HABER MERKEZİ - Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi`nin (SDAM) “Yeni Dünya Düzeninde Çin Halk Cumhuriyeti” başlığıyla yayınladığı Çin raporunun bugün ikinci bölümünü veriyoruz. Raporda Çin'in tarihi, demografik ve coğrafî özellikleri, kendine has yönetim biçimi, komşularıyla olan ilişkileri; Çin'de yaşayan Müslümanlar, onların sorunları, karşılaştıkları problemler ve Çin içerisindeki konumları analiz ediliyor. Çin Halk Cumhuriyeti`ni 4 ana başlık altında inceleyen bu raporun; bugün ikinci bölümünü okuyucularımızın istifadesine sunuyoruz.
-2. BÖLÜM-
KUOMİNTANG PARTİSİ VE ÇİN KOMÜNİST PARTİSİ
Yüzyıl kadar süren iç savaş, isyanlar ve Batı`nın aşağılayıcı politikası Çinlilerde aşağılık duygusunu geliştirmişti, bu durum Çin`in geçmişi ve kültürüyle çelişen bir durumdu. Çin`in içler acısı haline çözüm bulmak ve hanedanlıklara son vermek amacıyla Dr. Sun Yat-sen 1894 yılında Kuomintang Partisini (Ulusal Parti) kurdu. Kuomintang, Japon istilası sonrası 1911 yılında çıkardığı ayaklanmalarla 1912 yılında iktidara geldi. Dr. Sun Yat-sen Mançu hükümetini devirmede aktif rol oynadı. Hükümetin devrilmesiyle antlaşma gereği Sun Yat-sen parti başkanlığından istifa etti. Komünist devrimle SSCB`ye giden gençlerin geri dönmesiyle Çin`de sosyalist bir hareket başladı. 1919`da 4 Mayıs Hareketi baş gösterip ardından 1921`de Çin Komünist Partisi kuruldu. 1924`te ÇKP, Kuomintang`a katıldı. 1925`te Sun Yat-sen`in ölümüyle Kuomintang Partisi lider sıkıntısı yaşadı ve askeri akademi başkanı Çan Key Şek, Kuomintang Partisinde kontrolü ele aldı. Aynı yıl Mao Zedung, Kuomintang propaganda başkanlığına getirildi. Çan Key-Şek parti içinde komünistleri Rusya`dan yardım almalarını ileri sürerek sınır dışı etti. Rus elçilikleri kapatarak komünistlerin maddi yardımlarını kesti. Komünistler tamamen çaresiz bir durumdayken Mao`nun yardıma gelmesiyle toparlanmaya başladılar.
Küçük bir grupla Çin`in dağlık bölgesine çekilen Mao kısa bir sürede ordusunu büyütüp ÇKP`yi kendi bünyesinde topladı. 1931`de Japonya`nın Mançurya`yı işgal etmesi ve hükümetin geri çekilmesi üzerine komünistler ve milliyetçiler ortak düşmana karşı birleştiler. Rusya`nın yardımı ve İkinci Dünya Savaşı`nın da patlak vermesiyle Japonya geri çekildi. Japonya`nın teknik açıdan gelişmiş cephanesi Mao`nun birliklerine kaldı ve Mao milliyetçilere karşı üstünlük kazanmış oldu. 1949`da büyük bir operasyon düzenleyerek milliyetçi Kuomintang mensuplarını 2 milyon askeriyle birlikte Tayvan`a sürdü.
