Türkiye Gençlik Vakfı (TUGVA) tarafından Dicle Üniversitesi Kongre Merkezinde 'Nebevi Ufuktan Bir Özlem Şahadet' konulu programa katılan Siyer Araştırmaları Vakfı Kurucu Başkanı M. Emin Yıldırım İslam'ı anlayıp yaşamanın önemine vurgu yaparak, sorunların kaynağının İslam'ı eksik yaşamanın olduğunu söyledi.

Kur'an-ı Kerim Tilavetiyle başlayan programda katılımcılara hitap eden Yıldırım, Nebevi ufuktan uzaklaşmanın Müslümanları sorunlarla baş başa bıraktığının altını çizdi.

Yıldırım, "Nebevi ufuk çok önemli bir kavram, nebevi ufuk peygamber ufkudur. Bugün bu nebevi ufuktan uzağız. Müslümanlar olarak böyle bir problemimiz var. Olaylara, hadiselere peygamber nazarıyla bakamıyoruz. Başımıza gelen belalara, musibetlere karşı peygamberane bir tavır ortaya koyamıyoruz. Karşılaştığımızı sorunları, dertleri Allah Resulünün bize bıraktığı miras çerçevesinde anlayıp çözemiyoruz. Bunlarda ne yazık ki dertlerimizi arttırıyor, ziyadeleştiriyor ve bizi kaybettiğimiz izzetli günlere kavuşturmuyor." dedi.

"Kudüs'e eğer peygamber ufkuyla baksaydık gözümüzü Roma'ya dikecektik"

'Ne yazık ki zillet dediğimiz o şey, nasılsa kaç yüzyıldır Müslümanların üzerinde bir karabulut gibi dolaşmaya devam ediyor.' diyen Yıldırım şunları kaydetti:

"Biz eğer nebevi ufku anlasaydık, ana mahkûm olmak yok, istikbale göz dikmek var. Evet, anı anlamak var. Anı neyse onu yerine getirmek var. Ama ana mahkûm olup o çerçevede düşmanımızın, acılarımızı, hüzünlerimizi yönetmelerine, düşmanın sevinçlerine imkân vermek yok. Ne yazık ki bugün, ümmet acılarını, sevinçlerini düşmana yönettiriyor. Ehli küfür bizi yönlendiriyor. Onun için biz bu manada bazı stratejiler geliştiremiyoruz. Peygamber Efendimiz dünyaya koyduğu temel yasaları ki onlar Allah'ın yasalarıdır, o yasaların kaynağı da Kur'an'dır. Kur'an'da ki o yasaları yani sünnetullahı tam anlamıyla anlayıp hayatlarımıza taşıma noktasında bir acziyet yaşıyoruz. Eğer bugün biz nebevi ufku anlasaydık Kudüs'e ağıt yakmazdık. Çünkü Kudüs'ün ağıtlar yakarak kurtarılamayacağını bilirdik. Ağıt yakarak düşmanın önünde gözyaşı dökmenin zillet olduğunun da farkına varırdık. Biz değil Kudüs'e, eğer peygamber ufkuyla meseleye baksaydık gözümüzü Roma'ya dikecektik. Ne Kudüs'ü, gözümüzü Roma'ya dikerek projeler üretip bu manada bazı şeyleri konuşacaktık. Ama yapamıyoruz. Ana mahkûm oluyoruz. O andaki hadiseler ve bizim algılarımızı yönetmeye çalışan zümrelerin, çetelerin, nifak çetelerinin, küfür çetelerinin planlarına, projelerine, programlarına mahkûm oluyoruz. Bundan kendimizi kurtarmak zorundayız. Biz, bir kere şuna inanmalıyız ki nebevi ufukta dünya değil ahiret görünür. Ama nebevi ufka bakan bir insan, o ufukla hadiseleri gören bir insan "Rabbena atina" duasının gölgesinde yürür. Dünyanın da iyiliğini ister, ahiretin de ister. Ama ateşinden, azabından korkmayı temel esas olarak kabul eder ve her zaman için ahireti öncelikli yaşar."

"Duaların başında şahadet olsun ve şahadete ulaşabilme adına hayatlarınız da şahitlik olsun"             

Yıldırım konuşmasına şöyle devam etti: "Şahadet bir aşk, şehit bir âşıktır. Öyle bir genç olacak, davası, derdi Kudüs olacak, yeryüzünün mazlumları olacak, İslam için yüreğinin yandığını söyleyecek. O geceleri herkes uyurken mazlumlar için gözyaşı dökecek. Diyarbakır'da yaşayacak o genç ve yeri ve zamanı geldiğinde Allah yolunda kendini feda edecek. Eğer hayatınız imanızı desteklemezse şahadet inanın ki zor. Burada Yasinler, Aytaçlar ve birçok şehitler var.  Tarihte olanlar var, ne olur şehit ailelerini ve kabirlerini ziyaret edin. Duaların başında şahadet olsun ve şahadete ulaşabilme adına hayatlarınız da şahitlik olsun."

Öte yandan rograma, İttihad'ul Ulema Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şenlik, Diyarbakır İl Müftüsü Burhan İşliyen, STK'lar, vatandaşlar ve öğrenciler katıldı. (Emrah Deniz, İLKHA)