşamasında o dönem karar veren yargıçların taraflı davrandıkları, bir grubun çıkarları doğrultusunda, bu gruba alan açmak için yargılama yaptıkları ve bu alanda kendileri için problem oluşturabilecek şahıslara ceza vererek cezaevinde kalmalarını sağladıkları net bir şekilde açıklığa kavuşmuştur. Yine özellikle o dönem Yargıtay 9. Ceza dairesinin özellikle uygulamaları var. Ben o dönem bu dosyaları takip ediyordum. İkna ettiğimiz yerel mahkemelerin verdiği kararlar da bu daireye takılıyor ve bozma ile geri dönüyordu. Dönen kararlarda sanıkların tümü ceza alacak ibarelerle dosya geri gönderiliyordu. Hatta o döneme kadar TCK`nın oluşmuş içtihatlarının değiştirilmesi yönünde kararlar verildi. Ve bugün halen de devam ediyor.” dedi.
YAPILMASI GEREKEN BU DOSYALARIN YENİDEN ELE ALINMASI VE MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİ
Av. Özbekli, “Bugün örneğin örgütlü suçlarda son faaliyet tarihi 2010`lara kadar en son isnadın, yani şahsın faaliyet yürüttüğüne dair delillerin olduğu tarih esas olarak alınıyordu. Ama o tarihten sonra kalktılar dediler ki yakalanıncaya kadar faaliyetlerinin devam ettiği yönünde bir karar oluşturdular ve bugün içtihat niteliğini kazanmış. Bu karar sadece kendinden önceki dosyaları değil, sonraki tüm hukuku da etkileyecek kararlar çıkarıyor ve o kararlar bugün de yürüyor. Bundan dolayı şu anda dışarıda binin üzerinde benim müvekkilim sırf o oluşturulan içtihat yüzünden ya sınır dışına çıkmak zorunda kalmışlardır ya da ülke içinde bir yerlerde saklanmak zorunda kalmışlardır. Şimdi herkes bunu kabul ediyor ki ciddi anlamda hukuk dışına çıkıldı ve gerek polis gerek delillerin toplanması aşamasında gerekse de yargılama aşamasında. Bu durum karşısında yapılması gereken şey bu dosyaların yeniden ele alınması ve mağduriyetlerin giderilmesi.” ifadelerini kullandı.
Siyasi iktidarın mağduriyetleri ivedilikle gidermesi gerektiğinin altını çizen Özbekli son olarak şunları söyledi; “Bu mağduriyetlerin giderilmesi açısından artık konuşmanın, mağduriyet edebiyatı yapmanın günü geçmiştir. Siyasi iktidar çok net bir şekilde bu mağduriyetlerin olduğuna inanıyordur. Bugün artık siyasi iktidarın bu mağduriyetin giderilmesi için gerektiğinde yasal düzenleme dâhil bütün seçenekleri masaya yatırmalı ve ivedilikli olarak bir an önce adım atması gerekiyor. Çünkü her geçen gün bu mağduriyeti daha da katlıyor. Bu açından siyasi iktidarın, mahkeme şunu veya bunu yapmalı veya yedinden yargılama yapılmalı gibi siyasi demeçleri derdimize derman olmuyor. Bu açıdan bu sorunun çözümü için yeniden yasal düzenleme dâhil olmak üzere adım atmalı ve pratiğe koymalı. Çünkü her geciken gün ve saat yeni mağduriyetler doğuruyor. Önceki gün Zülküf Yüce`nin annesini de dar-ı bekaya irtihal etti. Ve vefatı anında da annesinin yanında bulunamadı. Bu kadar yıl ayrılığa anne yüreği dayanamadı. Bu tür mağduriyetlerin bir daha yaşanmaması için yasal düzenleme dâhil olmak üzere gerekli bütün adımların öncelikle atılması gerektiğini düşünüyorum.”
HÜKÛMETİ, MAĞDURİYETLERİ TELÂFİ EDİCİ HUKUKİ ADIMLARI ATMAYA DAVET EDİYORUZ
İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (iHAK) 28 Şubat yargılamalarına ve halen bu dönemden kalma cezalarla hapishanelerde bulunan yüzlerce mağdura dikkat çekmek amacıyla basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşan iHAK Başkanı Av. Cihat Gökdemir “Türkiye`de son yıllarda adli konularda birçok af ve düzenleme yapılmasına rağmen kamuoyunda Müslüman mahkumlar olarak bilinen kişilerle ilgili bir düzenleme yapılmadı” dedi. Gökdemir ayrıca “bu mağdurların dosyaları yeniden incelenip adaletin tesisi için çok geç de olsa bir adım atılmalıdır. Hükûmeti, bu mağdurların senelerdir devam eden mağduriyetlerini telâfi edici hukuki adımları atmaya davet ediyoruz” açıklamasında bulundu.