MAO DÖNEMİ
1 Ekim 1949 tarihinde Pekin`de, “İnsanlığın dörtte birini oluşturan Çin halkı ayağa kalkmıştır. Bundan böyle hiç kimse bizi aşağılayamaz.” diyen Mao önderliğinde ÇHC ilan edildi. Mao`nun önceliği Tayvan`daki muhalefeti susturmak ve Tayvan`ı bir tehdit olmaktan çıkarmaktı. Çin, Güney Çin Denizi`ne yığınak yaparken ABD Tayvan Boğazı`na 7. filoyu göndererek Çin`i çıkmaza sokmuştur. Çin Tayvan ile uğraşırken Kore tarafı kızışmaya başlamış, Sovyet Rusya`nın atadığı Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim İl-sung, Çin ve Rusya`yı ikna ederek Kore`yi birleştirmek amacıyla güneye saldırmıştır. Çin, iç çatışmadan yeni çıkması, yeterli askeri ve teknolojik teçhizatın olmayışı gibi sebeplerden dolayı Kore`ye girme konusunda isteksiz durumdaydı. Ancak Rusya`dan silah yardımını garantiye aldıktan sonra Tayvan için güneye konuşlandırdığı askerleri Kore sınırına yönlendirmiş ve savaşa dâhil olmuştur. ABD, Rusya ve BM müttefiklerinin de dâhil olmasıyla korkunç bir savaş yaşanmıştır. Üç milyon dolayında insanın öldüğü bu savaşta galip ülkenin olmadığı her iki kesimin eski sınırlarına döndüğü bir antlaşma yapılmıştır. Çin aynı zamanda batıda Aksay Çin doğuda ise McMahon Hattı olarak bilinen sınırda Hindistan`la çatışmalar yaşamaktaydı. Kore`de yaklaşık 500 bin askerini kaybeden Mao`nun kazancı Rusya`dan aldığı cephanelik olmuştur.
Devrim sırasında Tibet, Sincan`ın bir bölümü ve İç Moğolistan Çin`den ayrılmış ancak savaşın bitimiyle buralar acımasız bir şekilde tekrar işgal edilmiştir. Mao Zedung tüm hamlelerini “wei qi stratejisi”ne göre yapıyordu. Mao, Çin`i dış dünyaya tekrar kapatıp kendi iç sorunlarıyla uğraşmaya başlamıştır. Marksist-Leninist öğretiye göre, ideolojiyi dışarıya yayma konusunda yabancı halkların kendi çabaları ve isteklerinin belirleyici olduğu belirtiliyor ve ideoloji yayma fikri desteklenmiyordu. Bu konuda, hayattayken Mao`nun sağ kolu olarak bilinen Lin Biao “Kitlelerin özgürlüğü ancak kitlelerin kendileri tarafından kazanılabilir. Herhangi bir ülkedeki devrim ya da halk savaşı o ülkedeki kitlelerin meselesidir ve öncelikle kendi çabalarıyla sürdürülmelidir; bunun başka yolu yoktur” demiştir. Mao ilk 10 yılında Kore savaşı, Tayvan savaşı, Himalaya`da Hindistan ile savaş, Tibet ve Sincan`ın tekrar ele geçirilmesi gibi büyük sorunlar yaşamıştır. Fakat durmayı komünist öğretiyle çelişen bir durum olarak görmüş ve ekonomik anlamda büyük devletlerle boy ölçüşecek düzeye gelmek için çalışmıştır. “Büyük İleri Atılım” programıyla ülkedeki çelik üretiminde Britanya`yı geçmek istemiş ve bunun için ülkeyi seferber etmiştir. Tüm halk, pasif askerliğe bağlı hale getirilerek durmaksızın üretim yapılmıştır. Üretimin artması beraberinde kıtlığa sebep olmuş ve 20 milyonu aşkın insan hayatını kaybetmiştir. Mao hayalindeki komünizmi tüm hayata hâkim kılmak için “Kültür Devrimi”ni başlatmış, bu girişim İngiltere`nin Afyon Savaşı`nda Çin`e verdiği kültürel zararı gölgede bırakacak boyuta ulaşmıştır. 1976 yılına kadar devam eden Kültür Devrimi, Çin resmi tarihinde detaylarına girilmeden 10 yıllık buhran olarak adlandırılmıştır.
