Mehmet Tahir Özsoy / DOĞRUHABER
Dünyada 65 milyondan fazla mülteci var. Bunun yüzde 80`inden fazlası da Müslüman. Suriye, Irak, Afganistan, Myanmar ve daha birçok Müslüman ülkesinden insanlar hayatlarını sürdürebilmek için yollara düşüyor. Garip, mazlum ve mahzun bir şekilde muhacerata mahkum ediliyorlar. Büyük insani dramlara şahitlik ediliyor. Sahte umutlar vaad eden ülkelere ulaşmaya çalışırken denizlerde boğulan minik bedenler karaya vuruyor. İnsanlık iflas ediyor bu yüzyılda. Günlerdir konuştuğumuz, yazdığımız, çizdiğimiz, öfkelendiğimiz Kudüs davamız gibi gariptir, mazlumdur, mahzundur; MUHACİRLER…
Dünya çok tehlikeli bir noktaya evriliyor. Bir yanda savaşlarla, kıtlıkla, açlıkla mücadele eden insanlar… Diğer yandan bundan nemalanan emperyal zalimler. Savaşlardan, krizlerden, ölümlerden güç devşirenler. Bugünün muhacirleri; Mültecileri, Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Av. Uğur Yıldırım, Filistin Dayanışma Derneği (FİDDER) Başkanı Muhammed Müşeyniş ve Filistinli akademisyen Muin Naim ile konuştuk.
“MÜSLÜMAN ÜLKELERİN MÜLTECİ POLİTİKALARININ OLMASI LAZIM”
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Av. Uğur Yıldırım, gazetemize yaptığı açıklamada bu sorunu Batı`nın sorunu olarak değil, kendi sorunumuz olarak görmemiz gerektiğini belirtti. “Bugün mültecilerin nüfusuna baktığımızda bunun yüzde 80`inden fazlasının Müslümanlar olduğunu görüyoruz.” diyen Yıldırım, “Buna yönelik İslam dünyasının da, Müslüman ülkelerin de kendilerine ait politikaları ve siyasetleri olması lazım. Avrupa maalesef eskiden kölelik düzeni ile kendi insan ve emek ihtiyacını karşıladığı, emeği sömürdüğü noktada, şu an mülteciler üzerinden bu emek sömürüsünü devam ettiriyor. Hem beyin göçü anlamında, hem emek anlamında mültecilerden faydalanıyor.” dedi.
“HERKES ‘NE YAPABİLİRİZ?` DEYİP HAREKETE GEÇMELİ”
Türkiye`nin de 2000`li yıllardan sonra mülteci akınına uğramaya başladığını ifade eden Yıldırım, şöyle devam etti: “Türkiye, Suriye olaylarından sonra dünyanın en fazla mültecisini kabul eden ülke konumuna geçti. Şu anda belki de nüfusun yüzde 5`ine tekabül edebilecek oranda büyük bir oranda, yani 4 milyona yakın her unsurdan mülteciyi misafir ediyoruz. Bu manada Türkiye`de de yapısal anlamda Göç İdaresi`nin kuruluşundan tutun, kanuni anlamda yabancıları uluslararası koruma kanunu 2014`te yürürlüğe girmesine kadar aslında gecikmiş bir yapılanma söz konusu. İnsani ve kurumların yapmış olduğu çok büyük fedakârlıklar var. Fakat karşılaştığımız sorun bunun çok daha ötesinde. Çok daha büyük ve insan unsurunun olduğu yerde de sonuç itibarıyla önlem alınmadığı veya göz ardı edilen her sorun, aslında ileride büyüyen sorunlar haline gelebilir. Bu noktada Türkiye`nin acil bir şekilde Göç Bakanlığı`na bizce ihtiyacı var. Siyasi bir kontrol mekanizmasına ihtiyacı var. Çünkü birbirinden dağınık çünkü disipliner bir konu bunun çalışma hayatı, eğitim hayatı, kültür ve birçok yönü var. Bakanlıklar bünyesinde bunlarla ilgili çalışmalar yapılsa da bunları koordine eden ve aynı noktaya yönlendiren hem onları, hem bizi ortak paydada buluşabileceğimizi belirleyen bir siyasi yapılanmaya ihtiyacımız var. Her geçen gün Akdeniz`de boğulan insanların haberleri sadece birkaç dakikalığına gündemimizi teşkil ediyor, üzülüyoruz. Ama bunlarla ilgili daha kalıcı çözümleri konuşmamız lazım. Bu çözümleri de herkes, her kurum, her ülke, her birey, dışarıdan değil veya sadece hayıflanarak değil, her birey kendimiz ‘Ne yapabiliriz?`i değerlendirip onunla ilgili harekete geçerek çözebiliriz.”
