Emperyalist ABD'nin, Kudüs'ü işgalcilerin sözde "başkenti" olarak ilan etmesine tepki gösteren Siyer Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı M. Emin Yıldırım, Allah'ın istediği gibi, gerçek manada iman meselesinin anlaşılması gerektiğini söyledi.
Kudüs Müslümanların başkenti olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Bizim bu tarz kararlarla Kudüs'e karşı tavrımızın değişmesi, azalması, artması zaten mümkün değil. Niye mümkün değil Kudüs'ün bizim için olması gereken yeri belli zaten. Allah Resulü zaten bu manada Kudüs'ü bineklerin hareket edeceği 3 mescitten biri olarak, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Haram'a, Mescid-i Aksa'yı da değer itibariyle yakın görmüştür. Dolayısıyla Kudüs her Müslüman için başkenttir. Bunun şu anda siyasi anlamda kabul edilip edilmemesi, Amerika'nın şöyle demesi, İsrail'in böyle demesi; bunlar sadece bizim o anki tepkilerimize ya da farklı biçimde hassasiyetlerimizin artmasına vesile olur. Dolayısıyla bu karar Müslümanlar için yok hükmündedir ve hiçbir şekilde kabul edilemez bir şeydir." ifadelerini kullandı.
Bir parçasıyla değil bütünüyle Kudüs Müslümanlarındır
Olması gereken şeyin belli olduğunu ve Kudüs'ün sadece bir parçasıyla değil bütünüyle Müslümanların olduğunu belirten Yıldırım, "İsra suresinde beyan edildiği gibi çevresi mübarek kılınmış bir yerden bahsediyoruz. Kudüs'de Filistin'de sadece bir parçasıyla değil o çevresinin de mübarek kılındığı toprakların tamamıyla İslam'ın olacağı güne kadar Müslümanların üzerine gayret gerekir. Bizim yapmamız gereken, bu tarz şeylerle sevdamızı biraz daha yenilemektir. Sevdamızı en son güne kadar canlı ve diri tutarak Hz. Ömer'in günlerinde olduğu gibi Kudüs'ü o izzetli anlarına kavuşmasına gayret göstermektir." dedi.
"Müslümanların dönüp yeniden mükellefiyetlerini gözden geçirmeleri lazım"
Küfür dünyasının güçlü olmasının iki boyutu olduğunu belirten Yıldırım, "Bunlar bu gücü elde etmek için gayret gösterdiler. Çalıştılar. Tıpta, ilimde, sanatta, edebiyatta... her alanda belli üstünlükler sağladılar İslam dünyasına. Ama bu işin ikinci bir boyutu daha var. Onların bu gücü aslında bizim zaafiyetimizden kaynaklanıyor. Yani bugün batılın gücü bizzat batıldan değil, birazda Hakk'a taraftar olanların acziyetindendir. Biz bu manada biraz kendimizi sorgulamamız gerekiyor. Eğer gerçekten belli şeyleri biz yapmış olsaydık ki; tarihte bunun onlarca örneği var. - Selahaddin Eyyubi, İz bin Abdisselam'da Hz. Ömer, Ubade bin Sabitte örneği var.- Onların yaptıklarını yapma adına bazı şeyler yapsaydık zaten böyle şeyler olmazdı. Dolayısıyla bugün Hakk'a taraftar olan Müslümanların dönüp yeniden bu mükellefiyetlerini gözden geçirmeleri lazım. Eğer biz, gerçek manada, hakiki manada Allah'ın istediği gibi iman meselesini anlar ve bunun gerekliliklerini yerine getirirsek Allah'ın izniyle vaat edilen bellidir, vaat edilene ulaşma adına da o güzel günlere erişmek her zaman ihtimal dâhilindedir." (Emrah Deniz-İLKHA)