Hayatı muhalefeti sindirip ortadan kaldırmak, ülkeyi maceradan maceraya taşımak, komünizmi tüm alanlarda yaşatmak, halkın durmaksızın çalışmasını sağlamak için bazen bedeli büyük kararlar almak ve milyonların ölümüne sebep olmakla geçen Mao, 1976`da hayatını kaybetmiştir. İki yıllık karmaşa döneminden sonra yönetime Deng Xiaoping geçmiştir. Deng ve sonrası Çin dışa açık serbest piyasaya adım adım geçmiştir. Çin sınırlarını zorlayarak dış dünyaya ayak uydurmaya başlamıştır.
İKİNCİ MAO: Şİ CİNPİNG DÖNEMİ
2013 yılında Devlet Başkanı olan Şi Cinping, devrim zamanında Kuzey Çin`de gerilla hareketinin lideri, ÇKP`nin kurucularından ve Mao tarafından hapse atılan Şi Zungşun`un oğludur ve kimya mühendisliği eğitimi almıştır. Yolsuzluklarla mücadelede tavizsizliğiyle ün yaparak valiliğe ardından devlet başkanlığına kadar yükselmiştir. Devlet Başkanlığı görevinin sonuna yaklaşırken partinin 19. Ulusal Kongresi yapılmış ve Mao`dan sonra ilk defa yaşarken bir liderin -Şi Cinping- adı ve görüşleri partinin tüzüğüne girmiştir.
Şi Cinping`in “Modern Sosyalizm” olarak adlandırdığı ideolojisi 14 temel prensipten oluşmaktadır.
1. Parti liderliğinin ülkedeki tüm işleyişte söz sahibi olması
2. İnsan odaklı bir yaklaşıma odaklanma
3. Kapsamlı reformlara devam edilmesi
4. Gelişim için yeni bir vizyon belirlenmesi
5. Halkın yönetime katıldığından emin olunması
6. İktidarın her biriminin kanun çerçevesinde çalıştığından emin olunması
7. Temel sosyalist değerlerin korunması
8. Yaşam standartlarının yükseltilmesi ve garanti altına alınması
9. Doğa ve insan arasındaki uyumun sağlama alınması
10. Ulusal güvenlik için bütünsel bir yaklaşıma geçilmesi
11. Silahlı kuvvetlerde Parti liderliğinin mutlak yönetiminin korunması
12. “Tek Devlet İki Sistem” prensibinin korunması ve ulusal birliğin yayılması
13. İnsanoğlu için ortak bir gelecek fikrinin hâkim olduğu bir toplum inşası
14. Parti ekseninde titiz ve tam bir iktidar faaliyeti yürütmek
Devlet Başkanlığını 2022 yılına kadar uzatan Şi, prensipler arasına serpiştirdiği bölgesel ve küresel hedefleriyle Çin`i uzun süre yönetecek gibi görünmektedir. Küresel hedefler arasında Yeni İpek Yolu olarak bilinen ‘Bir Kuşak, Bir Yol: Ortak Refah İçin İşbirliği` projesi yüzyılın projeleri arasında bulunmaktadır. Proje 65 ülkeyi yakından ilgilendirmekte, Pekin`den Londra`ya kadar demir yolu ve deniz yoluyla ulaşımı ve ticareti canlandırmayı amaçlamaktadır.
SİYASİ YÖNETİM ŞEKLİ
ÇHC`nin siyasi yapısı tek parti yönetimine dayanmaktadır. ÇKP ile devlet bütünleşmiş durumdadır. Parti sekreteri aynı zamanda devlet başkanlığı görevini de yürütmektedir. Anayasa`ya göre devletin merkez organları; Ulusal Halk Kongresi, ÇHC Devlet Başkanlığı, Devlet Konseyi, Merkezi Askeri Komisyonu, Yüksek Mahkeme ve Başsavcılıktır. Ulusal Halk Kongresi üyeleri halk tarafından değil, ÇKP tarafından seçilen temsilcilerden oluşmaktadır. Genel seçim uygulaması yoktur. Devlet Konseyi, devlet idaresinin ve yürütme erkinin en üst organıdır. Hükümet işlerini Devlet Konseyi takip etmektedir. Devlet Konseyi 4 Başbakan Yardımcısı, 4 Konsey üyesi, 25 Bakan`dan oluşmakta ve başında Başbakan bulunmaktadır. Başbakan, Devlet Başkanı tarafından atanıp görevden alınır. Devlet yönetiminde en etkili organ ÇKP`ye bağlı Politbüro Daimi Komitesi`dir. Hükümetin üzerinde bir kurum olup yedi üyeden oluşmaktadır ve Başkanı Şi Cinping`dir. Başbakan komite üyeleri arasındadır.