“BİZ DÖNME UMUDUNU EN GÜÇLÜ ŞEKİLDE KORUYORUZ”
Filistin Dayanışma Derneği (FİDDER) Başkanı Muhammed Müşeyniş, gazetemize yaptığı açıklamada; Filistin dışında 7 milyondan fazla Filistinli göçmenin yaşadığını belirtti. Filistin mültecilerin, ülkelerine dönmekten asla vazgeçmeyeceklerini belirten Müşeyniş, “israil, Filistin`i işgal ettiğinde şöyle düşünüyordu: Büyükler ölecek, küçükler unutacak. Biz ise şöyle düşünüyoruz: Büyükler öldü ama küçükler büyüdü. Şimdi onlar Kudüs`ü sahipleniyor. İsrailliler de bu konuda hiç ümide kapılmasınlar. Biz hala dönme umudunu en güçlü şekilde koruyoruz. İsrail istemese de, kabullenmese de biz, dönüş ruhunu korumaya devam ediyoruz. Kudüslü olup da dışarda olan çok fazla insan var. Siyonist işgal rejimi, zamanında herhangi bir sebeple (tedavi amaçlı veya ticari sebepler gibi) Kudüs dışına çıkanların geri dönüşüne izin vermemişti.” şeklinde konuştu.
“FİLİSTİNLİLERİN YAKLAŞIK YÜZDE 85`İ HEM İÇERDE, HEM DIŞARDA MUHACİR”
Filistinli akademisyen Muin Naim, gazetemize yaptığı değerlendirmede, Filistinlilerin bu çağın en büyük muhacirleri olduğunu vurguladı. Filistinlilerin farklı bir muhaceret durumlarının daha olduğunu kaydeden Naim, “Yaklaşık 8 milyon Filistinli dünyada dağılmış olarak muhacirdirler. Bunların yanında da Filistinlilerin ilginç bir muhaceret durumları var. O da, Filistin içerisinde de yaklaşık 3 milyon muhacir var. Yani Filistinlilerin yaklaşık yüzde 85`i hem içerde ve hem dışarda muhacirdirler. Bu durumun müsebbibi, çarpık düzeni olan Batı`nın ve Siyonist hareketinin vahşeti ve işgalidir. Dünyanın gözü önünde insanlar kendi evlerinden sürgün edilmektedirler. Keyfi bir muhaceret var. Siyonist hareketinin dünyadaki dağılmış destekçilerinin, gerçek yer sahiplerinin yerine yerleştirilmesi söz konusudur.” dedi.
“Maalesef bugün Filistinlilere bile imrenecek olan muhacirlerimiz var.” diyen Naim şöyle devam etti: “Suriye, Afganistan ve Iraklı muhacirlerimiz var. Maalesef bizim 60-70 yıl önce yaşadığımız sıkıntıyı 21.Yüzyılda yaşıyorlar. İlginçtir ki yine müsebbibi aynı güçlerdir. Yani dünyadaki muhacirlerin yüzde 80`inin Müslümanlardan oluşmasını kıyaslarken sebepleri de hiç değişmiyor. Bu sebepler, uluslararası güçlerin tamahkâr ve bencil çıkarlarıdır. Hiç insan haklarına riayet etmeyerek, Suriye`deki, Irak`taki, Afganistan`daki, Myanmar`daki Müslümanlar, sadece Batılıların çıkarları uğruna evlerinden edilmektedir.”