Mustafa Karakaş/AnalizHaber

Suriye iç savaşı başladığında Arap Baharının verdiği enereji ile Esed rejiminin kısa sürede devrileceği ön görülüyordu.

Muhaliflerin haklı taleplerinin toplu kıyımlarla bastırılması sonrasında bu sorunun müzakere yöntemi denenerek çözülmesi gerektiği fikri ortaya çıktı.

CENEVRE ÇÖZÜM MÜ BARIŞ ALGISI MI!

Fikir sahipleri çözüm mü arıyorlardı yoksa kamuoyunu barış için çabalıyoruz görüntüsü ile manipüle etmeye mi çalışıyorlardı çok belirgin değil!

Suriye`de o dönemde cephede olmasalar da zihinsel olarak karşı kutuplarda konumlanan Rusya ve ABD`nin görüşme konusunda uzlaşmasından sonra 30 Haziran 2012`de düzenlenen Cenevre görüşmelerine BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri İngiltere, ABD, Rusya, Çin ve Fransa'nın yanı sıra Irak, Kuveyt, Katar ve Türkiye'nin dışişleri bakanları ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon katıldı.

İran`ın davet edilmediği görüşmelerde BM ve Arap Birliği`nin eski Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan, toplantıda yaptığı konuşmada, Suriye`de hem Esed yanlıları, hem de muhaliflerin katılımıyla kurulacak bir geçiş hükümeti kurulmasını önerdi.

Görüşmelerde ayrıca özgür seçimler, çok partili yapı, demokrasi ve bağımsızlık, yeni bir anayasa başlıkları masada konuşuldu fakat taraflar uzlaşamadı.

Esed gitsin BAAS kalsın şeklinde özetlenecek görüşmelerde savaşın taraflarından biri olan İran`ın olmayışının çözümü getirmeyeceği düşüncesi ile Kofi Annan görüşmelerden hemen sonra, Temmuz ayında İran`ı ziyaret etti.

CENEVRE 2: HAYDİ BARIŞÇILIK OYNAYALIM

Savaşta ölümlerin artması ve kimyasal silahların kullanımı sonrası 27 Ocak 2014`te başlayan 2.görüşmelere 30 ülke ve uluslararası kuruluşun temsilcileri katıldı.

İran`ın önce davet edilip daha sonra ABD`nin baskısı ile davetin geri alındığı bu görüşmelere her ne kadar katılım yüksek olsa da tarafların meseleye yaklaşımı herhangi bir umudun yeşermesine neden olmadı.

Taraflardan;Esed rejimi Suriye meselesini bir terör meselesi olarak değerlendirip uluslararası destek isterken muhalifler katliamlardan,rejimin baskılarından şikayetçi oldular ve Esed`in gitmesi gerektiğini savundular.

Rejimin Esed`i kırmızı çizgi sayması;muhaliflerin de mutlaka ama mutlaka Esed gitmeli yaklaşımı mı görüşmeleri tıkadı yoksa ADB/Rusya bu işin uzamasının ulusal çıkarlarına olan katkılarını mı hesapladı bilinmez.Zira savaşın uzaması hem ABD`nin hem Rusya`nın Suriye topraklarına girmesine,orada üsler kurmasına ve ortadoğu/islam coğrafyasında güçlenmesini doğurdu. İki devletin işbirliğinde bulunması çok mu garip! Cenevre 2 görüşmelerinden sonraki dönemde Rusya`nın eli daha da güçlenmeye  başladı.

VE DİĞER CENEVRELER…
14 Mart 2016`da başlayan görüşmelerin 3. Ayağında da tarafların pozisyonu aynı idi.

Türkiye bu dönemde politik bir değişikliğe gitmeye başladı.Güney sınırında PYD`nin ABD tarafından desteklenmesi ve silahlandırılması bu politik değişikliğin önemli nedenlerinden biridir.

ABD`nin  görüşmelerde PYD`nin olmasını istemesi Türkiye`yi daha da sertleştirdi ve 'ya PYD ya ben' politikası ile PYD`nin görüşmelerde masada olmasını engelledi. Bu süreçten sonra Türkiye için mesele hızla Esed olmaktan çıkıyordu. Çünkü Türkiyenin tezlerine göre ABD PYD`yi destekleyerek bir PYD/PKK koridoru kurmaya çalışıyordu ve bu engellenmeli idi.

2017: CENEVRE GÖRÜŞMELERİ SİLSİLESİ

4 yıl içinde Cenevre Görüşmeleri 3 kez gerçekleşirken 2017 yılında tam 4 kez görüşmelerin yapılması ABD/Batı bloğunun çözüm konusundaki iştiyakının arttığı sonucuna götürmemeli
2017 yılında ardarda Cenevre görüşmelerinin yapılmasının tek bir nedeni var: Astana görüşmeleri.

Elbette Astana görüşmelerinde Esed rejimi her zamanki gibi verdiği sözleri tam anlamı ile tutmadı ama güvenli bölgelerin oluşturulması ve diğer yıllara göre 2017 akan kanın daha az olması Astana sürecinin bir başarısıdır.

Hatırlanacağı üzere ABD Astana Görüşmelerine dahil olmak adına oldukça çaba harcamış ve gözlemci olarak katılmıştı.

Aralık ayında 8.si düzenlenecek Astana görüşmeleri sadece 1 yılda yapılmışken Cenevre Görüşmelerinin özellikle 2017 hızlanması önceki yıllarda zamana yayılması ve kanı durdurmaya yönelik herhangi bir katkı sunmamış olması Cenevre`nin barış tiyatrosu olduğu sonucunu doğurdu.