ÇİN`DE DİNİ YAPI
Budizm
Brahma kökeninden gelen ve Hindistan`da çıkan Budizm`in Asya`nın manevi, sosyal ve kültürel yaşamında önemli etkisi olmuştur. Budizm tüm Uzak Asya`yı etkisi altına almıştır. Buda, Brahma inanışının bozulduğunu ileri sürerek puta tapmayı ve sınıflamayı reddeder. Budizm tanrının olmadığını söyler. Fakat daha sonra Buda tanrı olarak kabul edilir ve putlaştırılıp tapınaklar yapılarak dinî ritüeller gerçekleştirilir. Budizm mistik bir hayatı özendirmiştir. Budizm`e göre hayat acı çekmektir acıların ortadan kalkması için isteklerin bertaraf edilmesi gerekir. Çin`deki Budizm; Han Budizm`i, Tibet Budizm`i ve Güneyden gelen Budizm olmak üzere 3 guruba ayrılır. Çin`de toplam 200 bin rahip, 13 bin tapınak ve 33 Budist okul bulunmaktadır.
Taoizm
Çin`de sürekli mistik bir din anlayışı hâkim olmuştur. Çin`in kendi dışındaki insanları barbar olarak nitelemesinin kökeninde din anlayışı mevcuttur. 2000 yıllık etkisiyle Taoizm bireyde tüm tanrıları barındırma anlayışı olduğundan bireyi kutsal kılmıştır. Tanımını dahi gizemli tutarak mistik bir yaşam düşüncesi oluşturmuştur.
İslâm
İslâm`ın Çin`de yayılmasını ve tesirlerinin tarihî gelişmesini üç ana evrede incelemek mümkündür:
1. İslâmiyet`in Arap ve İranlı tüccarlar vasıtasıyla Çin`e girmesi, güney ve doğu kıyı bölgelerine yerleşmesi
2. Moğol istilâsından sonra Yüan ve Ming hânedanları zamanında Türkler başta olmak üzere çeşitli Orta Asya kavimlerinin Müslümanlaşması ve İslâm`ın Çin`in iç bölgelerine yerleşmesi
3. Doğu Türkistan`ın tamamına Müslüman Türklerin hâkim olması ve Ch`ing devrinde Müslümanlara yapılan zulüm ve baskılar sonucu İslâm`ın karanlık bir döneme girmesidir.
Çin`in İslâm`la tanışma sürecinin 7. yüzyıla kadar uzandığı görülmektedir. İpek Yolu`nu kullanan Müslüman tacirler vasıtasıyla İslâm Çin`de yer edinmiştir. Budizm, Taoizm ve Konfüçyüsçülüğün etkin olduğu bir zamanda İslâm kendine taraftar bulmuştur. Çin`de ilk cami 7. yüzyılda ‘Hui-sheng-se Mosque` ismiyle bilinir. Ülke genelinde çoğunluğu Kaşgar bölgesinde olmak üzere toplam 40 bin dolayında cami vardır. Camiler Çinli Müslümanlar için bir araya gelmeye vesile olmaktadır. Bazı camiler bünyesinde yemekhaneler barındırmakta ve Müslümanların helal yiyeceğe ulaşması için imkân sağlamaktayken bazıları da içlerinde yurtlar ve medrese türü eğitim kurumlarını barındırmaktadır. Ülke genelinde sömürge döneminde ülkeye yerleşmiş olan Katolik Hristiyanlık kendine yer bulmuştur, azınlıklar arasında Katolik Hristiyan nüfus da mevcuttur.
(Devam edecektir.)