Mağdur ailelerinin de katıldığı basın toplantısında söz alan Kamil Aşkın`ın annesi Kıymet Aşkın “14 yıldır biz mağduriyet yaşıyoruz. Biz af istemiyoruz adil yargılanma istiyoruz” dedi. Osman Erdemir`in kardeşi Ramazan Erdemir ise “biz af ve merhamet dilenmiyoruz, adalet istiyoruz, 14 sene cezasını çektikten sonra bozulan ve uzatılan bir mahkumiyet kararı var” dedi. Haluk Özdoğan, İlhan Doğan, Cemil Şahin ve Ethem Köylü`nün aile üyelerinin de katıldığı basın toplantısında mağdur aileler hükümete mağduriyetlerin giderilmesi için çağrı yaptı.
Yapılan basın açıklamasının tamamı:
BRİFİNG YARGISI VE FETÖ YARGISININ VERDİĞİ MAHKUMİYET KARARLARI
Ya HÜKÜMSÜZ SAYILMALI
Ya YENİDEN YARGILAMA YAPILMALI
Ya da CEZA İNDİRİMİ UYGULANMALIDIR
28 Şubat süreci olarak bilinen ve “Post Modern Darbe” olarak adlandırılan olağanüstü dönemde, Askerî vesayetin brifingleriyle beslenen “BRİFİNG YARGISI”na mensup hakim ve savcılar ile, devam eden süreçte Fetullahçı Terör Örgütü`yle (FETÖ) iltisaklı “FETÖ YARGISI”na mensup hakim ve savcıların vermiş olduğu mahkumiyet kararları ya HÜKÜMSÜZ sayılmalı, ya YENİDEN YARGILAMAYA tabi tutulmalı ya da CEZA İNDİRİMİ uygulanmalıdır.
Yargı mensuplarının tamamen dışarıdan müdahalelerle motive edildiği ve baskı aracı olarak kullandıkları bu yargılama dönemlerinde, bu yapılanmalara mensup Emniyet mensuplarının da sahte deliller ürettikleri artık bilinen bir gerçektir.
Oluşturulan bu sahte delillerle birçok kişi hukuka aykırı olarak aylarca gözaltında tutulmuş, gözaltındayken kaba dayak, elektrik verme, poşetle boğmaya teşebbüs, askıya alma, kendi mezarını kazdırma, taciz, aileleri karakola veya emniyete çağırarak tehdit vb. fiziki ve psikolojik işkenceye maruz bırakılmış, Emniyet mensuplarınca yazılan sahte ifadelere imza atmaya zorlanmış, uydurulan sahte örgüt isimlerine üye olduklarını kabule zorlanmışlardır.
Bu tür işkence ve kötü muameleye tabi tutulan kişilerin savcılık makamlarında bu işkence ve kötü muameleyi dillendirmeleri durumda da savcılar kendilerini tekrar Emniyete teslim etmişlerdir.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri`nde (DGM) yargılanan birçok kişi, “polis ve savcılık ifadelerinin işkence altında zorla imzalatıldığını” beyan etmişse de, yargılamalar bu ifadeler ve sahte deliller esas alınarak devam etmiş, yargılanan sanıkların hemen tamamı, TCK düzenlemelerindeki en üst hadden mahkum edilmişlerdir.
O dönemde, bu dosyaların gönderildiği Yargıtay 9.Ceza Dairesi de, askeri brifinglere katılan yargı mensuplarından oluşmaktaydı. Devam eden süreçte birçoğunun FETÖ mensubu da oldukları 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası ortaya çıkmış ve FETÖ üyesi olarak tutuklanmışlardır.
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin baktığı dosya konuları, 16. Ceza Dairesine devredildikten sonra, geçen sene 16. Ceza Dairesinin peş peşe onadığı mahkûmiyet kararlarıyla da 28 Şubat Brifing Yargısının ve FETÖ Yargısının hukuksuz uygulamalarında hiçbir değişiklik olmadığı görülmüştür.
Adil Yargılamanın tüm ilkelerinin ihlal edildiği bu mahkemelerde, delil karartma, türedi örgütler ihdas etme, suikastlar yapıp bunu farklı kişilere yıkma vb. birçok ihlalin planlanıp uygulandığı ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu süreçler içerisinde 1999 affı, 2003 Pişmanlık Yasası ve en son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile infaz indirimleri gerçekleşmiş, ancak bunların hepsinde bu mağdurlar kapsam dışı bırakılmışlardır.
Bu mağdurların dosyaları yeniden incelenip adaletin tesisi için çok geç de olsa bir adım atılmalıdır. 15 Temmuz hâin Darbe kalkışması sonrası yargı ve emniyet içerisinde açığa çıkan kişi ve veriler, bu dosyalardan uzun yıllardır hapis yatan mağdurların dosyalarının yeniden bir incelemeyi hak ettiklerini açıkça göstermektedir.
Hükûmeti, bu mağdurların senelerdir devam eden mağduriyetlerini telâfi edici hukuki adımları atmaya davet ediyoruz.